Türk Milliyetçiliğinin Farkı / S. Ahmed ARVASİ
Türk Milliyetçiliğinin Farkı
S. Ahmed ARVASİ
Sosyal bilimlerde kanunlaşma olmamasının nedeni öznel bir yapıda olmasıdır. Diğer bilimlerde ki gibi bir laboravatuar çalışmasının yapılamayışı, çok fazla değişken olması ve bu değişkenlere birim değerlerde atılamayışı sosyal bilimlerde çalışmayı zorlaştırıcı nedenler olarak karşımıza çıkar. Bu yüzden sosyal bilimler genel olarak olanı anlatır, örneklerle olması gerekeni açıklar.
Sosyal bilimlerde teoriler ise zamana, toplumun yapısına göre değişirler bu teoriler dolayısıyla. Çünkü her toplumun algılayışı, kültürel faaliyetleri, dünyaya bakış gayesi, birey toplum ilişkisi farklı farklıdır. Bazı milletlerde her birey kendisini toplumun ayrılmaz bir parçası olarak görebilirken, başka milletlerde de tam aksine aşırı bir bireycilik olabilir ve aidiyet bağları zayıf olabilir. Bunun yanında bazı toplumlarda da “kabile” anlayışının yerleşikliği de göze çarpar.
Teorilerin uygulama zorluğuna “kabilecilik” anlayışından bakabiliriz. Batı toplumu belli bir soy oluşumuyla bir araya gelmiş dışa kapalı, beraber hareket etme güdüsü yüksek gruplara kabile adını vermiştir. Kabilenin orta doğuda ki adı aşiret olmuştur. Türk Milletinde ise obadır. Üçü de farklı şeyleri anlatmaktadır herkesin bildiği gibi. Kabile daha çok Afrika yerlilerine verilen isimdir ve daha ilkel oluşumları sergilerler. Din vurgusu çok yüksektir. Aşirette ise soya aşırı bir baskı vardır ve aile anlayışı daha yüksektir. Oba ise aileden daha üst bir anlayışta soy aidiyeti ile karşımıza çıkar. Kısaca teoriler daha bu kadar basit bir ayrıma bile bütüncül ve aynı tür olarak yorumlama çabasındadırlar.
Teorilerin bu zor işlerde ki tıkanıklığı yavaş yavaş aşılmaktadır. Yani yavaş yavaş teoriler birden fazla toplumu anlatma kabiliyetini kazanmaya başladılar. Bunun sebebi ise hem sosyal bilimlerde ki araştırmaların çoğalması hem de küreselleşme denilen; ama bize göre daha hızlı etkileşim anlamına gelen süreçtir.
İşte teoriler yavaş yavaş her şeyi anlatmaya, açıklamaya başladığı bu günümüz dünyasında iki kavramında geleceği tartışma konusu: 1-)Ulus Devlet, 2-)Milliyetçilik… Bütün milliyetçilikler, milliyetçi olarak kendini tanımlamayan insanların bakış açısıyla incelendiği zaman aynı gibi gözükmektedir. Bu benzerlik; teorilerin ifade gücünü güçlendiren iki etmen dolayısıyla ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında teori üzerinden ve toplum gerçeğini anlamadan yorumlanan milliyetçilikte teorinin klasik milliyetçilik açıklaması içinde boğulmaktadır.
Ne yazık ki Türk Milliyetçiliği’de günümüz şartlarında kendine has hüviyetini kaybetmiş, teorinin açıkladığı klasik milliyetçilik tanımının içine girmeye başlamıştır. Bunda milliyetçiliğin aşırı politize olması (yani kendi öğretisi yerine siyasetle uğraşması) asıl etkendir. Peki bu kadar politize eden nedir? Tabi ki geleceğinin tartışma konusu olması. Milliyetçi entelektüellere göre ulus devlet düştüğü vakit milliyetçilikte tükenecektir.
Halbuki yukarıda da söylediğimiz gibi; sosyal bilimlerin eli her ne kadar güçlense de genel geçer bir kanun ortaya koyamamaktadır. Yani Türk Milliyetçiliği henüz salt bir sosyoloji ile açıklanamamaktadır.
Bu noktada yazımızın anti bilimsel oluşu dolayısı ile eleştirilebiliriz. Çünkü yazıyı okuyan biri hemen Türk Milliyetçiliği’nin de klasik bir milliyetçilik olduğunu ortaya atabilir. Evet teorilerin gözünden baktığını vakit öyledir. Ama Türk Milliyetçiliği’nin farkı, tarih kökeni, güçlenişi ve sistematik hüviyete binişinin farklı olmasıdır. Evvela sıradan milliyetçilikler klasik bir tanımla Fransız ihtilali kökenlidirler. Türklerde iseMilliyetçi bir sosyal devlet anlayışını Orhun Kitabeleri’nde, Yenisey Elegeş Yazıtların da, Çin kaynaklarında, Destanlarda, Masallarda, kısaca dünden bugüne her şeyde görebiliriz. Milletlerin kültürel birikimlerinde ki destan sayısı dahi onların kökü hakkında fikir verir. Türk milletinin kaç tane destanının olduğu dahi bilinmemektedir. Üstelik en büyük destanlar hep “millet” ve “ulu” karakterlidir. Yanimilliyetçidir.
Konunun aşırı uzamaması için burada bitirelim ki tadı da kalsın. Hülasa Türk milliyetçiliği genel geçer ve beynelmilel bir bakışla açıklanamaz, yorumlanamaz. Sadece kuşbakışı bir portre çizilebilir. Ancak asıl güzelliği, manası anlaşılmaz. Ülkücüler ise şunu iyi anlamalıdır: eğer milliyetçiliğimiz diğer milliyetçiliklere benzemeye başladıysa sorun bizim çalışmamamız, sorun manayı kaybetmemizdir. Ülkücü hareket derhal bu farkı kavrayıp, fikirsel bir reforma gitmelidir. Aksi takdirde bütün dünyada olduğu gibi bizim milliyetçiliğimizde tartışma konusu olacaktır.
Bir önceki yazımız olan Türk Milliyetçiliğinin Tarihî Kökenleri başlıklı makalemizde cihan hakimiyeti, nizamı alem ve türk milliyetçileri hakkında bilgiler verilmektedir.