# Etiket
#Tarih #Türk-Birlikçilik

M.H.P. / 1969 SEÇİM BİLDİRİSİ

 

Memleket ve Dünya Hadiseleri

M.H.P. Milliyetçi Hareket Partisi

1969 SEÇİM BİLDİRİSİ

 

 

BÜYÜK VE AZİZ TÜRK MİLLETİ

 

12 Ekim 1969 Milletvekili seçimleri, Millet ve Devletimizin hayat ve kaderinde önemli bir gün olacaktır.

Büyük bir karar ve hüküm günündesin!

İrade, karar ve oy’undaki selâmet ve isabet, sevgili yurdumuza refah, saadet ve huzur getirebilir.

Biz Tanrı’nın karar ânında sana yardımcı, neticenin de büyük milletimiz, aziz yurdumuz İçin hayırlı, uğurlu olmasını diliyoruz.

MEMLEKET HADİSELERİ

Adalet Partisi’nin dört yıllık iktidarı sırasında meydana gelen gelişmeleri gözden geçirince Türk Milleti’nin geleceğini tehdit eden ciddî işaretlerin belirdiğini görürüz.

Adalet Partisi’nin millet önünde açıklanan programı ve be-yanlarına sadakati pek gevşek olduğu için, hâdiseler iktidarın beyanlarından ziyade icraatı dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

1965 seçimlerinde milletimiz, Adalet Partisini iktidara getirmiştir. Bu neticeyi temin eden âmilleri şöylece sıralamak mümkündür.

1— Kuruluşundan bir müddet sonra AP’nin demokratik nizama yatkın bir hava içinde Türk Milleti’nin temel duygu ve düşüncelerine uygun bir hüviyete doğru gelişme göstermesi.

2— Bilhassa 1964 kongresine kadar partiyi İdare edenlerin her türlü tazyike, tecavüze ve tehdide cesaretle karşı koymaları, milletin adalet ve nizam duygularına hürmette ısrarlı ve kararlı tutumları, parti içinde demokratik usullere itibar etmeleri ve birleştirici olmaları.

3— Gayesinden uzaklaştırılmış 27 Mayıs hareketine rakip çıkarak fikir ve aksiyon zorbalığını iktidara getiren bir siyasî kuvvete karşı millet çoğunluğunun bir yerde toplanma ihtiyacının doğması.

Belli bir devreye kadar her iktidar için bulunmaz nimet olan bu müsbet durumdan AP maalesef faydalanma yoluna gidememiştir. İktidarın bu yoldaki yetersizliğini ve çaresizliğini dört yılın önemli gelişmeleri içinde görmek mümkündür.

İktisadî kalkınmanın temel vesikası sayılan plânların hazırlanışı ve tatbikatı AP’nin müdafaa ettiği görüşü aksettirmekten uzak kalmıştır. CHP’nin sun’i iktidarı tarafından sosyalistlere hazırlatılmış olan 1.inci Beş Yıllık Plânı AP iktidarı hiç yadırgamadan tam Sâdakat göstererek tatbik etmiştir. İkinci Beş Yıllık Plân da birinci plânın kalın hatlarla bir devamı olmuştur. Bu plânda ele alınan özel teşebbüsü teşvik tedbirleri de vurgunculuğu artırmada ciddî istidatlara sahip olmaktan öteye geçememiştir. Plânların hazırlanmasında ve tatbikinde başvurulacak daha ciddî usuller bulunduğu halde, günlük politikaya boğulduğu için bunlara itibar edecek kadar zaman bulamıyan iktidar partisi, ulaşılması mümkün bir çok hedeflere uzak kalmıştır. Ziraatın millî gelirdeki payını, sanayi lehine azaltmak ve diğer sektörleri sabit tutmak şeklinde, bidayette oldukça iyi tesbit edilen hedeflere ulaşılamamıştır. Ziraatın millî gelirdeki payı bu devrede % 6 nisbetinde azalırken sanayiin payı ancak % 3 nisbetinde arttırılabilmiş, hizmetler mesken inşaatı, ulaştırma v s. gibi sektörlerdeki artış önlenememiştir.

Ekonominin genel değer değişmeleri de plândaki ve bilhassa uygulamadaki gevşeklikler sebebiyle tatmin edici olmamıştır, özel tüketim harcamaları % 4 gibi bir artış gösterirken devlet harcamaları % 10 civarında artmıştır. Zaten yüksek seviyedeki özel istihlâk masraflarına pahalı devlet de katılınca yatırımlar özlenen nisbete ulaşmamış, sabit fiyatlarla % 16 civarında kalmıştır. Bu yatırım seviyesinin millî gelirde özlenen gelişme hızını sağlamıyacağı bellidir.

MENFAATÇILARIN ELİNE GEÇEN A.P.

Tediye muvazenesi açıkları müzminleşmiş seyrine devam etmektedir. Sanayiden ziyade, ticarete kayan pahalı para politikası, bu açıkları her gün biraz daha beslemektedir. Devlet mâliyesinin her gün biraz daha ağırlaşan bürokratik çarkından, gayri millî sermaye ve onun ortakçıları sonuna kadar faydalanmakta, milli sermaye sahipsiz ve âtıl kalmaktadır.

Özel teşebbüsün hakikî mümessili olan Odalar Birliğine iktidar alenen ve çirkin bir şekilde müdahale ederek gayri millî sermayenin sadık destekçiliğini yapmıştır. Bu siyasetin yaratacağı tehlikeli geliş-meler Türk ekonomisini bugünden tehdit etmeye başlamıştır.

Bütün bu gelişmelerin altında yatan siyasî gerçeğe kısaca göz atalım: İdealist bir kadronun iktidara hazırladığı AP, iktidara vasıl olur olmaz, opportünizmin eline geçmiştir. Böylece siyasî tercihlerde fert, aile ve grup menfaatleri hâkim olmaya başlamıştır. Böyle çevrelere kolayca sızmasını bilen yabancı unsurlar ajanlarını, evvelce pek riayet ettikleri gizliliğe dahi lüzum görmeden, her gün biraz daha merkezileşen iktidar otoritesi etrafında toplamaya başlamışlardır. Bu faaliyetin hedefi: Parti içinde Türk milletinin hakikî duygularını ve fikirlerini temsil eden kadroyu eritmek veya tesirsiz hale getirmektir. 1969 seçimlerinde AP bugünkü İdareci kadrosu ile iktidara geldiği taktirde bu menfi hedefe ulaşmış olacaktır.

1964’deki hüviyetiyle iktidarda kalacak bir AP’nin Türk demokrasisine ciddî hizmette bulunabileceği kolayca farzedilir. Bu günün iktidar partisi böyle bir faraziyeye liyakati kaybetmiştir. Siyaset sahnemizin son talihsiz gelişmeleri A.P.’nin, tâyin edici baskı unsuru olarak takdim ettiği veya gerçekten mevcut çevrelerden gelecek telkinlere rahatlıkla teslim olacağını göstermiştir. Konjonktürü böylece teşekkül etmiş bir ortamda demokratik nizamın yaşama şansı fevkalâde şüphelidir. Anayasanın anayasadaki usullerle değiştirilemiyeceği fikri itiraz edilemez bir kaziye olarak tescil edildiğinde demokrasiden bahsedilemez. Bunun aksi, yaranın kanaması anlamına gelecektir. Bunun içindir ki AP 1950-60 devresi kalkınma sloganlarına sıkıca sarılmış görünmektedir. Milletin İktidarı olma şansım, bu kadar kısa zamanda cömertçe harcıyan bir partinin, iktidarı muhafaza etse bile emniyet havasından mahrum olacağı, kimsenin gizliyemiyeceği açık bir gerçektir. İktidarın seçim plâtformundaki sun’i gayretlerini, gayri mili? güçlerin kontroluna giren İktisadî ve bir bakıma da, siyasî menfaatları ayakta tutma cehdine yormaktan başka çare yoktur.

İktidarın bu sahadaki yetersizliği ve bu yetersizlikten doğma kaypaklılığı sebepsiz değildir. Aslında bu dert umumidir. Bugün batı medeniyetinin eseri olan ilim ve teknoloji, hızla gelişerek batı düşüncesinde çalkantılar yaratmaktadır. Batının ahlâk ve inanç sistemini besleyen dünya görüşü sarsılmakta, batı medeniyetinin yerleşmiş değerleri ile insan saadetini sağlama imkânlarının daraldığı görülmektedir. Böyle olunca batı medeniyetine özenen topluluklarda sarsıntının daha şiddetli olması beklenir ki, olmaktadır.

