# Etiket
##GENEL

Darbeler ve Anayasa – 2 / Gültekin ÖZTÜRK

 

“Hukuku/adaleti özelleştirdiğimiz yetmezmiş gibi şimdi de ihaleye çıkarcasına teklif alarak dünyada eşi benzeri olmayan bir yöntemle anayasa yapmaya kalkışmayınız.……sivil toplum kuruluşlarından, vatandaşlardan öneri/talep toplamaktan vazgeçin ve çıkıp dürüstçe gizlediğiniz kafanızdaki anayasa taslağınızı açıklayınız.

Gerçi siz açıklamasanız da ikinci yazımda Türkiye için düşünülen/düşündüğünüz yeni anayasanın nasıl bir şey olduğunu/olacağını açıklayacağımı bilesiniz..”

27.04.2012 tarihli yazımda muktedirlerden, planladıkları anayasayı açıklamalarını bu sözlerle istemiştim.(1)

Sağ olsun Başbakan ve ekibi bizi kırmayıp kafalarındaki anayasayı ana hatları ile açıkladılar.

“Başkanlık veya yarı başkanlık sistemine göre Yeni Türkiye Cumhuriyetini kuran bir anayasa…”

Herhalde artık herkes Tayyip Bey’in kafasındaki anayasasından başka hiçbir görüşü/teklifi/öneriyi dikkate almayacağını anlamıştır/anlamalıdır.

20.04.2012 tarihli yazımda bakınız bu konuda ne demişim;

“Bana göre bugünkü koşullarda toplumsal uzlaşılaşma ile Cumhuriyetin laik/üniter ve Türk niteliklerini koruyarak yeni bir anayasa yapmak mümkün değildir……

Hiç şüpheniz olmasın ki günü gelince Tayyip Bey kendi anayasasını masaya koyacak ve her konuda yaptığı gibi “ İşte yeni anayasanız bunu kabul edin! ” diyecektir.

Son Abant Platformu toplantısında hükümet, küresel ortakları ve sözcüleri tamamen değiştirilmiş bir anayasa planladıklarını açıkça ifade ve teklif etmişlerdir.

Ben mümkün görmüyorum ama iktidar, meclisteki sayısal üstünlüğüne dayanarak mevcut anayasayı çöpe atıp, sil baştan yeni bir anayasa yapmayı istemektedir ve bunu her şeye rağmen deneyecektir” (2) 

Bu yazımdan 20 gün sonra Başbakanın da kurucuları arasında olduğu Birlik Vakfı, Abant Platformu önerileri doğrultusunda 85 maddelik anayasa tekliflerini Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanına sundular.

Birlik Vakfı da Sarosçular ve Okyanus ötesi Küreselciler gibi “Laikliğin ve Türklüğün” yer almadığı bir anayasa teklif ettiler.

Ayrıca bu Vakıfçılar “Kürt sorununun” çözümünün de ancak teklif ettikleri anayasa ve başkanlık sistemi ile mümkün olabileceğini söylediler/önerdiler.

Ve sonuçta herkesi “mutlaka yeni anayasa yapılmalıdır” fikrinde buluşturan Başbakan anayasa konusunda son noktayı koydu:

“Anayasa yazımına 11 Mayısta başlanacak ve mutlaka yıl sonuna kadar yeni bir anayasa hazırlanacaktır. Anayasa Uzlaşma Komisyonunda masadan kalkan biz olmayacağız. Sonuçta kararı halk verecek. Bize de, herkese de bu karara uymak düşer” Dedi ve gündemi belirleyip yurtdışına çıktı. (3)

Bu açıklama üzerine ileri demokrat medyamız ve dolmakalemleri/TV gülleri derhal atağa geçip hep birlikte izlediğimiz gibi “dünya bir yana yeni anayasa beri yana” diye koro halinde ezberletilen anayasa maddelerini vitrine koymaya başladılar.    

Suriye krizindeki çuvallama, kredi notumuzun düşmesi, yolsuzlukların ayyuka çıkması, yoksulların aş/iş feryadı geri plana atıldı ve bir anda varsa yoksa “başkanlık sistemi ve yeni anayasa” tartışmalarının gündemi işgal ettiği görüldü.

Öyle ya Başbakan “ Yolsuzluk yoktur, yoksulluk bitmiştir. Kredi notumu düşüren kuruluşları tanımam. Nato Suriye’ye müdahale etsin, biz hazırız “ dedi ve bu konular gündemden düştü. Artık bu konular konuşulamaz/yazılamaz.

12 Eylül, 28 Şubat gibi A ve B planları gereği dalgalar halinde başlatılan insan avı başarılı olamayıp da ters tepince, hemen “D” planı devreye sokuldu.

Bundan sonra gündem devreye giren bu “ A-B-D” planlarının öngördüğü konulardır.

