# Etiket
#EDEBİYAT #Kültür/Sanat #Tarih

Hüseyin ÖZBAY: “Hocam, Ahmet Bican Ercilasun…”

Ahmet Bican Ercilasun

Hüseyin ÖZBAY

hozbay@gazi.edu.tr

Hocamı anlatırken kelimeleri çok tartmak isterim.Kelimelerimin tam tamına yerini bulmasını da. Hocamı anlatmak, Hocam hakkında konuşmak benim için büyük bahtiyarlıktır.

Ahmet Hocam, ufkumuzu açan, heyecanlarımızı ayaklandıran insandır. O olmasaydı ben de bilime aşırı ve çokça da işe yaramaz bir soğukkanlılıkla belki de kasti soğuk tavır ve asık suratla yaklaşacaktım. Sanatın olduğu gibi dil ve edebiyat gibi bir sosyal bilimin de heyecansız olamayacağını şahsen ondan öğrendim. Ondan çok şey öğrendim ki bu öğrenmem aynı zamanda bir sosyal bilim yaklaşımı, bir dil ve edebiyat yöntemi olarak beni ve arkadaşlarımı büyük ölçüde değiştiren bir başat etki yarattı. Hani insanın biyolojik miladı dışında psikolojik, ideolojik ya da sanatsal milatları var ya Ahmet Hocamı tanımak ve onun yanında çalışmak da şahsen benim için bir milat oldu.

Ben Ahmet Hocamı tanımasaydım, 1980’lerde Türk Dünyası Edebiyatını, Özbek Dili ve Edebiyatını büyük yazar, şair ve şehit Çolpan’ı tanımayacaktım. Bilimsel geleceğim belki de olmayacaktı. Onun yöntemi, arkadaşlarımı olduğu gibi beni de rahatlattı. Çünkü Hocam bizi bilimin soğukluğundan kurtardığı gibi belki Ortodoks bilim zihniyetlilerce aforoz edilebilecek alanlarda kalem oynatmamızı değil soğuk karşılamak aksine teşvik etti. Karaladığımız yazıları utana sıkıla kendisine götürdüğümüzde Hocamız herkesin yanında onları kendi sesiyle okudu ve teşvik etti.

Böyle bir Hoca tipine alışık değildik biz. Onun için onu tanıdıktan sonra benim ve herhalde birçok arkadaşımın öğrenciye, insana, dilimize ve edebiyatımıza bakış açılarımız değişti.

Allain, “ Büyük general olmadan önce  general olun” der. Ahmet Hocam da büyük bilim ve edebiyat adamı olmadan bir bilim ve edebiyat adamı ve her şeyden önce tek bir dedikodusu yapılamayacak bir numune  insan oldu bize.

Bilimin de sanatın da kökünün bir olduğunu bilimin daha çok hayretten sanatın ise hayranlıktan doğduğunu da Ahmet Hocamın şahsında iyice öğrendik.

Ahmet Hocam, daha Sovyetler Birliği yıkılmadan on yıl önce bize hiç tanımadığımız çoğunun ismini bile duymadığımız dilimizin yakın uzak lehçelerini öğretti. Yaz okullarında elifba sökmeye çalışan öğrenciler gibi lehçelerimizin alfabelerini, Kril’i sökmeye çalıştık. Sonra, Azerisinden, Türkmeninden, Özbeğinden en uzak Çuvaşına, Yakutuna, Kırgızına, Hakasına kadar bütün lehçelerin uzmanları, beş altı yıl içinde onun Gazi Üniversitesinde başlattığı Doktora çalışmaları sonunda oldu. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra her alanda gösterdiğimiz bilgisizlik ve şaşkınlığı Hocamızın bu öngörülü çalıştırmaları sayesinde bizler yaşamadık. Bu alanda kırktan fazla yüksek lisans, otuzdan fazla doktora öğrencisi onun elinde yetişti.

Ahmet Hocamın Türkoloji dünyasındaki yerini benim anlatmam gerekmiyor. O hem mükemmel bir Hoca, hem bir bilim ve sanat adamı hem de inandığı değerler uğruna kalemiyle savaşan bir eylem adamıdır.

Bastırmadığı birçok şiir yanında bilgi alanlarımızı allak bulak eden hikâyeleri, Gülnar ve ‘BA Beden Beyin Akımı adlarında iki romanıyla bilimle edebiyat sanatı arasında vahdeti bizzat gösterdi. Ahmet Hocamın hikâye ve romanlarında aradığı şey, bugünlerde örselenen Türklüğün tarihteki ve bugünkü derin, anlamlı ve güzel kaynaklarıdır.

İyi ki Ahmet Hocam var ve iyi ki biz onu tanıdık.

Leave a comment