İster eski bir medeniyetin vârisi olsun, isterse sadece ilkel bir kültüre sahip bulunsun, ilimsizlik; geri kalmış toplulukların bariz vasfını teşkil etmektedir. Cemiyetlerin hayat standartlarında olduğu kadar kıymet hükümlerinde de meydana gelecek değişikliklerin selâmeti o cemiyetlerin sahip oldukları kaynakları bilmeye ve bu kaynakların temin edebileceği gelişmeye, doğru’ bir şekilde yönelmeye bağlıdır. Böyle bir netice, ilmin başlıca merkezi olan Üniversiteden yayılan ışıkla yol bulan iktidarlarca sağlanabilir. Memleketimizde yıllardan beri sarf edilen bütün çabalara rağmen böyle bir üniversite ve böyle bir iktidar bulamamışız.

Millet çoğunluğu, Türk – İslâm medeniyetinin ölçülerini ancak, aile yapısı ile tevarüz etmiştir. Bu değerler aile zincirinin her halkasında biraz daha yıpranarak intikal etmiştir. Değerlerin saf şekillerini meydana çıkarma yolunda yeter çalışma yoktur. Mevcut çalışma sonuçları da, yeteri kadar yayılma gücüne sahip değildir. Öte yandan, batı medeniyetinin değerlerini de, sathî kalıplar şeklinde ithal eden bir eğitim sisteminin takıp takıştırdığı, bir aydın takımı meydana gelmiştir. Bunların taassupla sarıldığı sahte kıymetler ve devlet kapısında istihdam edilme imtiyazının meydana getirdiği müesses menfaatlar, baskı unsuru halinde müesseseleşmiştir. Bu baskı unsuru bütün imtiyazlarına ve heybetine rağmen müessir olamamaktadır. Buna karşılık milletin, İktisadî refaha götüren medeniyet vasıtalarına talebi ve bozuk motifler halinde de olsa, tevarüz ettiği kültür ve medeniyetin ölçülerine sıkı bağlılığı İkinci bir baskı unsuru meydana getirmiştir. AP kadrosunun bidayette bu kıymetlere bağlı olan kısmı iktidarda müessiriyetini kaybetmiş, yerini samimiyetsiz bir gruba terk etmiştir. Bunun için iktidarın milletin dünya görüşüne uygun bir eğitim sistemi, bir ilim politikası meydana getirmesi mümkün olmamıştır. Bundan sonraki gelişmelerin de ters istikamet takip edeceğine hükmetmek icap eder. Bizim mevcut iktidara muhalefetimizin temeli, bu vakıa üzerine oturmuş bulunmaktadır.

MİLLİYETÇİ HAREKETİ DOĞURAN ANA SEBEP, BİR MİLLÎ KÜLTÜR POLİTİKASININ YOKLUĞUDUR.

DÜNYA HÂDİSELERİ

1965 seçimlerinden bu yana dünyamızın çağ değiştirme idraki her zamankinden daha yaygın hale gelmiştir, insanoğlunun aya ayak basması, ilimde ve teknolojide katedilen mesafenin büyüklüğüne olduğu kadar insan kudretinin önünde açılan ge- niş ufuklara da ciddî bir işaret teşkil etmektedir. Feza yarışmasının bu son merhalesini Allah’a ve İnsan haysiyetinin üstünlüğüne inananların kazanmasını insanlığın refah ve saadeti için güvenilir bir teminat sayıyoruz.

Dünya siyaset sahnesinde meydana gelen hâdiselerden bazıları insanlığın istikbâli için ümit vadederken, bir kısmı da ümit kırıcı olmuştur. Siyasi bloklar arası rekabet bütün yumuşama istidatlarına rağmen devam etmektedir. Taraflardan birini. hattâ belki de her ikisini ortadan kaldırabilecek kudretteki silâhlara her iki tarafın sahip olması topyekûn harb ihtimallerini her geçen gün biraz daha azaltır görünmekte, buna karşılık mevzii harb ihtimalleri ve istidatları artmaktadır. Ortadoğu buhranı bu mevzii harb istidatlarının kesafet kazanmasına tipik örnek teşkil etmektedir. Bütün İyi niyetlere rağmen Birleşmiş Milletler Teşkilâtının yapıcı ve uzlaştırıcı gücü zorbalığa karşı müessiriyet kazanamamıştır. Bunda teşkilâtın bünyesinin diplomatik manipulasyonlara çok müsait olmasının ve bloklara liderlik eden devletlerin samimiyetsizliklerinin büyük dahli olduğu görülmüştür.

Hür dünya blokunda meydana gelen iktidar değişmeleri blok içi münasebetleri sıklaştırma yönünde yeni gelişmelerden ziyade bloklar arası münasebetlerin yumuşatılması gayretlerini artırmış görünmektedir. Avrupa’da integrasyon fikrinin önemli olmamakla beraber, bazı ilerlemeler kaydettiği söylenebilir.

Demirperde içinde İdeolojik çatışmaların Sovyet Rusya ve Kıt’a Çin’i arasındaki toprak İhtilâfına müncer olması ibretle incelenecek bir hâdise teşkil etmiştir. Tarafların hiçbirine ait olmayan topraklar üzerinde çıkan ihtilâf komünist ideolojinin bütün beynelmilelcilik İddialarına rağmen milliyetçilik gerçeğine tâbi olduklarını göstermiştir.

Hâdisenin hür dünya ve bilhassa Türkiye için önemli yönü, bu toprakların esir Türklere ait bulunuşudur. Slav ve sarı ırk şovenizminin insanlık dışı emperyalist emellerinin esir milletlerin toprakları üzerinde çarpışmasına hür dünyanın oldukça bigâne kalmasını insanlığın istikbali yönünden endişeyle kaydetmek isteriz

Dünya ekonomik konjonktürü paralararası rekabet sebebiyle bazı oynamalar kaydetmiştir. Gelişmiş veya doymuş ekonomiler arasında cereyan eden bu hâdiselerden sonra, gelecek yıllara sirayeti muhtemel bazı istidatlara rağmen Sterlin ve Frank, Mark ve Doların yardımiyle rehabilitasyon imkânlarına kavuşmuştur. Geri kalmış ekonomilerle gelişmişler arasındaki mesafenin artması, bu devre de devam etmiştir. Varlıklılarla varlıksızlar arasındaki müzakerelerin, daha fazla sıkıntı içinde olanlar lehine ve onların iyi anlaşılması yönünde, cereyanını sağlıyacak milletlerarası tedbirlerin gereği gibi işlediği söylenemez. Hürriyet İdealinin ekonomik yönden de desteklenmesi ve korunması için NATO, Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilâtı Avrupa Ekonomik Topluluğu, Tediye Bankası, Avrupa Parlâmentolar Birliği gibi organların uzun vâdeli ve sürekli tedbirlere daha çok ağırlık vermeleri gerekmektedir.

Çekoslovakya hâdiselerinin hür dünyaya ciddî dersler vermiş olduğunu farz etmek isteriz. NATO’nun bloklar arası yumuşama (detente) faraziyesine dayanan ve elâstikî davranış ve müdahale (flexible risponse) şeklinde ifade edilen genel stratejisinin ciddî olarak gözden geçirilmesi, cephe gerisi ekonomik ve siyasî bünye münâsebetlerinin sıklaştırılması lüzumuna kaniyiz.

TEMEL İNANÇLARIMIZ

1— Bizim için Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin birliği, bütünlüğü, saadet ve selâmeti, her türlü düşüncenin üstündedir. Bölücü, ayırıcı, topluma nifak sokucu her türlü davranışın karşısındayız. Türkiye Tarihi ve Türk vatanı, atalarımızın ve hepimizin ortak eseridir. Onu hep birlikte, barış ve kardeşlik düşünceleriyle koruyacağız.

2 — Demokratik rejimin emniyeti meselesi en önemli meselelerimiz arasındadır. Rejim sarsılırsa^ hep birlikte batarız.

Rejimin mükemmelleşmesi için çalışacak. Anayasa ve Kanun hâkimiyetinin sağlanmasını isteyecek hürriyetleri koruyacağız.

Ekonomik refah ve sosyal huzur için «Hukukî, siyasi, ekonomik ve toplumsal adalet» ten başka çıkar yol görmüyoruz. Türkiye’yi geri, ekonomik yapısının ârazlarından yokluk ve imkânsızlıktan süratle kurtarmak için devlet ve milletin yeniden teşkilâtlanması gereklidir, bunu gerçekleştireceğiz.