Ve bu gündemin ilk maddesi de Başbakanın belirlediği/işaret ettiği  “Başkanlık/yarı başkanlık sistemini getirecek olan Yeni Anayasa ve buna göre kurulacak Yeni Türkiye Cumhuriyeti projesidir”

Eğer bu gündemin dışına çıkarsanız “kaleminizden pislik” akıtmış olursunuz ki hemen valizinizi hazırlayıp yakınlarınızla vedalaşınız ve başınıza gelecek her türlü olumsuzluğa hazır bekleyiniz.

Görüldüğü gibi ben ve benim gibiler Tayyip Beyin belirlediği gündem maddelerini tartışıyoruz/konuşuyoruz/yazıyoruz(!)

Anlayacağınız küresel plan başarıyla yürümekte, bütün uyarılarımıza/çabalarımıza rağmen küresel gücün senaryosunu yazdığı kirli oyun kapalı gişe oynamaya devam etmektedir.

“Yıllardır ısrarla söylüyor/ yazıyor/uyarıyorum: Hükümet, güdümlü ve bu sebeple problemli iç/dış politikalarını daha rahat uygulayabilmek için dikkatleri başka konulara kaydırmakta, doğabilecek toplumsal tepkileri önlemek için yapay sorunlar icat etmektedir” (4)

“Oynanan bu tehlikeli oyunun figüranlarının söyledikleri yalanların/maskeli politikalarının küresel gücün dış politika taşeronluğunu yaptıklarını saklamak amacı taşıdığına inanıyorum.

Bu planın asıl hedefinin ise Türkiye Cumhuriyeti Devletini değiştirip/dönüştürmek olduğunu biliyorum.
Bu inancım sebebiyledir ki “Biz butik değil, büyük devletiz” diye yürütülen dış politikanın, Suriye ve Kürt meselesine yaklaşımın, sözde yeni/sivil ve demokratik anayasa yapmak fikrinin bölünmeye ortam hazırlayacak küresel bir oyun olduğunu, Türkiye’yi bir felakete/yıkıma sürükleyeceğini ısrarla her ortamda söylüyor/yazıyorum”
(5)

Bir kere daha söylüyorum iktidarın amacı Milli/Üniter/Laik/Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devletini koruyarak siyasi/sosyal/ekonomik/kültürel alanlardaki sorunlarımızı evrensel ilkelerle çözecek dünyevi kaynaklı yeni bir anaysa yapmak değildir.

İktidarın amacı ilahi kaynaklı, laiklik ve üniter yapının değiştirildiği, Türklüğe ve Türk Milliyetçiliğine dair hiçbir gönderme/ibare ve vurgunun olmadığı yeni bir anayasa yaparak, Türkiye Cumhuriyetini yeniden inşa etmektir.

Bu planlarını rahatça uygulayabilmek, devleti daha kolay kontrol edebilmek için de başkanlık sistemini önermektedir. (6)

Bu konuda http://ulkucuyazarlarbirligi.org/?author=20, www.aydinlihaber.com ve http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazari213-_GULTEKIN_OZTURK.htmladreslerinden ulaşabileceğiniz çok sayıda yazı yayımladım. Bu yazılarımı okuduğunuzda bugüne kadar yazdıklarım konusunda yanılmadığımı göreceksiniz.

Ne yazık ki haklılığımdan dolayı sevinemiyorum. Gelişmelerin Ülkemi adım adım parçalanmaya sürüklediğini, devletimin/milletimin bağımsızlığını vesayet altına soktuğunu gördükçe keşke yanılsaydım diyorum.

Bazı istisnalar hariç devletin üst mevkilerine kadar gelebilmiş şahsiyetler hiç şüphem yoktur ki vatansever, milletsever ve iyi niyetli kişilerdir.

Ne var ki yakın tarihimizde devlet hayatımızda hain işbirlikçilerin oyununa gelerek veya bu oyunları göremeyerek uyguladıkları politikalar ile devletimizin yıkılmasına yol açan vatansever/milletsever yöneticilerimizin sayısı bir hayli fazladır.

Mesela Mahmut Nedim Paşa gelecek nesillerin kendisini “Nedimof Paşa” diye anmasına yol açacak Rus güdümlü/yanlısı politikalarının koskoca Osmanlıyı parça parça edeceğini muhakkak ki akılından geçirmemiştir.

İttihatçıların tamamına yakını iyi niyetli, vatansever, Türkçü kahraman kişilerdir. Ne var ki doğruluğuna inanarak hayatları pahasına uyguladıkları politikaları milyonlarca kilometrekare toprağa sahip Osmanlı Devletini yok etmiştir.

Enver Paşa Almanya ile anlaşırken de, Dünya Savaşına girerken de, Rus-Kafkas Cephesini açarken de Turan’a yürüdüğünü zannetmiş/inanmıştır ve bunların sonucunun yıkım olacağını/getireceğini asla düşünmemiştir.

