Türk Milliyetçiliğinde Hareket – Fikir Dengesi / Orhan TÜRKÖZ
Türk Milliyetçiliğinde Hareket – Fikir Dengesi
Av. Orhan TÜRKÖZ
Fikir sistemleri ve doktrinler insanoğlunun kafasında, önce birbiriyle irtibatı olmıyan basit elemanlar halinde teşekkül eder.
Şartların tahriki ve zamanın seyri içinde süratle çoğalan bu basit unsurlar, belirli bir yoğunluğu aştıktan sonra bir mıknatısın tesir sahasına girmiş demir zerrecikleri gibi birbirine yaklaşıp temasa gelir ve irtibatlanırlar. Başlangıçta bu irtibatlar bütün unsurlara şamil olmadığı gibi belirli bir kuvvet ve keskinliğe de sahip değildir Doku bazı yerlerde kopuk ve bütünüyle siliktir. Zamanla; bir taraftan sahaya yeni elemanların katılması, bir taraftan da -tabir caizse- alanda mıknatıs şiddetinin artması sebebiyle rabıtalar hem bütün ünitelere yayılır, hem de kuvvet kazanıp bariz bir sekle kavuşarak birbiriyle irtibatsız elemanlar bir sistem olma haysiyetine ulaşır. Ondan sonradır ki, fikir planından tamamiyle hareket planına geçilir.
Esas konumuza geçmeyi de sağlaması itibariyle, burada üzerinde durulması iktiza eden en önemli husus şudur:
Basit fikir elemanlarının teşekkülü, birbirine yaklaşıp temayül, kaynaşıp sistem haline gelmesi, uzunca bir zaman aldığı; sistemleşmenin bazı özel sahalarda daha çabuk ve bariz diğer bazı sahada yavaş ve belirsiz bir şekilde cereyan ettiği hesaba katıldığı takdirde; fikirlerin hareket haline geçmesi için, sistemin tamamen teşekkülünü mü beklemeliyiz? Yoksa bir taraftan fikir plânında sistem tamamlanırken bir taraftan da sistem içinde sarahat kazanmış üniteler hareket planına mı intikal ettirilmelidir?
Bu suale cevap vermeden önce zannımca hareketin (kuvvetin) müessiriyet derecesi ve bunun için de zaman ve mekân itibariyle teşmil veya teksif edileceği saha üzerinde durmak faydalı olacaktır.
Hareketin gayesi müessir olmaktır. Müessiriyet sadece kuvvete değil, kuvvetin zaman için de dağılımına, yani güce bağlıdır. Muharrik kuvvet aslında faydalı ve müessir bir hareket doğuracak güçte olabilir, bu durumda bir problem ve dolayısiyle yapılacak bir şey de yoktur. Fakat her zaman durum böyle değildir. Bazı hallerde hareketi doyuran kuvvet tahripkâr bir tesire ulaşacak kadar güçlüdür.
Bu durumda müessiriyetin derecesini faydalı ölçülere indirinceye kadar kuvveti zaman içinde daha geniş bir aralığa yaymak icabeder. Bazı hallerde de kuvvet müessir bir hareket doğuracak güçte değildir. Bu güce ulaşmak için zamanın daha dar bir aralığına teksif edilmek veya çoğaltmak durumundadır.
Bütün bunlardan çıkarılacak ilk netice şudur. Bir fikir sisteminin harekete geçebilmesi için belirli bir tekamül seviyesine erişip muayyen bir kuvvet kazanması ne kadar önemli ise, aynı fikir sisteminin, edindiği kuvvet ne olursa olsun belirli bir zaman ve mekan aralığına (belirli bir muhite) teksif edilip müessiriyete ulaştırılması da o kadar önemlidir Bunun pratik neticesi de biriken potansiyelin ve sağlanan kuvvetin azlığının harekete geçmeye değil, hareketi sınırlandırmaya mazeret teşkil edebileceğidir.
Fakat her halükârda hareketin müessir dozda olması vazgeçilmez bir prensiptir.
Meseleyi daha iyi izah edebilmek gayesiyle harekete geçmek için kafi kuvvete ulaşana kadar bekleme ve fazlaca beklemeden her kuvveti harekete geçirme gereğine dair bazı müşahhas misaller vererek ayrı istikametteki bu iki gereği telif etmeye çalışalım.
Mesela müessir büyüklükte bir tesis kurabilmek için 400 Lt/Sn’lik muntazam bir debiye muhtaç olduğumuzu ve muhtelif debilerde akarsularımızın varlığını düşünelim.
I. Halde akarsuyumuzun debisi 300-350 Lt/Sn arasında değişsin. 300-350 rakamı müessir doz olan 400 Lt/Sn’nin altında olduğu için yapılacak üç şey vardır.