Zaptiye devleti değil, gülen ve halkın yüzünü güldüren bir hizmet ve refah devleti kuracağız. Bugünkü, çok masrafla işleyen, memurlarını ezen, halkı usandıran, bir baskı cihazı haline gelen devlet teşkilâtını İdarî reformlarla düzenleyeceğiz. Halkla devletin kaynaşmasını, idarenin hizmetlerinin halka yeter, kolay, sür’atli, külfetsiz ulaşmasını sağlıyacağız. İdarenin halk hizmetinde politik tesir ve tercihlere karşı mutlak tarafsızlığını temin edeceğiz.

Devlet, halkın beslenme şartlarına ve imkânsızlıklarına ilgisiz, seyirci kalamaz. Türk milletinin tümünün beslenme şartlarını ve gıda rejimini incelemek ve düzeltmek devlet ödevi olacaktır. Milletin tümü için bölge ve iklim şartlarını da dikkate alan bir gıda beslenme rejim ve standardı tesbit edilecektir. Gıda maddelerinin, tarım ürünlerinin bütün yurtta üretimini artıracak, kalitelerini yükseltecek tedbirler alınacaktır. Herkese iş bulmak, iş sahaları açmak ve geçim imkânı sağlamakla ödevli devlet, yurttaşın gıda rejiminin tesbit edilen standartların altına düşmesini önleyecektir.

Yüksek seviyede et, yağ, süt, sebze, meyve üretim ve tüketimi, hayati değer verdiğimiz ön hedeftir.

Hizmet dönemimizde. Türkiye, aç hürler, tok esirler ülkesi olmaktan çıkacaktır. Artık et, yağ, şeker, meyve, sebze lüks gıdalar olmaktan çıkacak her yuvaya girecektir.

Köyde ve şehirde, her ailenin, güzel, sağlam, sıhhi bir eve sahip kılınması değişmez amacımızdır. Yepyeni meskenlerle, bahçeli blok apartmanlarla kurulu yeni mahalleler, kasabalar, şehirler, modern kentler ve köyler kuracağız. Aileler yeni meskenlere yerleştirildikçe, gecekondu sefalethanelerini, izbe ve mağaraları tasfiye edeceğiz.

7—Halkın hayat sağlığı ticarete konu olamaz. Sağlık hizmetlerini, hekimlik ve eczacılığı, milletimizin hizmetine sunacağız. Halkın tümüne parasız sağlık hizmeti, tedavi ve ilâç temini devlet ödevi olacaktır. Sağlık hizmetlerinin yurt sathına yeter ve dengeli dağılımını temin edeceğiz. Hastalıklara karşı mücadeleyi, koruyucu hekimliği ciddiyetle geliştireceğiz.

8—Kuracağımız Sosyal işler Bakanlığı’na bağlı devlet sigorta kurumu ile bütün vatandaşları sigortalıyacağız. 55 yaşını bitirmiş kadın, 65 yaşını bitiren erkek, kısaca her yurttaşın emekli hukukuna sahip bulunmasınj temin edeceğiz.

9—Millî Eğitim hizmetini yurt çapında yeniden teşkilâtlıyacağız. Eğitim, reform ve seferberliğiyle, her yurttaşa kabiliyetine uygun en yüksek eğitim ve öğretim imkânlarını hazırlıyacağız.

Eğitim hizmetinden faydalanmadaki adaletsizliği sür’atle düzelteceğiz. Eğitim ve öğretim hizmetini millî kalkınma plân ve amaçlarına uygun olarak yeniden tanzim edeceğiz.

10— Türkiye’nin hızla kalkınmasını sağlamak İçin İş gücünün değerlendirilmesi ve harekete geçirilmesi, görevimizdir.

11— Tarım, toprak ve sanayi reformu, temel çalışmalarımızdandır.

12— Vatandaşlar arasında, nimetler ve külfetler, kabiliyet, bilgi, çalışma ve liyakat esaslarına göre adaletle dağıtılmalıdır.

13— Her vatandaş rejimin ve sosyal düzenin, nimetlerinden imkân ve fırsat eşitliği içinde faydalanmalıdır. İltimasın ve rüşvetin kökü kazınmalıdır.

14— Tarihimizde örnekleri bulunan ekonomik, sosyal tesisleri ihya edecek vatandaşlar arasında çağdaş yardımlaşma tesisleri kuracağız.

15— Türk toplumunun belkemiği olan orta sınıfı koruyacak, geliştireceğiz.

16— Nüfusumuzun çoğunluğunu teşkil eden köylü ve işçi vatandaşların temel meselelerini, gerçekçi ve toplumsal metodlarla ele alacağız.

17-Çalışanların emeği, Türkiye’nin ekonomik, sosyal gerçeklerine ve hedeflerine göre değerlendirilecektir.

18— Meşru ve millî menfaatlere uygun sermayeyi, toplumsal akımları sömüren komünizme karşı tamamen güven altına alacağız.

19— Türk sanatını, Türk toplumunun kalkınmasında güçlü hareketli ve faydalı kılmak için sanat hayatını ve sanatçıyı koruyacak ve destekliyeceğiz.

20— Türk toplumunun mânevî ve ahlâkî değerlerini koruyacak, geliştirecek ve yükselteceğiz.

21— Türk petrolünü ve madenlerimizi Türk Milletinin yararına olarak değerlendireceğiz.

22— MHP her Türk’ün Türkiye’de, Türkiye’nin de, dünyada önemli bir yeri ve görevi olduğunu bilmektedir. Bu ilkenin ışığı altında, bütün dünyadaki anlaşmazlıkların barışçı yollarla halledilmesi görüşünden yanayız.

23— Türkiye’nin yerini, şeref ve haysiyetini tedirgin edebilecek tutum ve davranışlara karşı, şahsiyetli ve millî bir dış politika ile enerjik ve kararlı olarak, DEVLETLER HUKUKU’nun gerektirdiği müdahalelere başvurulmalıdır. Kıbrıs konusunda da aynı şekilde karar ve irade sahibiyiz.

MÜREFFEH ve KUVVETLİ TÜRKİYE İÇİN GÖRÜŞMELERİMİZ GAYE ve HEDEFİMİZ

Hedefimiz; Türkiye’de insan hak ve hürriyetlerini kişinin ve toplumun refah ve huzurunu, sosyal güvenliği gerçekleştirecek ve teminata bağlıyacak bir devlet düzeni ve yönetimini bütün müesseseleriyle birlikte, hızla kurmaktır. Partimiz millî devlet ülküsüne bağlı olup, hürriyet, milliyet, ahlâk, ilim, toplumculuk, gelişme, halkçılık, köycülük ve endüstrileşme ilkelerine, samimiyetle inanmaktadır.

EĞİTİM VE GENÇLİK

Millî eğitimin gayesi, fikir, karakter, sanat, beden ve ruh göçlerinin geliştirilmesidir. Sağlam karar verebilme melekesine sahip olabilmek için bu temel eğitimden geçmek şarttır.

Eğitimin millî bir karakterde olması ise ülkümüzün temelini teşkil eder. Duygu ve düşünce birliğine varmak, ülkü ve kültür birliğini tesis ve temin etmek, ileri atılışlara girebilmenin ön şartıdır.

Geri kalmışlığın yüz kızartıcılığından kurtulmak, mazimize lâyık bir istikbal yaratmak, sosyal ve iktisadi hedeflere varmak ancak ve ancak, ilim, irfan, ahlâk ve nizam şuurunu benimsemiş bir aydınlar kadrosu ile mümkün olabilir.

Millî eğitimin hedefi; müstehlik aydınlar kadrosu yetiştirmek değil, bilâkis müstahsil olabilecek nitelikte ileri düşünceli, fedakârlık ve feragat duygusuna sahip ülkücü nesiller yetiştirmek olmalıdır.

Millî eğitimin temel gayelerinden biri de yüksek seviyede ilim adamı yetiştirmek olmalıdır. Çalışma ve yarışma seferberliği bu yüksek evsaflı, millî gerçekleri bilen ve millî ruh ve şuuru benimsemiş kadro ile başlayabilir ve yürütülür. Milliyetçi Hareket’in temel gayelerinden biri de budur.

