Osman OKTAY: Tomris Filmi Vesilesi İle…
TOMRİS FİLMİ VESİLESİ İLE
SAKA TÜRKLERİNİ HATIRLAMAK VE
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MESAJLAR
-İran & Turan, Taliban-
Osman OKTAY
Milattan Önce yedinci yüzyılda yaşayan ve daha çok İskitler ya da Sakalar adıyla bilinen bir kavimler topluluğu var. Yazılı kaynaklar olmadığı için doğuda Çin Seddinnden batıda Tuna Nehri’ne kadar geniş bir alanda hüküm süren ve bin yılı aşan bir süre tarih sahnesinde kalan bu topluluğun Türk olduğu, Saka boylarından birinin Hun Türkleri olarak varlığını sürdürdüğü belgelenmiştir.
O dönemde tarih sahnesinde görülen Kimmerler, Urartular, Asurlar, Medler ve bugünkü İranlıların ataları diyebileceğimiz Persler zamanın şartları gereği birbirleri ile savaşmış, güç gösterisinde bulunmuşlardır. Saka Türklerinin Perslerle ilişkileri tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.
Perslerin büyük ve kibirli imparatoru Kirus zamanında Sakalar, siyasi olarak zayıflamış durumdaydı.
Çünkü Medlerin baskısı altındaydılar ve kendi kabileleri arasında da kavgalar vardı.
Pers Kralı Kirus onların derlenip toparlanmalarını istemiyor, boyunduruğu altına alarak bölgenin tek büyük gücü olarak kalmak istiyordu. Çünkü Anadolu’ya sefer yaparak Lidyalıları ortadan kaldırmış, Babil Devleti’ni de kendine bağlamıştı.
Biz, Türk tarihinin gölgede kalmış o çağlarını, Kazakistan’da çevrilen Tomris filmi vesilesi ile yeniden hatırlamaya, daha doğrusu araştırıp öğrenmeye başladık.
Savaşçılıkları ile öne çıkan bir engeli kaldırmak için bir yol arayan Pers Kralı Kirus, babasının yerine Sakaların Massaget Boyu’nun Sultanı ya da Kraliçesi olan Tomris Hatun’a elçiler göndererek evlilik teklif eder. Güya güçlerini birleştirerek dünyaya hükmedeceklerdir. Çocukluğundan
beri çetin zorluklar içinde yaşayıp pişen, özgürlüğün ne demek olduğunu iyi bilen Tomris Hatun Kral’ın asıl maksadını anladığı için teklifi kabul etmez. Bunun üzerine Kral Kirus, tuzağa düşürerek Tomris’in oğlunu öldürtür. Bu duruma çok üzülen Tomris Hatun, Sakaların çoğu zaman da birbirleri ile kavga eden öteki boylarını ikna edip birleştirerek yapılan savaş sırasında Kral Kirus’u öldürtür ve intikamını alır.
Kirus’tan sonra yerine geçen oğlu Darius zamanında Sakalarla Persler arasındaki savaşlar devam etmiş, bununla da kalmayarak Pers İmparatorluğu’nun merkezi olan bugünkü İran toprakları Gazneliler, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında da Türklerin at oynattığı yerler olmayı sürdürmüştür. İran toprakları üzerinde bulunan tarihi ve kültürel eserlerin önemli bir bölümünün Türklerden kalma olmasının sebebi budur.
Tomris Hatun “Tarih Öncesi” diye de adlandırılan Milat’tan önceki yüzyıllardan günümüze ışıklar saçan güzel bir örnektir. İslamiyet’ten önce de sonra da tarihimizde kadınlarımızın ayrı bir yeri vardır. Ne yazık ki Afganistan’da, “Taliban” isimli örgütün, tabir yerinde ise ABD’nin katakullisi ile
yönetimi ele geçirmesi üzerine özellikle İslamiyet’te kadın meselesi her zamankinden daha çok konuşulmaya başlandı. Çünkü sözü edilen örgüt adeta kadını yok sayıyor, daha doğrusu köle gibi görüyordu. Çok acıdır ki İslam ülkelerinin çoğunda da benzeri durumlar var. Türkiyemizde ise aynı
uygulamalara teşne grupların olduğu aşikâr.
