Dr. Hayati BİCE: Divân-ı Hikmet’in Kavram Haritası
Divân-ı Hikmet’in
Kavram Haritası*
Dr. Hayati BİCE
Tarihin derinliklerinde, yüzyıllar önce İslâm ile tanışan Türk yurtlarında, yaşanan dinin tasavvufî bir boyutta derinleşmesinin ve Türklerin manevî hayatında asırlardır etkili olan nitelikli İslâm algısının öncüsü Hoca Ahmed Yesevî’dir. Yesevîlik tarikatının kurucusu olarak kabul edilen Ahmed Yesevî, Türklerin manevî hayatındaki eşsiz konumunu yalnızca hikmetler söyleyerek edinmemiştir. Yetiştirdiği halifeleri vasıtası ile üzerinde Türkçe konuşulan bütün topraklarda yayıldığını izlediğimiz Yeseviyye tarikatını öncüsü olarak etkisini oluşturmuştur. Yesevî dergâhları birer insan yetiştirme ocağı halinde faaliyet göstermişlerdir. Bu yönden Ahmed Yesevî, Türk yurtlarında sûfi yaklaşımıyla yaşanan bir müslümanlık olgusunun gerçek mimarıdır. Buna Pîr-i Türkistan nitelemesinden dolayı Türkistan Müslümanlığı da diyebiliriz. Çünkü gerek Yesevî, gerekse halifeleri Hanefî fıkhı ve Mâturidî akadini halkın anlayabileceği bir dil ile ifade etmişler, teori ile pratiği birleştirerek gittikleri yerlerde kalpleri İslâm’a ısındırmışlar ve böylece önce gönülleri fethetmişlerdir.
İslâm Türkistan’a ulaştığı ilk birkaç asırda Türk yurtlarında yatay olarak yayılmıştı. Türklerin yeni dininin, irfanî bir boyutta derinleşmesi Yesevî ve takipçisi dervîşlerinin bölge insanları arasında hayata geçirdikleri yaygın ve örgün eğitim çalışmalarıyla gerçekleşmiştir. Yesevî’nin Türk tarihinde oynadığı önemli rol, bu noktadadır. Türk tarihinde bu rolün bir benzerini ifa eden, böylesi bir etki oluşturmayı başaran başka bir mürşid olmadığı söylenebilir. Ahmed Yesevî’nin Divân-ı Hikmet eseri, Türkçe ile yazılmış ilk İslâmî eserlerden birisidir. Divân-ı Hikmet eserinde sıradan bir Müslüman için dinî inancının temelleri ve insanların günlük hayatlarına yansıyan yönleri olan ibâdet ve ahlâk konuları işlenmiştir. Hikmetlerde İslâm’ın yaşanmasında rol model olarak Hz. Rasûlullah (s.a.v.), önceki peygamberler, ashab-ı kirâm ve bazı büyük velîler takdim edilir. Divân-ı Hikmet hikmetlerdeki konular itibarıyla birçok tasavvufî kavramı içermektedir. Başka sûfiler tarafından da kullanılan bu kavramların çoğu, diğer İslâmî ilimlerin de ilgi alanındadır. Yesevî, hikmetlerdeki analitik yaklaşımıyla bu kavramların derinliğini arttırmış ya da bir kısmına yeni anlam katmanları katarak zenginleştirmiştir.
Çalışmamızda Ahmed Yesevî’nin tasavvufî kavramları nasıl anlamlandırıp kullanıldığını gösterilmiştir. Bu kavramların Dîvân-ı Hikmet’te kullanım sıklığını gösteren tablo, Ahmed Yesevî’nin kurucusu olduğu tasavvuf yolunun önem verdiği esasları da ortaya serer. Bir tablo şeklinde sunduğumuz hikmetlerdeki kavramların kullanım sıklığının, Yeseviyye yolunun anlam haritasını net bir şekilde ortaya koyduğunu düşünüyoruz. Buradan hareketle Yesevî irşadının esaslarını belirlemek de mümkün hâle gelmiştir.
Hikmetlerdeki tasavvufî anlam katmanları ele alındığında öncelikle belirtilmesi gereken husus, Ahmed Yesevî’nin insanlara hitap ederken kullandığı kavramların, aynı kavramlara Kur’ân-ı Kerîm âyetlerinde verilen karşılıklarla olan tam uyumudur. Her kavram ele alınırken, bu uyumu kanıtlamak üzere ilgili âyetlere atıfta bulunulmuştur. Bu mutabakat, Ahmed Yesevî’nin Kur’ân-ı Kerîm’i anlama noktasındaki yetkinliğinin de kanıtıdır. Mahiyeti itibarıyla bir tefsir kitabı olmayan hikmetler külliyatını okuyan, ezberleyen her mü’min, -belki farkında bile olmadan- Kur’ân-ı Kerîm’in ruhuna nüfuz etmesini sağlayan bir anahtara sahip olmaktadır. İnsanlara, onların bilgi birikimine göre konuşma sanatı (belâgat, retorik) ile hitap etmesi ve söylediklerine uygun yaşaması, Ahmed Yesevî’nin etkisinin nasıl olup da eksilmeksizin -ve hattâ giderek artarak- asırlardır devam ettiğini açıklayabilir.