Bugün millî eğitim camiamız ciddî bir anarşi içindedir ve eğitim sistemimiz millî karakteri belirtici mahiyette değildir. Materyalist bir eğitim sistemi nesillerin ruhunu bozmuş ve nesiller arasında uçurumlar açılmıştır. Öğretmenler arasındaki çekişme ve didişme yürekler acısıdır. İdare – öğretmen, öğretmen talebe münasebetleri ise utanç vericidir. Saygı yok olmuş ve şefkat hisleri de sarsılmıştır. Bu duruma mutlaka bir çare düşünmek gereklidir. Orta öğretimdeki bu durum yüksek öğrenimde müşahhaslaşmış ve üniversiteler anarşi yuvaları hâline gelmiştir. Bu duruma çare bulmak, ülkücü gençler yetiştirmek, ilmin rehberliğine inanmak, ülkü ve kültür birliği İçinde ileri atılışlara hazırlanmak, fedakârlık ve feragat duygulan İle mücehhez bir aydınlar ordusu hazırlamak temel hedefimizdir.

Okulları araç ve gereç bakımından da muhtaç durumdan kurtarmak, ileride doğabilecek büyük buhranları önlemek için de gençliğin büyük bir kısmını teknik sahaya aktarmak gereklidir.

Asrımız çalışanların, yarışanların yaşamaya hak kazandığı bir asırdır. Bu itibarla gerekli bütün tedbirleri almak ve her şeyden önce de eğitim dâvasını halletmek gereklidir. İnsanlar aya doğru giderken, bizlerin yaya kalması hicap vericidir. Muasır devletlerle aramızdaki mesafeyi kapatmak zorundayız ve bunun da tek yolu millî eğitim ve öğretimi, millî gerçekleri dikkate alarak halletmekle olur. Bizim temel reformlarımızdan birincisi millî eğitim reformudur ve bu dâvanın halledilmesi diğer hamlelerin ön şartıdır.

Millî terbiye ve Büyük Türkiye ülküsü ile yetişen genç nesillerin, Türkiye’yi yeniden kurmanın şerefli sorumluluğunu yüklenmesini ve hizmet mevkilerine gelmesini istiyoruz. Partimiz, gençliğin bu anlamda bir eğitimle yetiştirilmesini gerekli görür.

ADALET ANLAYIŞIMIZ VE GENEL AF

MHP adaleti; siyasî, ekonomik, sosyal ve hukukî bütün yönleriyle, bölünmez bir ülkü olarak görür. Herkese hakkını verme hususunda sarsılmayan devamlı bir irade olarak kabul eder. Hak, MHP için ahlâkî bir gaye, bir îman unsuru olduğu kadar, gerçekleştirilmesi gereken müşahhas, amelî bir sonuçtur. Hak ve adalete inanıyoruz ve adaleti, mülkün temeli sayıyoruz.

MHP memlekette huzurun sağlanması için genel bir af çıkarılmasını, Adlî sicilin yeni baştan tutulmasını ele alarak mahkûm olmuş vatandaşlarımızın yeniden cemiyete kazanılmasını zaruri ve iç barışın şartı görür.

DİN GÖRÜŞÜMÜZ

MHP din ve vicdan hürriyetini, insan hürriyetlerinin ayrılmaz bir kökü sayar. Biz, dinin, dinî duyguların, dince kutsal sayılan varlıkların hor görülmesine, saldırıya uğramasına karsıyız. Manevî temellerin, maddî temellerle birlikte ele alınmasını zaruri görmekteyiz. Bu bakımdan, sevgi, saygı ve vazife temeline dayanan bir ahlâk sisteminin ülkücüsüyüz.

İnsanın ahlâkî bir varlık olduğuna inanıyoruz. Toplumda, siyasî hayatta, bütün hizmet ve terbiye kurumlarında bu ruhun hâkimiyetini istiyoruz.

Dolayısiyle dinî öğretim kurumlarının ihtiyaca uygun seviye ve nitelikte hizmet görmesini sağlıyacağız. Din adamlarımızın çağdaş bilimle mücehhez olarak yetişmelerini, görevlerini rahatça yapacak maddî İmkânlara sahip olmalarını temin edeceğiz.

İlâhiyat Fakültesi’ni, Yüksek İslâm Enstitüsü’nü geliştireceğiz. İmam-Hatip okullarını, meslekî liseler olarak görüyoruz, onları genişletmek amacımızdır. Mezunlarını öğretmen olarak okullarda da görevlendireceğiz. Aynı zamanda bu türlü meslek liseleri mezunlarının üniversitelere, yüksek okullara devamlarını engelleyen kayıtları kaldıracağız.

İlk ve orta öğretimde din ve ahlâk derslerinin bütün sınıflara konulmasını ve ehliyetli öğretmenlerce verilmesini sağlıyacağız.

MİLİYETÇİLİK

Türk milliyetçiliğini; Türk milletine, kültürüne, devletine sevgi, bağlılık ve hizmet ülküsü olarak tanıyoruz. Bu bakımdan bütün milliyetçi dernekleri desteklemek ve geliştirmek kararındayız. Millî ülkü ve millî kültürün ihyasını, ele alınması gereken en büyük dâva olarak görüyoruz. Türk Milletinin refah ve mutluluğunu, kişi, zümre, sınıf ve parti çıkarlarının üstünde görüyoruz.

AİLE

Aile bütünlüğünü, yüksek manevî bir kıymet ve Türk Milletinin temeli kabul eden partimiz. Bu birliği koruyacak ve kuvvetlendirecek tedbirleri alacaktır. Kadın haklarını geliştirecek ve onu Türk toplumunda taklitçilikten uzak şahsiyetli ve aziz bilecektir.

Ailelerin fakirlikleri, çevrelerinin yetersizlikleri ve İmkânsızlıkları sebebiyle şefkat, bakım ve eğitimden yoksun yetişen çocuğa karşı devlet ve milletin borçlu olduğu hizmeti, MHP ön plânda tutacaktır. Kimsesiz, yetim, yoksul çocukların korunması için gereken teşkilâtları kuracaktır.

Devletin zorladığı Doğum Kontrolüne karşı olan partimiz, çok çocuklu ailelere, yeterli yardımın yapılmasına çalışacaktır.

SOSYAL ADALET

Bütün vatandaşların, sosyal adalet ilkelerine göre emek, teşebbüs, kaabiliyet, gayret, hizmet ve başarıları ölçüsünde, millî gelirden pay almaları gerektiğine inanıyoruz.

Geri kalmış yurt bölgelerinin kalkınmasına öncelik verilmesini sosyal adalet İcaplarından sayıyoruz. Vergi, yatırım ve harcama politikasını sosyal adalet esaslarına göre düzenliyiceğiz.

ÖZEL TEŞEBBÜS

Millî ekonomi alanında kişinin teşebbüs ruhunun, yaratıcı fikrinin korunması, geliştirilmesi, desteklenmesi lüzumuna inanıyoruz.

İŞ VE İŞÇİ MESELELERİ

İŞSİZLİK

Bugün için iktidarın dahi kabul ettiği büyük bir işsizlik problemi ortadadır. İkinci Beş Yıllık Plân dönemi 1969 yılı programın* da, tahminen 13.395.000 kişinin istihdam edildiği bildirilmektedir. Bunun 9.251.OOO’I tarım sektöründe faal durumdadır. Ayrıca tarım sektöründe 6 milyon civarında gizli işsiz bulunmaktadır. Tarım sektöründeki bu vahamet yanında, tarım dışı sanayi, İnşaat, ticaret, ulaştırma ve hizmetler sektöründeki çalışanların toplamı 4.144.000 kişidir. Bunun ancak 1.585.000 kişisi sanayi sektöründe çalışmaktadır. En çok istihdam yaratan sektörler tarım dışı alanlar ve bilhassa sanayi sektörü olduğuna göre bu yönde hızlı ve hesaplı bir çalışma yapılması gerekmektedir.

Sanayi sektörünün işsizlerimize tamamen iş bulması ve hattâ tarım sektöründeki gizli işsizliği telâfi edici mahiyette onları da kendi bünyesine çekmesi zarureti ortadadır. Türkiye’de işsizlik ancak bu şekilde telâfi edilebilir. Dış memleketlere bel bağ-lamanın doğru neticeler vermiyeceği açıktır. O halde tarım dışı sektörlerin ve bilhassa sanayi sektörünün, tarım sektöründe modern işletme usullerinin tatbik] verimin arttırılabilmesi için, geleneksel İşletme usullerinden vazgeçilmesi halinde meydana gelecek İşsizliği de bünyesine alacak şekilde programlanması gerekir. Mevcut plâna göre en çok İstihdam yaratan tarım dışı şantörlerin büyüme hızı meseleyi halledecek seviyede değildir.

ÜCRETLER

Türkiye’de ferdî millî hasılanın 3.300 TL. gibi çok düşük seviyede bulunuşu, yalnız işsizliğe veya gizli işsizliğe atfedilemez.