1. Hiç bir şey yapmadan günün birinde debinin 400 Lt/Sn’ye ulaşmasını beklemek.
2. 300-350 Lt/Sn arasında akan debiyi küçücük bir barajla mesela 300 güne teksif ederek bu müddet için müessir dozun üstüne çıkıp geriye kalan 65 gün için, debiyi sıfıra düşürmek ve sadece bu süre için beklemek (zamana teksif),
3. Kuvveti zaman itibariyle teksif edemiyorsak elde edilen enerjiden istifade edecek, söz gelimi aydınlatılacak sahayı ve tesisin çapını küçülterek hidrolik kuvveti daha büyük bir sahaya teşmil yerine, küçük bir sahaya teksif etmek. (Mekâna teksif)
II. Halde, akarsuyun debisi 200-600 Lt/Sn. arasında değişsin ve senenin 100 gününde 400 Lt/Sn’nin üstüne çıksın bu durumda da mevcut ihtimaller şunlardır,
1. Debinin 400 Lt/Sn’nin üstüne çıktığı gayrimuayyen günleri beklemek,
2. Bir yandan debi dağılımını samana muntazam bir şekilde yayarak bekleme süresini asgariye ve batta sıfıra indirecek işlemleri yaparken bir yandan da debiyi tabii haliyle intizama kavuşturacak tedbirleri almak
Her iki misalde de görülüyor ki kuvveti zamanın her noktasında müessir hâle getirmeğe çalışırken bunu beklemeden zamanın muayyen bir aralığına teksif suretiyle bu aralıkta müessir hale yetinmek de mümkündür. İkincisi birincisine mani değildir üstelik azımsanmıyacak ilâve bir imkân da bahşetmektedir.
Ankara’nın iki semti olan Çankaya’dan Aydınlıkevler’e doldukça hareket etmek suretiyle,
1. 50 kişilik otobüslerle,
2. 10 kişilik dolmuşlarla yolcu taşındığını düşünelim Otobüse ilk binen kişi kendinden sonraki 49 kişiyi, dolmuşa ilk binen ise sadece kendinden sonraki 9 kişiyi bekliyecek. Çok kaba bir hesapla dolmuşa ilk binenin bekleme müddeti, otobüse ilk bineninkine nazaran 5 defa daha az olacak, her 30 Sn. de bir yolcu geldiğini düşünsek 50 kişinin dolmuşla nakledilmesi halinde, beş sefer toplamı olarak dolmuşa ilk binenler sonuncu yolcu gelene kadar 3250 kişi/Sn. lik bir müddeti beklemeyle geçirecekler, aynı nakliyatın otobüsle yapılması halinde bu miktar 38250 kişi/Sn. ye ulaşacak, bu da bir kişinin 8 saat 20 dakika boyu beklemesine tekabül edecektir.
Otobüsün taşıdığı yolcu adedi büyüdükçe bu zaman artacak, küçüldükçe azalacak otobüs ve dolmuşun kişi başına masraflarını da mukayese suretiyle diğerlerini beklemeden harekete geçirebilecek optimum sayı büyüklüğü bulunabilecektir.
Ayda 500 TL. tasarrufu olan bir insanın 120.000.- TL. lık bir daire yaptırması söz konusu olsa fiatların sabit kalması halinde 20 sene beklemesi gerektiği halde; aynı durumda olan 20 kişinin tasarruflarını biriktirip biriken her 120.000 lirayla bir daire almaları ve bunu 500 TL. aylıkla kiraya vermeleri halinde hepsinin ev sahibi olması için 1 sene 7 ay kâfi gelecek tasarrufa aynı şekilde 20.nci seneye kadar devam edilmesi halinde kiraların da ilâvesiyle yaklaşık olarak 120.000 TL. lık bir imkân daha teraküm edecektir. Bu misal de bize bekleme yerine birleşip teraküm eden ilk imkanları harekete geçirmenin 20 senelik bir zaman periyodu içinde başka bir şey ilâve etmeden %100 imkân artışı kazandırdığını göstermektedir.
Bir sulama sistemi regülatör, ana kanal sekonder ve tersiyer kanalların inşaatından sonra ancak fonksiyonunu ifa edebilir, şayet inşaatta önce regülatör sonra sırayla ana kanal, sekonder ve tersiyer kanallar inşa edilirse sistem ancak inşaat periyodunun sonunda tamamıyle fonksiyon ifa edebilecek hale geldiği halde, başlangıçta ana kanalın muayyen bir noktasına kadar sistemin sekonder ve tersiyer kanallarıyla inşası, sonra ikinci ve üçüncü kısımlarının aynı şekilde devamı halinde inşaat periyodu içinde dahi, yıldan yıla artan bir sahanın hizmete arzı suretiyle ilâve bir imkânın kazanılması mümkündür.