Divân-ı Hikmet’te yer alan hadis denebilecek ibâreler araştırmacılar tarafından eleştiriye tabi tutulmuş hemen hepsinin zayıf veya mevzu hadisler arasında yer aldıkalrı kaydedilmiştir. Ancak hikmetlerde hiç bir şahsa yer verilmediği sıklıkla Hz. Rasûlullah (s.a.v.)’in ismine yer verilmesi Ahmed Yesevî’nin Peygamberimiz (s.a.v.)’e bağlılığının somut bir kanıtıdır. Bundan daha önemli olarak tasavvufta çok değer verildiği şekilde daha ruhlar âleminde iken Hz. Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisi ile ilgilendiğini kaydetmekte ve hattâ tezimizde ayrıntıları anlatılan yeraltı hücresindeki inzivası sırasında sohbetine muhatap olduğunu hikmetlerinde dile getirmektedir.
Hikmetlerinde başta Hallâc-ı Mansûr olmak üzere isimlerine yer verilen ilk sûfileri saygı ile anarak menkıbelerinden örnekler veren Ahmed Yesevî’nin kendisinden önce teşekkül etmiş tasavvuf geleneğinden belirgin bir şekilde beslendiğini göstermektedir. Hikmetlerdeki mesajların tasavvuf klasikleri olarak bilinen eserlerdeki temalarla mutabakatı, Hoca Ahmed Yesevî’nin tasavvuf kültürünü hazmetmiş bir bilge bir sûfi olduğunu da gösterir. Türkistan’daki irşad hayatına başlamadan önce Buhârâ’daki eğitim sürecinin niteliği hakkında bilgi veren bu durum, ilmi ile âmil bir sûfinin bütün Türk yurtlarında oluşturduğu etkinin bir tesadüf olmadığını, son derece disiplinli bir çalışmanın sonucu olduğunu düşünüyoruz.
Yesevî hikmetlerinde hitap edilen toplumun dil ve gelenekleri gibi öznel niteliklerine değer veren bir yöntemin belâgatlı bir şekilde kullanılması önemlidir. Yesevî’nin Türkistan bozkırlarının haşin tabiatlı insanlarına tanıştıkları yeni dinin anlam derinliklerini, yalın bir dil ve üslûb ile anlatma başarısını da kaydetmeliyiz. Bu noktada tasavvufî irşadda muhatap olunan toplumun sosyolojik niteliğine uyumlu bir yöntem benimsemenin önemi ortaya çıkmaktadır.
Dîvân-ı Hikmet’in kavram haritasında en büyük alanı kaplayan, hikmetlerde en çok kullanılan kavramlar olan aşk-muhabbet, şevk, ilim, irfan, hikmet, sohbet, zikir kavramlarına yüceltilerek yer verilmiştir. Bunun tersine hikmetlerde yine çok rastlanılan kavramlardan olan cehâlet, riyâ, yalan gibi özelliklerin olumsuz bir içerik yüklenerek işlendiği görülmüştür. Kulun Hakk Teâlâ ile muamelesinde aşk ve muhabbet Ahmed Yesevî’nin en çok vurguladığı kavramlardır. Yesevî, ilim ve âlimleri överek değer verirken cehâlet ve câhilleri şiddetle kınamaktadır. Allah’ı sürekli hatırda tutma anlamında zikir ve yapılan ibâdetlerde samimiyeti korumayı sağlayan ihlâs ve takvâ hikmetlerde teşvik edilir.
Müslümanın Allah’tan uzaklaşmasına yol açan dünya sevgisi, haksızlık, zulüm hikmetlerde kınanırken nefs ile mücâhede, dünyevî arzu ve isteklere sırt dönme, hattâ âhiret nimetlerini bile önemsememe hikmetlerde sıkça görülen temalardandır. Ahmed Yesevî’nin başardığı ustaca kavramlaştırma kelâmcı ve fakihler tarafından kendisine -önceki ve sonraki bazı sûfilere uygulandığı gibi- bir ötekileştirilme, tekfir muamelesi yapılamamıştır.