İşçilerimizin ve memurlarımızın hemen hemen hepsi çok düşük bir ücretle çalışmaktadırlar. Artan fiyatlara uygun bir artış göstermeyen ücretleri ile geçinme çabası İçinde uğraşan cefakâr Türk işçisi geçim sıkıntısı içinde sürüklenip gitmektedir. Bu durum ise çalışanlarımızın morallerini bozmakta, müşterek çalışma inancını zayıflatmakta, kendi aralarındaki iş içi ve iş dışı münasebetleri yıpratmaktadır. Böylece işçilerimiz maddî değil aynı zamanda manevî yoksulluğa da düşmektedir.

SİGORTA VE KOOPERATİFLEŞME

Her ne kadar S.S.K. kaza, hastalık, analık, emeklilik gibi iş-çinin sosyal meselelerini halletme çabası içinde ise de bütün iş-yerleri sigortaya alınmamış bulunmaktadır. Türkiye’nin birkaç vilâyetinde tatbik görmekte olan işçinin eşi ve çocuklarının sigorta kapsamına alındığı gibi bütün illerimizce bu uygulamanın tatbik edilmesi ve böylece mecburi sigortalanma şümulüne Türk işçisinin bilâistisna girmesi sağlanmalıdır. Aynı zamanda behemahal işsizlik sigortası ihdası hususunda çalışmalara başlanacak ve en kısa zamanda Türk işçisinin yarınına güvenle bakabilmesi için tatbikata geçilecektir.

Bilhassa küçük esnaf ve sanatkârlarla işçilerimizin korunması hususunda gerekli tedbirler alınacak ve mesken, istihsal, istihlâk ve kredi kooperatiflerinin kurulmasına devlet önderlik edecektir.

İŞ EMNİYETİ VE EĞİTİM

İşçilerimiz İktisadî emniyetsizlik yanında, iş emniyetinden de mahrum bulunmaktadır. Sendikaların çok seyrek ve teorik şekilde yaptığı seminerler ise kâfi gelmemekte, iş kazalarındaki oranda bir azalma kaydedilmemektedir. İş başında eğitim en ön plânda yer alacaktır. Bu işle görevli nezaretçi, ustabaşı ve mütehassısların kâfi miktar yetiştirilmesi için sıkı bir eğitim programı hazırlanacak ve devletçe bu yönde çalışmalar yapılacaktır.

EKONOMİK DURUM

I— TASARRUF VE YATIRIM İSTİKAMETLERİ f

1— TÜRK EKONOMİSİNİN GENEL KAREKTERİ >

Türkiye’miz diğer az gelişmiş memleketlerde olduğu gibi zirai bir bünyeye sahiptir. Gelişmiş ülkelerde nüfusun yüzde 10’u ile 25’i ziraat sektöründe çalıştığı halde, az gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 55 ile 85 arasındadır. Memleketimizde ise bu oran yüzde 75 tir. (1965)

Fert başına düşen ortalama gayri safi yurt içi gelir ve hayat seviyesi bakımından ise durum şöyledir: Fert başına düşen gayri safi yurt içi gelir Fransa’da 15.790 TL., İngiltere’de 16.980 TL., İtalya’da 10.320 TL., A.B.D. 30.020 TL., olduğu halde Türkiye’mizde 3.300 TL. dir. Türkiye’de ferdî millî gelirin düşüklüğü, tarımdaki iptidaî (geleneksel) işletme usûlleri ve sanayileşme problemini halledememiş olmamızdan ileri gelmektedir. Sanayileşme, tarım sektöründe atıl bulunan işgücünü, faal bir şekle sokacağından, hızla kalkınmanın çözüm yolu olarak gösterilir. Ziraat sektöründeki 6 milyon üzerinde bulunan gizli işsiz, memleketimizin halletmesi gereken en önemli meseledir. Bu da sanayileşme ile halledilebilir.

2— SANAYİLEŞMEMİZ BU GÜNKÜ PROGRAMLA GERÇEKLEŞTİRİLEMEZ :

Sanayi devriminin başarılabilmesi için her yerde olduğu gibi Türkiye’mizde de sınaî tesisler kurulmadan önce sürüm ve tedarik piyasalarının araştırılması, kuruluş yeri seçimini yapacak ve sınaî organizasyon bilgisi ile mücehhez, modern etüdler yapabilecek kadronun ihtiyaca cevap verebilecek şekilde yetiştirilmesi gerekmektedir. A.P. iktidarı ise bu güne kadar olan icraatında kısmen de olsa ciddî bir program hazırlıyamadığı gibi bir gayret te göstermemiştir. Halbuki Milliyetçi Hareket Partisi sınaî işletmelerimizin sanayii ileri bulunan memleketlerin teknik gelişmelerine ayak uydurabilmesini temin edebilmek için araştırma ve geliştirme merkezlerinin kurulmasını ve sınaî yatırımların süratle arttırılmasını lüzumlu görmektedir.

Yerli sanayiimiz ve montaj sanayiimiz kontrolsuz, rekabet şartlarına kapalı durumda olup, monopol halinde çalışmakta; imâl ettikleri malları Iç piyasaya istedikleri fiyatla arz etmektedirler. Bu hayat pahalılığına sebep olmaktadır. Sınai malların yüksek fiyatla piyasaya sürülmeleri iktisattaki in’ikâs nazariyesine istinaden bilhassa büyük şehirlerde tarım ürünlerinin de pahalılaşmasına sebep olmakta, vatandaşlarımızın geçim sıkıntısını artırmaktadır. Yerli sanayinin bu tarzda himayesi memleket menfaatlerinin aleyhinedir.

İçinde bulunduğumuz ekonomik bunalımdan kurtulup müreffeh ve kuvvetli Türkiye’nin kurulabilmesi için yurt içi tasarrufların süratle yükseltilmesi ve bu tasarrufların en verimli yatırım sahalarına tahsis edilmesi gerekmektedir. Yurt içi tasarrufların verimli sahalarda değerlendirilmesi için de, halk şirketlerinin holding’lerin kurulmasında büyük faydalar mülâhaza etmekteyiz. Uzun müddettir Mecliste askıda tutulan Sermaye Piyasası Teşkili Kanununun biran evvel Meclislerden çıkarak halk iştiraki ile kurulacak şirketlerin kontrol ve teşvikinde isabet olacaktır.

Bizce, ikinci Beş Yıllık Kalkınma Plânının öngördüğü Gayri-sâfi Millî Hasıla içindeki tasarruf oranı 1967 deki yüzde 17,9 dan, 1972 ye kadar yüzde 22,6 ya çıkarılmasının hedef alınması kâfi değildir. Senede yüzde bir bile tutmayan bu tasarruf artışı ile ileri memleketlerin seviyelerine nasıl yetişebiliriz?

3— İKTİSADÎ GELİŞME İÇİN ŞU YOLLARI ZARURİ GÖRMEKTEYİZ

Bu vaziyette bir takım zümre menfaatlerinin koruyucusu durumunda olan A.P. nin Millî menfaatlere bir rota çizebileceği ve bir yön verebileceği söylenemez. Milliyetçi Hareket Partisi ise tasarrufların yatırımlara şevki ile İktisadî gelişmenin daha hızlı olabilmesi için şu politikaların mutlaka uygulanmasını zarurî görmektedir.

a)Gönüllü tasarrufların arttırılması için fiyat istikrarının korunmasını, enflâsyonist gidişlerin durdurulmasını ve kamu tasarruflarının arttırılabilmesi için de vergi ve fiyat politikasının tesirli bir vasıta olarak kullanılmasını sağlıyacağız.

b)Vergi zarurî mallar üzerinden düşük, lüks tüketim mallarından ise daha fazla alınmalıdır. Bu prensibi gerçekleştirerek gösteriş istihlâkine ve israfa son vereceğiz.

c)Sigortacılığın ve sendikacılığın gelişmesi için gerekli tedbirler alarak, bunların bünyesinde toplanan fonların, ekonomik kalkınmayı hızlandırıcı yatırım sahalarına sevkedilmesini sağlıyacağız.

ç) Devletin cari harcamaları kısıtlanmalı, lüzumsuz masraflara yer verilmemeli, devlet parası siyasî propaganda ve şahsî çıkarlar uğruna sarf edilmemelidir.