Tam da bu konular gündemde iken Kazakistan yapımı “Tomris” isimli film Türkiye’de gösterime girdi. Ben de 07 Eylül akşamı bu filmi seyretmek için 2019 yılı sonlarında gittiğim “Cep Herkülü Naim Süleymanoğlu” filminden yaklaşık iki yıl sonra ilk defa bir sinemaya gitmiş oldum. (Bakalım bu yazıyı okuyanlar Tomris Filmi’ni seyretmek için sinemalara koşacaklar mı?)
Tomris Hatun, eski Türk devletlerinden İskitler adıyla da bilinen Sakalar’ın kadın hükümdarı.
Tomris Hatun dünyanın ilk kadın devlet başkanı ve ilk kadın komutanı olarak da biliniyor. Düşünebiliyor musunuz? Hem de Milattan Önce Yedinci. Yüzyıl’da!
Sakalar on boy ya da kabile halinde yaşıyor, zamanın şartları gereği olarak da çoğu zaman birbirleri ile kavga edip güç gösterisinde bulunuyorlar. Babası tuzağa düşürüldüğü için onun yerine geçerek Massaget Boyu’nun kraliçesi olan Tomris Hatun, “Bozkır’daki bütün kabileleri bir araya
getirmeliyiz. Kimse tek başına hayatta kalamaz. Torunlarınız kahramanlığınızla gurur duyacak, nasıl savaştığınızı anlatan şarkılar yazılacak. Düşmanlara büyük bozkırın özgür halkının nasıl savaştığını gösterin” diyerek diğer boyları da birliği altında topladıktan sonra asıl düşmanları olan Perslere karşı üstünlük sağlamayı başarıyor. Babası onu daha çocukken çok iyi yetiştirmiş, sık sık; “Unutma! Sen daima cesur, çevik ve akıllı olmak zorundasın” diye öğütlemişti.
Dersimiz ya da konumuz tarih değil. Onun için detaya girecek değilim. Ancak öncelikle Türk tarihinin unutulmaya/unutturulmaya yüz tutmuş böylesine bir değerini ortaya çıkardıkları için Kazakistan devletini, prodüksiyonu gerçekleştiren ekibi ve sanatçıları tebrik ediyorum. Bizde hoş ve
boş işlerle vakit geçirilip uyduruk tarih programlarına siyasi mesajlar sıkıştırılmaya çalışılırken Kazakistan’da gerçekten büyük bir iş başarılmış. Keza, yıllar önce de “Ulu Ruhlar Divanı” isimli Azerbaycan yapımı bir film seyredip hayran kalmıştım. Orada da Mete Hanlar, Timurlar, Yıldırım
Beyazıtlar vardı ve Türk tarihinin acı ve ibretlerle dolu bir dönemi konu edilip yargılanıyordu.
Tomris Hatun filmi aslında yapım safhalarından beri tanıtılmış, vizyona gireceği de günler öncesinden duyurulmuştu. Eşimle birlikte gösterime girişinin ikinci gününde meşhur sinema zincirlerinden birine “Yer bulabilir miyiz?” endişesi taşıyarak gitmiştik ki o da ne? Bizden başka bilet
alan yok. Salona geçip oturduktan sonra üç genç kız, sonra da orta yaşlı bir erkek geldi ve böylesine önemli bir filmi toplam 6, evet altı kişi seyrettik. Film için çekilen emeğe ve 5 – 6 kişi için koca salonun tahsis edilip film gösterilmesine yazık. Doğrusu sinema işletenlere de acıyıp, “Acaba film
öncesi ve arada gösterilen reklamlarla masraflarını karşılayabiliyorlar mı ki” diye de kendi kendime sordum!
Babasının öcünü akraba kavimlerden, oğlu ve kocasının öçlerini de kibirli Pers Kralı Kirus’tan alan Tomris Hatun Türk dünyasının olduğu gibi dünyanın da ilk kadın hükümdarıdır. Hz. İsa’nın doğumundan 7, Hz. Muhammed’e Peygamberliğin gelişinden 13 – 14 asır önce yaşayan ve
haksızlıklara karşı savaşıp adaleti sağlayan bir Kraliçe’dir O. Yeryüzüne yayılan topluluklarda adeta kadının adı yokken kitleleri ardından sürüklemeyi başarmış, savaş meydanlarında tarih boyunca Türk ordularına zaferler kazandıran Hilal ya da Turan Taktiği’ni ilk uygulayan da O’dur. Filmde bu özelliği de vurgulanıyor.
Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban’ın kadınlara karşı tutumu dolayısı ile dünya kamuoyunda haklı olarak Müslümanların kadına bakışı yeniden gündeme geldi. Gerçekten de İslam ülkelerinin çoğunda tam olmasa bile yakın uygulamalar var. Yukarıda, Türkiye’de de buna teşne grupların olduğunu belirtmiştik. Haliyle burada bütün dikkat İslam Dini üzerine toplanıyor. O halde ilk bakmamız gereken yer Allah kelamı olduğuna inandığımız Kur’an-ı Kerim’dir.
Yüce Allah bizlere, “Ey insanlar” ya da “Ey iman edenler” diye hitap ediyor. Hiçbir ayette “Ey erkekler” ya da “Ey kadınlar” ifadesi geçmiyor. Öyle olsa idi herhalde her iki gruba olan buyruklarında farklılık olabilirdi. Oysa ne istiyorsa hem kadınlardan hem de erkeklerden istiyor. Sık sık da “Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Kasas Suresi, Ayet 60), “Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız?” (Secde Suresi, ayet 4) diye ikaz ediyor. İkaz hem kadınlara hem de erkeklere; hiçbir ayırım yok. “Onları ancak ilim sahipleri düşünüp anlarlar” (Ankebut Suresi, ayet 43) derken de mesela “İlim sahibi erkekler” demiyor.
Yüce Allah yine, diğer canlılardan farklı olarak bağışladığı aklı ve fikri erkek kadın ayırmadan bütün inanlara vermiş. İşte kadın başına Tomris Hatun’un neler yaptığını gördük. Tarihte yalnızca devlet yönetiminde değil, bilim ve teknolojide, edebi eserlerde, güzel sanatlarda ve hayatın daha
birçok alanında öne çıkan, başarılara imza atan kadınlar var. Allah kadını, Taliban zihniyeti ya da dindar geçinen bazı cehalet timsallerinin anladıkları manada yaratmış olsa idi akıl melekesini vermez ya da çok geri planda tutmaz mı idi? Dolayısı ile kadını dört duvar arasına kapatıp ilimden irfandan uzak tutmak Allah’ın yaratışına isyan etmek demek değil de nedir?
Kadınlara toplum içinde bir yer ve değer vermeyen sapık zihniyet İslamiyet’i gerçekten anlamış olsa idi böyle olmazdı. O zihniyet akıl melekesini kaybetmiş, körü körüne ve kapkara bir taassuba bürünmüştür ki Hazreti Ayşe’nin iki binden fazla Hadis-i Şerif aktarmış olduğunun farkında bile değildir. Taliban ve benzeri grupların ve hatta Türkiye’deki bazı cühela takımı şunu iyi bilsinler ki Hz. Ayşe o Hadisleri yalnızca kadınlara anlatmış değildi r. Eğer öyle olsa idi bu kafaya göre hiçbiri gün yüzüne çıkmaz, kaybolur giderdi. Kaldı ki İslam Peygamberi’nin hanımı olan Hazreti Ayşe müşriklerle yapılan savaşların hemen çoğuna katılmış, yaralılara bakmak, onlara su ve erzak taşımak gibi görevlerde bulunmuş, Cemel Vak’ası diye anılan savaşta da Hazreti Ali ile karşı karşıya kalmıştır.
Kadının yeri gerçekten evi olsa idi İslam Peygamberi kendi hanımının dışarı çıkmasına izin verir mi idi? “İlim Müslüman’ın yitik malıdır, nerede bulursa almalıdır” diyen Hazreti Muhammed bu konuda kadın ya da erkek ayırımı yapmış mı ki durumdan vazife çıkaran birtakım “Hocaefendi” kılıklılar Türkiye’de bile “Kız çocuklarınızı okula göndermeyin” diyebiliyorlar?
Dünya milletleri arasında ilimde, teknolojide, öne çıkan tek bir İslam ülkesi bile yok. Bunun elbette pek çok sebebi var da, bu sebeplerden biri de kadınlara önem verilmemesi olabilir mi?
Milattan Önce yedinci yüzyılda bir güneş gibi doğan Türk kadını Tomris Hanım’la başlamıştık, yine O’nunla bitirelim. Türk kızları, Müslüman kadınları O’nu örnek olmalı ve her biri kendi alanında öne çıkma gayretinde olmalıdır. Parola, Tomris Hatun’un babası tarafından verilmiştir.
Biz de tekrar edelim:
Ey Müslüman Kadın! Afganistan’da da olsan, Arabistan’da, İran’da, orada, şurada ve elbette Türkiye’de de olsan şunu unutma: “Sen cesur, çevik ve akıllı olmak zorundasın!..”