Verdiğimiz bu müşahhas misalleri büyük bir hata yapmadan fikir ve hareket planına da aktarabiliriz. Milliyetçilik fikri bütünüyle bir sistem ve doktrin haline gelmeden onun teşekkül ve tebellür eden üniteleri, sistemin içindeki yeri iyi tayin edilmek suretiyle, bütünlüğü bozmamak ve bütünle irtibatı koparmamak kaydıyla tatbikata aktarılabilir.
Bu şekilde hayatın seyri içinde gelişen bir doktrinin realiteye intibak kabiliyeti daha yüksek, yanılmalar küçük ünitelerde cereyan edeceği için tashihi kolay israf edilen emek, malzeme ve zaman daha az olur, özet olarak fikrin harekete intikali daha ekonomik bir tarzda tahakkuk eder.
Ancak, sistemin üniteleri peyderpey tatbikata intikal ettirilirken hareket plânında da sistemin bütünlüğünü sağlamak için ünitelerin temas satıhları ve irtibat noktaları ya tesbit edilmeli ve iç sürtünmelere mahal verilmeden birbirine raptedilebilmelidir.
Sistemi bütünüyle ve müessir bir şekilde harekete intikal ettirecek kadar hazırlık ve kuvvete sahip olmadığımız zaman onu belirli bir mekân ve zaman aralığına teksif etmek suretiyle müessir kılabileceğimizi, bu takdirde hareketin fasılalı olmak durumunda olduğunu, verdiğimiz müşahhas misallerle izah etmiştik. Burada üzerinde durulacak çok önemli bir nokta da şudur: İki hareket arasındaki fasıla intibaların birbirine eklenmesine fırsat vermiyecek kadar uzun; müessiriyeti ihlal edecek kadar kısa olmamalıdır. Vurulan darbe düşürecek kadar kuvvetli, iki darbe arasındaki fasıla karşımızdakinin ayağa kalkmasına meydan vermiyecek kadar kısa olmalı, fakat her halükârda güçlü bir yumruk yüzlerce fiskeye tercih edilmelidir.
Milliyetçiliğin sistem ve doktrin ve haline getirilmesi fikri bir tatmin için değil fiilî bir tanzim içindir. Herşey gibi fikirlerin de eskidiği kullanılmadıkça dumura uğradığı nazara alınacak olursa fikrin sistem haline getirilmesini beklemek bazan fiile intikalini imkânsız da kılabilir. Hiç değilse iptidai şeklin mükemmel hale gelmesine kadar geçen geniş bir zaman aralığında kullanılması imkânını ortadan kaldırır.
Otomobil sanayiinin kurulması için projelerin bugünkü seviyeye kadar geliştirilmesi gerekse idi, hem bu günkü seviyeye bundan çok daha uzak bir tarihte ulaşacak, hem de aradaki devrede bugünkü kadar mükemmel olmasa da kullanılmış bulunan otomobillerin arz ettiği istifadeden mahrum kalmış olacaktık.
Yumruk kadar bir kar parçasını yamaç aşağı yuvarlamak suretiyle teşkil edilen büyük bir çığı, kar parçalarını insan eliyle toplamak suretiyle yapmak bilmem ne kadar akıllıca bir iştir.
Bir müstevli orduya karşı savaşmak için ordu plânlarının hazırlanmasını beklemek yerine, teşekkül edecek ilk mangaya katılmak üzere silâhı kapıp dağa çıkmak ilk mangayı da bir takımın, takımı bölüğün, ilâhir… içinde yer alacak şekilde tanzim etmek nazariyeye aykırı olmadığı kadar, pratiğe de yatkın olan bir davranıştır.
Akıllı bostancı kavunları aynı anda hasat etmek için mahsulün yarısını çürüten değil, yıl sonunda en çok bostan kaldırandır.
Düşen her yağmur damlasının görevi bir diğer damlayla buluşmak için yola çıkmak ve nehre ulaşmaktır. Yoksa etrafında bir nehir teşekkül edene kadar beklemek değil.
Sözlerimizi bir kaç prensip altında özetleyerek yazımıza son verelim:
1. Türk milliyetçiliğinde her fikir derhal tatbikatın mihengine vurulmalı, fikir ve hareket uygun bir terkip içinde aynı yerde, aynı anda birlikte bulunmalıdır.
2. Hareket sürekli ve müessir olamıyorsa, kesintili fakat müessir olmıyan hareket bir israftır. Türk milliyetçiliğine faydası yoktur
3. Müessiriyet kazanmanın asli ve ideal yolu kuvveti arttırmaktır.
4. Kuvvet arttırılana kadar saha (zaman ve mekân itibariyle) tahdit ve kuvvetler teksif edilmelidir.
5. Ancak sahanın daha da küçültülmesinin münasip olmadığı hallerde la intihaların birbirine eklenme hallerde kuvvet müessir doza ulaşana kadar beklemek zaruret halini alabilir.
Kaynak: Devlet, 14 Nisan1969, Sayı:2, Sayfa:9.