Maalesef buqüne kadar olan tatbikat Devlet kesesinden yapılan israflarla doludur. Millet dilindeki «devlet parası deniz, yemiyen domuz» sözü, israfların milletin gözünden kaçmadığını gösteren bir hakikattir. Milletin neliklerle kazandığı parasını yemiye, hiç kimsenin hakkı yoktur. Bu israflara kesinlikle son vereceğiz.

d)İktisadî devlet teşekküllerinin cari harcamalarını mümkün olduğu kadar düşürecek, çalışmalarındaki verimsizliği önliyecek ve mamûl fiatlarının düşürülmesini sağlıyacak tedbirleri mutlaka alacağız. Bizim Devlet teşebbüslerinin çalıştırılmasındaki umumi görüşümüz «asgarî masraf, azamî fayda prensibi» olacaktır,

e)Özel tasarrufların millî ekonomimize büyük bir katkısı olmıyan sahalara kayması yerine, Millî Geliri arttırıcı ana yatırım sahalarına şevki ve teşvikini ön göreceğiz. Bunun için malî ve İktisadî politikalar, daha millî bir karektere sokulmalıdır. Uzun vâdede verimli sahalara ve az gelişmiş bölgelere yönelen müteşebbislere teşvik edici vergi politikası uygulanmalıdır.

f)Modern sanayi düzenine geçme çabası içinde, küçük esnaf ve sanatkârı mutlaka koruyacağız, milletin gözbebeği sanatkârı, esnafı ezdirmiyeceğiz, gerekli sosyal seviyeye çıkarılmasını sağlıyacağız.

g)Bankalarımız cari muamelelere öncelik vermekte ve sağlam gördükleri büyük firmalarla çalışmayı tercih etmektedirler. Bu tutum kalkınma hamlesi içinde bulunan Türkiye’mizde pek faydalı bir netice vermemektedir. Bankalarımızın esnafın ve küçük sanat erbabının dondurulmuş kredilerle meslekî faaliyetlerini sınırlamaması, tasarrufların cari muameleler yerine yatırımlara sevk edilmesi kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunu muhakkak tahakkuk ettireceğiz. Bankalarımızın millî menfaatlerimize hizmeti hususunda gerekli çalışmayı yapacağız.

ğ) Dış ticaretimiz, ihracatımızın geliştirilmesine gayret etmiyen, ihraç mallarımızı yabancı maddelerle karıştırıp bir daha müşteri bulamaz hale getiren, millî menfaatlerimizi düşünmiyen, ekserisi gayrı millî olan kuruluşlara, ithalât ihracat işlerimizi yaptırmıyacağız. Kimsenin Türk mallarını dünya pazarlarında düşürmiye, Türk tüccarlarını şerefsiz göstermiye hakkı yoktur.

Yapılan hesaplar neticesinde dış ticaretimizi yürütenlerin 250 sinin 229’u gayri millî davranışlar içerisinde bulunmaktadır. Bir kısmı karşı tarafla anlaşarak ithal fiyatını münasip miktarda yüksek gösterip aradaki farkı yabancı memleket bankalarında saklamaktadırlar. Daha bir çok adi yollarla memleket gelirini dışarıda bırakan döviz kaçakçılar», döviz gelirimizin azalmasına sebep olmakta, dış memleketlere karşı itibarımızı da düşürmektedirler.

İhracat mallarında, işçi ve turist dövizlerinde ödenen vergi İadeleri primi 1 doların kıymetini ve karşılığını 12-14 liraya getirmiştir. Bu vaziyet Türkiye’de fiilî bir devalüasyonun mevcudiyetini isbat etmektedir.

İktidar Hükümeti 12 ilâ 14 liraya mal ettiği 1 Amerikan dolarını ise ithalâtçılara 9 liradan vermekle senede devlet hâzinesini 4 milyar liraya yakın bir zarara sokmaktadır. Bu para her sene vasıtalı vergileri artırmakla fakir milletimizin sırtına yüklenmektedir.

Komünist blok hariç, dünyanın hiç bir ülkesinde, bu tarzda İşletilen bir dış ticaret rejimi yoktur. İktidarlar ithalatçılara döviz kaçırmak için bugüne kadar açık kapı bırakmışlardır. Devlet Hâzinesinden her sene ödenen yukarıdaki 4 milyar Türk lirası karşılığı döviz de, ithalâtçılar tarafından İsviçre ve diğer yabancı bankalarda toplanmaktadır. Diğer taraftan da İktidar partisi her sene yabancı ülkelerden el açarak 150 ilâ 200 milyon dolar borç kredi almaktadır. Dış ülkelere her sene ödenen faiz yekûnları ise borç alınan paranın yüzde ellibeşine varmış; gelecek nesillere al-tından kalkamıyacağı borç yüklenmiştir. Bu şartlarda da iktidar dış ülkelerden borç alıyoruz diye sevinç içindedir. Dış ticarette dalavere ve vurgun kapıları kapanmadığı müddetçe memleketimiz döviz temini için dış ülkelerden borç almağa mecbur kalmıyacaktır.

Bütçe imkânsızlığı yüzünden personel, İşçi emekliliği, üniversite kanunlarını söz verdiği halde çıkarmayan AP iktidarı, eğer haksız ve faydasız yere ithalâtçıya devlet kasasından her sene 4 milyar lira ödemeseydi hem bu kanunları çıkarır, hem de memlekete Sosyal Adalet ve huzuru getirirdi.

MHP olarak hedefimiz bu mevzuda yeterli tedbirleri almak ve gereken reformları yapmak olacaktır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak dış ticaretimize millî bir veçhe verilmesi, şerefli bir şekilde çalışan ihracatçılarımızın korunması, teşvik edilmesi ihraç mallarımıza yabancı firmalarca emniyet ve güven duyulması gerektiğine inanıyoruz ve bunu gerçekleştirme uğrunda gerekeni yapacağız. Bunun için gerekli kontrol müesseselerinin yetki ve sorumlulukla teçhiz edilmesine taraftarız. Vakit kaybetmeden harekete geçilmeli ve dış ticaret mevzuatımız düzeltilmelidir.

h) Bilhassa yükselen fiyat seviyeleri karşısında dar gelirli vatandaşlarımızın menfaatlerini korumak bakımından mal fiyatları ile satın alma gücünün dengeli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacı ile bir hayat standardını muhafaza teşkilâtı kuracağız.

4— KURTULUŞ İTHAL EDİLECEK EKONOMİK SİSTEMLERDE DEĞİL BÜNYEMİZE UYGUN MİLLİYETÇİ BİR EKONOMİK SİSTEMDEDİR

Dikkat edilirse uygulanmasını istediğimiz ekonomik tedbirler millî bünyemizdeki aksaklıklara tedbir olarak bulunmuştur. Bu durum Türkiye’nin İçinde bulunduğu ekonomik buhranların tamamen kendine has, kendi bünyesi icabı meydana çıkmış olduğunu gösterir. Bunun İçin de ekonomik kalkınma çareleri, dışardan ithal edilecek ekonomik sistemlerle halledilemez. Özel bir ekonomik ve sosyal yapıya sahip olan memleketimizin millî karektere uygun Milliyetçi bir ekonomi düzenine ihtiyacı vardır. Beynelmilelci bir karektere sahip olan, milletlerin varlığına kasdetmiş bulunan, hürriyet yerine zulüm, refah yerine, perişanlık getiren, çehreleri ızdırap dolu insanlar ülkesi yaratan ve sefaletten başka sermayesi bulunmıyan dinî, ahlâk», milliyeti mülkiyeti örf ve âdetleri yıkmak istiyen sosyalist sistemleri ve komünizmi savunanları asla af etmiyeceğiz. Aç gözlü hırıstiyan batının, kendi menfaatlarına uygun ve Siyonizm mensuplarının menfaat nizamı olan kapitalizmi red ederiz. Türklüğün son kale burcu olan Türkiye’miz, yabancı ideolojilere hizmet eden sosyalist ve kapitalist memleketlere uydu haline getirilmek isteniyor. Türk milli iktisadını korumak şuurundan mahrum olanlar bilerek veya bilmiyerek Milletimize kötülük et~ inektedirler. Kafalarını birazcık çalıştırmak zahmetine katlanabilseler, millî istikrar ve huzurun temini için lüzumlu olan sosyal adalet ve sosyal güvenlik ihtiyacının; milletimizin örf, âdet, kaidelerinde, ata sözlerinde, manevî inançlarında ve geçmişin tatbikatlarında en geniş ölçüde düşünülmüş olduğunu bulacaklardır.

O zaman yabancı menşeli doktrinlerin gereksizliğini anIıyacaklardır. Fakat ne sosyalist ne de kapitalist zihniyet mensuplarından bu gayret ve anlayış beklenemez. Çünkü onlar Türk milletinin ruh ve kafa yapısına sahip değillerdir. Başka milletlerin kültürleri içerisinde eriyerek milletimize yabancılaşmışlardır. Bunun için bu tip taklitçi siyasetçilerden millî bir iktisat doktrini beklemek yanlıştır. Diğer milletlerin uygulamaları bize ancak yardımcı bir kaynak olabilir. Esas olamaz, ne hazindir ki bunu halâ anlıyamamışlardır.