Tasavvuf literatüründeki şeriat, tarikat, hakikat ve mârifet tasnifi dinî yaşantının görünür şekilleri olarak hikmetlerde ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Tasavvufî kişiliklerden pir, şeyh, mürşid gibi verici önderler ile mürid, sâlik gibi alıcı kişiler hikmetlerde adetâ tablolaştırılarak resmedilmiştir. Mürşîdler anlatılırken yaşanan tasavvufun pratiğine -dün olduğu gibi bugün de- zarar veren sahte şeyhleri kınamak ve sahte âşıkları deşifre etmek Ahmed Yesevî’nin üzerinde durduğu önemli hususlardandır.
İslâm sûfi geleneğinde hikmet önderleri bir iş ve zanaatla meşgul olup, insanlara nasıl bir ahlâkî tutum ve etik davranış tarzı sergilemeleri gerektiğini hayat tarzlarıyla göstermişlerdir. Bu anlamda Hoca Ahmed Yesevî’nin hayatı ve hikmetlerinde sıklıkla yer verdiği edeb, hayâ, sıdk, adâlet, istikâmet kavramları Müslüman ahlâkının birer niteliği olarak dikkat çekmektedir. Kanaatimizce Ahmed Yesevî’nin ayrıntılı olarak işlediği ve hayatın içinde davranışlarıyla ortaya koyduğu ahlâkî nitelikler üzerinden bir mü’minin maneviyâta dayalı ahlâkını, buna dayalı olarak Müslümanca bir etik yaklaşımını inşa edebilmek mümkündür. Günümüzde her meslek erbabı için geliştirilmeye çalışılan özel etik kılavuzları hazırlanırken manevî mirasımızın bir parçası olarak Yesevî hikmetlerinin bizlere bu noktada ışık tutacak nitelikte olduğunu düşünüyoruz.
Bugün insanlığın yaşadığı buhranları aşmak için yapılması gereken, ahlâkî ve etik tutumun merkeze alınarak yeni söylemler geliştirilmesidir. Çalışmamızda ortaya konan kavram haritasından yola çıkılarak Yeseviyye tarikatının günümüz insanları için arz ettiği imkânları tanımlamak, güncel manevî sorunlara çözüm çareleri önermek de mümkün olabilir. Divân-ı Hikmet, işte bu nitelikleri ile asırlardır hikmetleri okuyan bütün Müslümanların ruhânî yükselişi ve nefs terbiyesinde etkili olmuştur; özellikle bozkır Türkleri’nin manevî eğitimininin en önemli vasıtalarından birisi -belki de birincisi- olma fonksiyonunu yerine getirmiştir.
Tarihî deneyime dayanarak bugünden şunu söyleyebiliriz: Dünyanın bütün Türkleri Yesevî hikmetlerini kıyâmet gününe kadar okuyacak ve Ahmed Yesevî manevî irşadına devam edecektir. Yesevî’nin Türk dünyasındaki etkisinin anlaşılmasında Divân-ı Hikmet’in tasavvufî kavramlar yönünden içeriğinin analizi ve metodunun değerlendirilmesi ise bu konuda önderlik yapacak rol modeli insanlar için yol gösterici olacaktır. Divân-ı Hikmet’in anlam yönünden anlaşılmasını sağlayacak bu kılavuz, Yesevîce irşadın zihinlerde -ve daha da önemlisi gönüllerde- devam etmesini mümkün kılacaktır. Tezimiz, bu yönleriyle hikmetleri araştırarak Yesevî irşadını anlayıp anlatmak isteyecekler için sağlam bir zemin oluşturmayı hedeflemektedir.
Ahmed Yesevî’nin eserinin kavram yönünden çözümlenmesine benzer şekilde ilk sûfilerin eserlerinden başlamak üzere tasavvuf klasiklerinin incelenmesi ve kavram haritalaması yapılması İslâm düşüncesinde mutasavvıfların yeri ve öneminin anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu alanda yapılacak tasavvuf, felsefe ve kelam disiplinlerinin eş güdümlü çalışmalarıyla eser sahibi müelliflerin manevî dünyasına nüfuz edilebilmesi de imkân dâhiline girecektir.
(*) Dr. Hayati Bice tarafından A. Ü. İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Bilim Dalı’nda hazırlanan “Divân-ı Hikmet’te Tasavvufî Kavramlar” başlıklı Doktora tezinin Sonuç bölümüdür.
Tezin kitaplaştırılmış formunu aşağıdaki linki takiben edinebilirsiniz.
https://www.kitapyurdu.com/kitap/divani-hikmetin-kavram-haritasi-/545787.html