Bu iyi niyetli fakat kısa görüşlülerin yanında devlet ve toplum hayatımızda Seyyit Abdülkadir, Şeyh Ubeydullah, Baytar Nuri, Mevlanzade Rıfat gibi hainler ve siyasi hırsın bakar kör ettiği işbirlikçi Konya Mebusu Zeynelabiddin, Karesi Mebusu Vasıf, İçişleri Bakanı Ali Kemal, Şeyhülİslâm Dürrizade Abdullah ve sadrazam Damat Ferit gibiler de vardır.

Dün olduğu gibi bugün de yüksek mevkilerde bazı hainler/bedbahtlar, emperyalistlerle birlikte Türk’ü tarih sahnesinden silmek için hain tertipler peşinde olmuşlardır ve de olacaklardır.

Devleti yönetenler bu şer odaklarını, işbirlikçilerini, milletimizin hayatına kasteden hain planları görmek ve önlem almak zorundadır.

Maalesef bu basiret her zaman ve her sorumluluk sahibi tarafından gösterilememiştir.

Sorumlu mevki/makam sahiplerinden bazılarının uyguladığı yanlış veya güdümlü iç/dış politikalar milletimize çok pahalıya mal olmuştur.

Korkarım ki gidişatımız, sorumluluk sahibi yöneticilerimizin iyi niyeti, gafleti, delaleti, hıyaneti ya da bunlardan herhangi birinin sonucu olarak, geçmişte olduğu gibi yine bir kaos/parçalanma cehennemine doğrudur.

Ve dilerim ki tarihte siyasi ihtiraslarının kör ettiği yöneticilerin gafletinin ağır faturasını ödeyen milletimiz, hiçbir zaman geçmişte yaşadıklarımıza benzer bir felaket/yıkım ile karşılaşmaz.

Fakat ne yazık ki söylenenler/yapılanlar/yazımına başlanan yeni anayasanın esasları hakkındaki ipuçları, yönetimin her gün biraz daha küresel gücün kontrolüne girmekte olduğunu ve tehlikeli sulara yelken açtığını göstermektedir.

İyi niyetli olduklarını düşünsem de söylemlerinin/öngörülerinin/uygulamalarının sonucu yaşadığımız ve karşılaşmayı beklediğim gelişmelerin bir felaket getireceğinden endişe duymaktayım.

Umarım bütün bu gidişat/gelişmeler ve uygulanan iç/dış politikalar yeni “Nedimoflar,….oflar, ….poflar” yaratmaz.

Güzel günler için kalın sağlıkla.

———————————————————————-

(1)   http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi53288-Darbeler_Ve_Anayasa_I.html

(2)   http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi52860-Ne_Mutlu_Turkum_Diyene.html

(3)   Sayın Devlet Bahçeli, Başbakanın bu “masadan kalkan olmama” stratejisini çok iyi tespit etmiş ve A.U.Komisyonu masasından kalkmayıp sonuna kadar “Anayasanın/devletin Türklüğünü savunacaklarını söylemiştir.

(4)   http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi52464-Hos_Gelmedin_Nisan_Ayi.html

(5)   http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi51809-Sahneye_Cikin_Ve_Bu_Oyunu_Bozun_.html

(6)   Anayasanın ruhu ve kuruluş felsefesinin ifade edildiği başlangıç kısmı ile 28 maddesinin değiştirilmesi devletin değişmesi ve dönüşmesi anlamına geleceği için bunlar üzerinde uzlaşma sağlanmasını mümkün görmüyorum. Özellikle Anayasanın 2-3-4-5-8-24-42 ve 66.maddelerinin değiştirilmesinin kesinlikle mümkün olmadığını düşünüyorum.
  Başkanlık sisteminin gündeme gelmesiyle daha da sorunlu hale gelen maddeler:
·  Cumhuriyetin nitelikleri (md.2)
·  Devletin bütünlüğü, Resmi dili, Bayrağı, Milli marşı ve Başkenti (md.3)
·  Değiştirilmeyecek hükümler (md.4)
·  Devletin temel amaç ve görevleri (md.5)
·  Yürütme yetkisi ve görevi (md.8)
·  Kişinin hak ve ödevleri (md.14-19-20-21-22-24)
·  Siyasi haklar ve ödevler (md.66)
·  TBMM’nin görev ve yetkileri (md.88-91)
·  Yürütme/Cumhurbaşkanı-Bakanlar Kurulu-İdare (md.101-102-104-105-109-110-111-112-113-123-126-127-130)
·  Yargı (md.159)
Bu maddeler ve anayasanın tamamı için http://www.anayasa.gen.tr/1982ay.htm adresine bakabilirsiniz.
Başkanlık sistemine eleştiri getiren çok sayıda eser vardır. Bunlar içinde Ayşe T. Yürük’ün “Anayasa Hukuku” dikkat çekicidir.

 

 

 

 

 

Leave a comment