«TÜRKİYE’MİZİ AÇ HÜRLERİN VEYA TOK ESİRLERİN ÜLKESİ OLMAKTAN KURTARACAĞIZ»

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak kurtuluşu kökü dışarda şu veya bu doktrinlere bağlanmakta değil iktisadi problemlerimizi millî karekterimize uygun bir sistemle çözmekte buluyoruz. İşte bu millî iktisat sistemi ile Türkiye’miz “Aç hürler” veya “tok esirler”in ülkesi olmaktan kurtarılacaktır.

II— DENGELİ BÖGESEL GELİŞME

Devlet destek ve imkânlarından eşit şart ve fırsatlar altında faydalanmayı temin, dengeli bölgesel gelişmeyi sağlamak için az gelişmiş bölgelere Devlet imkânları tevcih edilecek ve buralarda sanayileşerek kalkınmayı kolaylaştırmak gayesiyle yolu,^ suyu, elektriği ile Sanayi Bölgeleri kurulacaktır. Bu bölgelerin: arsası Devlet tarafından temin edilecek, yolu Devlet tarafından yapılacak, elektrik, su, gaz yine Devlet tarafından getirilecektir. Bu bölgeler tamamlanınca plân ve program dâhilinde sınaî tesis kuracaklara devredilecek ve ihracat imkânı veren modern teknolojilerin işletmelerde kullanılması sağlanacaktır.

III— T İ C A R E T

A.DIŞ TİCARET:

İthalâtımız İdarî olarak kısıtlanmayacaktır. Yatırım malları ithali için kolaylıklar sağlanacak lüks telâkki edilen malların ithali teşvik edilmiyecektir.

Dış ticarette ilk hedefimiz bir milyar dolar tutarında ihracattır. Bu hedefe varabilmek için bir tarafta yatırımlar bütün teşvik tedbirleri ile desteklenecek, diğer taraftan İse üretilen madde ve mamullerin dış piyasalarda tanınıp, yerleşmesi ve satışının daha da artması için bir pazarlama organizasyonu doğacaktır. Kredi politikası yatırımların geliştirilmesi ve ihracatın teşviki esaslarına göre düzenlenecektir. İhracat sigortası, ihracat* Bankası kurulacak, kredili ihracat imkânları daha da geliştirilecektir.

Dış Ticaretimiz bir bütün olarak yeniden ele alınacak ve formaliteleri artırarak ihracatı zorlaştırmaktan başka fonksiyonu kalmıyan müesseseler kaldırılacak, günün ihtiyaçla* rina göre düzenlenecek, yeni bir yön ve hareket verilecektir.

B. İÇ TİCARET:

İç Piyasa Devlet himayesinden yoksun, bugünkü keşmekeş halinden kurtarılacaktır. Üretim bölgelerinden-tüketim bölgelerine olan mal akımı, müstahsilin ve müstehlikin menfaatlerini adil bir şekilde koruyacak yeni organizasyonlar meydana getirilmesi sağlanacaktır. Halka açık anonim şirketlerin kurduğu halk pazarları tesis edilecektir-

IV— MALÎ POLİTİKA

A.VERGİ:

Yıllardır sözü edilip te bir türlü gerçekleştirilemiyen vergi reformunu kısa zamanda gerçekleştireceğiz. Bu suretle her vatandaşın yurt ve devlet nimetlerinden faydalandığı nisbette ver-giye tabi olması sağlanacaktır. Vergileme indi ve keyfi olmayacak, açık, kati ve belirli olacaktır. Verginin miktarının tesbiti gibi ödeme usulü de basitleştirilecektir. Vergilerin mükellefler için en uygun zaman ve şekilde tahsili sağlanacaktır. Vergilemenin ve verginin İktisadî hayata zarar vermiyecek şekilde ve bilhassa üretimi ve verimliliği artıracak tarzda olması temin edilecektir. Vergiler, yapacağımız sosyal ve ekonomik reformlarda bir vasıta olarak kullanılabilecek şekilde düzenlenecektir.

B.PARA:

Türk parası, ehliyetsiz idareciler yüzünden düşürüldüğü bu günkü kıymetini, fonksiyonunu yitirmiş halinden kurtarılacak, değer kazanması sağlanacaktır. Kıymet yaratılmadan para basılmıyacaktır. Paranın atıl kalması önlenerek, verimli sahalara yatırılması temin edilecek ve para emniyeti sağlanacaktır.

Para, fiat artıran, hayat seviyesini düşüren, vatandaşı sıkıntıya sokan bu günkü halinden kurtarılarak, kıymet yaratan bir vasıta haline sokulacaktır. Dünya piyasalarında hor görülen değil, aranan bir meta haline getirilecektir

C.KREDİ:

Kredi sistemi ele alınıp yeniden düzenlenecektir. Bütün palavralara rağmen çalıştırılamıyan kredi kaynakları tam seferber edilecektir. Adil bir dağıtıma tabi tutulmıyan kredi imkânlarından eşit şartlar altında her müteşebbisin yararlanması sağlanacak, vade, faiz, miktar ve ödemesiz devreler gözden geçirilerek, yatırımları destekleyecek ve ihracatı teşvik edecek tarzda yeniden tesbit edilecektir.

V— YABANCI SERMAYE :

Türkiye’nin yabancı sermayeye ihtiyacı var diye, yabancı sermaye girişine ve giriş müsaadesi almış ve alacak olan yabancı sermayenin takibine gereken itinanın gösterilmemesi kapitülâsyonlar denilen imtiyazları tekrar bu memleketin başına belâ edebilir. Bu itibarla kontrolün çok sıkı ve emin ellerden yaptırılması ve millî menfaatlerimizin yabancılara peşkeş çekilmemesi gerekir. Biz M.H.P. olarak rastgele bir giriş ve çalışma gösterecek olan yabancı sermayenin dalma karşısında olacağız, millî menfaatlerimizi yabancılara peşkeş çektirmiyeceğiz. Vatandaşın bu konuda da bize güveni vardır. Zira İslâm ahlâk ve faziletinin, Türklük Gurur ve Şuurunun temsilcisi, millî menfaatlerimizin koruyucusu olan tek parti M.H.P.’dir.

1— Türkiye’nin iktisaden kalkınması ancak sanayileşme ile mümkün olacaktır. Sanayileşme yatırımların yüksek bir seviyeye ulaşmasını icap ettirmektedir. Halbuki memleketimiz tarıma dayanan faaliyetlerin hâkim bulunduğu bir bünyeye sahiptir. Bu itibarla kalkınma hamlemizin gerçekleştirilebilmesi için Sanayi Sektörüne gereken ehemmiyet verilirken Tarım sektörünü de modern çağın icaplarına uydurulması gerekmektedir. Ziraatteki iptidaî işletme usûllerinden modern işletme metodlarına geçilecektir.

2— Sanayi sektörünün Türkiye Millî gelirindeki payı yüzde 19 civarındadır. (18,6) Bu oranın daha yüksek nisbetlere çıkarılması memleketimizde atıl bulunan iş gücünün faal bir şekle sokulması demektir. Halbuki sanayileşme hamlemiz için emeğin yanısıra sermayeye, müteşebbise, teknik bilgi ve organizasyona da ihtiyaç vardır.

Diğer az gelişmiş memleketlerde olduğu gibi memleketimizde de sermaye stokunun kifayetsizliği, teknik bilgi ve organizasyon yetersizliği, yeterli bilgi ve tecrübe ile mücehhez insanların azlığı söz konusudur. İşte bunun için yabancı sermayenin ithali zaruridir. Ancak Yabancı Sermaye ithali hususunda türlü görüşler ileri sürülmekte ve türlü münakaşalar yapılmaktadır.

3— Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak yabancı sermâyenin bazı faydaları olabileceğini kabul etmekteyiz. Bunları şu şekilde sıralıyabiliriz.

a)Diğer az gelişmiş memleketlerde olduğu gibi memleketimizde de atıl iş gücü karşısında sermayenin kifayetsizliği malûmdur. Bu şekildeki emek sermaye ahenksizliğinin giderile-bilmesi için Yabancı Sermaye ithal edilmelidir.

b)Sınaî işletmeler yüksek evsafta teknik eleman, kalifiye işçi, düz işçi istihdamını lüzumlu kılar. Bunların yetiştirilmelerinde yabancı sermayeli firmaların mühim rol oynadıkları bir gerçektir.

c)Yerli müteşebbislerin yabancılarla olan karşılıklı münasebetleri ve kurdukları ortaklıklar vasıtasıyla müşterek iş ha-yatları, yerli müteşebbislerimizin bilgi, görgü ve İdarî kaabiliyetlerini arttırmaktadır.

ç) Teknik bilgi her zaman bir bedel ödenerek temin edilemez, bazan da yabancı sermaye vasıtasıyla yurda getirilir.

4— İktisadî hamlesi için teknolojiye ihtiyacı olan az gelişmiş memleketler karşılık olarak ne vereceği konusunda kuvvetli pazarlık gücüne sahip değildir. Dolayısı ile yabancı sermayeyi veren memleketin, alan memleket üzerinde ekonomik ve politik hâkimiyet kurması ve onun memleketini sömürmesi söz konusudur.

Bu gün memleketimizde yabancı sermayenin nimet ve külfetleri üzerinde münakaşalar vardır. Bu münakaşalar daha ziyade siyasî ve ideolojik kavganın etkisindedir.

Halbuki teknoloji ithali gelişmekte olan her memleket gibi Türkiye’miz için de zaruri bir ihtiyaçtır. O halde yapılacak iş: milli menfaatlerimizin azami derecede gözetilmesi, yabancı sermayedarlar ile adil ve en uygun anlaşmaların yapılması ve bu anlaşmalarda gayet dikkatli hareket edilmesidir.

5— Yabancı sermayenin girişi tatbikatta hukukî iktisadı ve sosyal neticeler tevlid etmektedir. Bu tesirlerin neticelerinin iyi bir şekilde hesaplanması ve yabancı sermaye çıkışlarının iyi bir kontrole tabi tutulması millî ekonomimiz için bir zarurettir. Getirdiğinin birkaç mislini götüren, yerli sanayinin gelişmesine engel olan yabancı sermayeye fırsat verilmeyecektir. Bu güne kadar Türkiye’mizde maalesef iyi bir tatbikat yürütülememiştir. Şöyle ki, montaj, ilâç ve gıda sanayiinde alabildiğine bir kontrolsüzlük ve başı boşluk sürdürülmektedir. M.H.P. Milliyetçi Hareketin millî menfaatleri her şeyin üstünde tutma prensibine uyarak. Yabancı Sermayeyi de millî menfaatlerimize göre kullanacaktır.

TARIM — KÖY VE KÖYLÜ MESELELERİ

I— HUKUKÎ DÜZEN

Tarımsal faaliyetlerin ilk şartı köylü ve çiftçi emeğinin semerelerini teminat altına alan ve onu en geniş ölçüde harekete getiren sosyal ve hukukî düzenin kurulmasıdır. Bu konuda M.H.P.’nin köylü ve çiftçiyle ilgili olarak ele alacağı ilk işler şunlardır.

1— KÖY HUDUTLARI

Köy hudutları makul ve adil esaslara göre sür’atle tesbit edilerek köylerde sosyal barışı topluca ihlâl eden sınır ihtilâflarına son verilecek. Bunun için köy kanununda öngörülen ilkel usûller yerine modem sistemler kurulacaktır.

2— MERALAR

Gerek muhtelif köylerin gerekse tek bir köyün istifadesine arzedilen mer’alardan köy ve aile seviyesinde istifade esasları tesbit edilecek bir yandan köyler arasında sulh ve sükûnu bozan mer’a ihtilaflarının önüne geçilirken diğer yandan ailelerin mer’alardan istifadesinde daha âdil bir düzene geçilecektir

Mer’aların açılmasına kesin olarak son verilecek bu husus merkezî idarede bir birimin sorumluluğuna bırakılacaktır.

Aşırı otlatma neticesi meraların tahrip olmasını önlemek İçin hayvan adedi makul bir süre içinde mer’alarımızın kaldırabileceği bir nisbete göre ayarlanacak, daha az hayvandan daha çok verim elde edilecektir.

Meraların kullanımında münavebe gibi ilmî usûlleri esas alan bir sistem geliştirilerek mer’a verimleri çoğaltılacak. Tahrip olmuş meralar halk-hükümet işbirliğiyle kısa zamanda imar ve ihya edilecektir.

3 — SULAR

Suların kullanımı ekonomik ve adil mülâhazalarla yeni esaslara bağlanacak, bir yandan azamî istihsale ulaşılması, bir yan* dan da, sosyal adaletin tahakkuku hedef alınacaktır. Suların çıktığı arazide istihlâk edilen miktarın dışında kalan kısmı, kamulaştırılacak. Kişilerin su sattığı düzene son verilecektir.

4— ORMANLAR

Ormanların sınırlandırılması işlerinin kısa zamanda sonuçlandırılabilmesi için gerekli mevzuat değişikliklerine gidilecek ve halk orman ilişkileri karşılıklı tahrip yerine karşılıklı İstifade esasına göre yeniden tanzim edilecektir.

Anayasa ve orman mevzuatı ışığı altında tabiatı icabı orman toprağı olan sahalarda halkın ağaçlandırma faaliyetlerinde bulunması imkânları araştırılacak, devletin mülkiyeti ve nezaret hakkı bâki kalmak şartıyla orman sahalarındaki Zeytinlik, Fıstıklık ve harnupluklardan orman köylülerinin istifadesi için yeni sistemler geliştirilecektir.

5— KADASTRO VE TAPU KAYITLARI

Memleket topraklarının kadastrosu en çok beş yıl içinde Tamamlanacak ve toprak insan münasebetlerine emniyet ve açıklık verilerek, hudut ihtilâflarına son verilecektir.

6— TOPRAK KULLANIMI

İlmî usûllerle toprakların hangi mahsule daha yatkın olduğu tesbit edilecek, ekim sahaları, yurt içi tüketimi ve ihracaat imkânlarına göre tahdit edilerek, ne mahsûl kıtlığına ne de değerlendirilememekten dolayı mahsûl israfına meydan verilmiyecektir.

Vatandaşın geliri çok mahsûl yerine, geliri az mahsûl ekmesi gerektiği hallerde aradaki fark devletçe ödenecektir.

Nadas ve ekim sahaları köyün belirli yerlerinde toplanarak nadas sahalardan, hayvan otlatmasında istifade edilecek, fakat ekili sahaların tahrip edilmesine mahal bırakılmıyacaktır.

7— TARIMSAL ASAYİŞ VE ÇİFTÇİ MALLARININ KORUNMASI

Meyvelik ve sebzeliklerin tesisini geniş ölçüde önleyen muhafaza güçlükleri ortadan kaldırılacak, çiftçi mallarını koruma teşkilâtı dağınık ve sahipsiz halinden kurtarılıp güçlendirilecektir.

8— KİRACILIK, ORTAKÇILIK VE TARIM İŞÇİLİĞİ

Kiracılık, ortakçılık ve tarım işçilerinin durumu adil esaslara göre düzenlenecek ve bu gurup vatandaşlarımızın el emeğinin istismarına meydan verilmiyecektir.

En kısa zamanda memleket şartlarına uygun bir Tarım İş Kanunu çıkartılarak, tarım işçilerinin perişan hali ıslâh edilecektir.

9— MAHSÛL SİGORTASI

En yaygın ve en ziyade tehlikeye maruz kalanlardan başlamak üzere, bütün mahsûlleri içine alan bir Tarım Sigortası kurulacak ve Türk çiftçisinin emeği teminat altına alınacaktır.

10— KREDİ DÜZENİ

Bilhassa fakir çiftçiye zamanında ve yeter miktarda kredi sağlanmasına imkân veren bir sistem geliştirilecek, kanunların açıkça yasaklamalarına rağmen % 100 den fazla faiz alan murabahacıların faaliyetlerine mutlaka son verilecektir. Teminat sistemi, fakir çiftçinin de istifadesini mümkün kılan bir tarzda yeniden düzenlenecektir.

11— İSTİHSAL VE PAZARLAMA

Tarım Satış ve Tarım Kredi Kooperatifleri yen iden ele alınıp günün şartlarına göre ıslah edilecek, bütün memleket sathında uygun bir mahsûl dağılımı sağlanacak, fahiş fiat farklarına ve korkunç aracı kârlarına son verilecektir.

II— TARIMLA İLGİLİ YATIRIMLAR

1— GENEL PRENSİPLER

Yatırımların dağılımında

a} Azamî istihsale yönelme,

b)Sınıflar ve bölgeler arasındaki farklılıkların İzalesi, gibi iki temel prensip esas alınacak ve bu ikisinin tayin ettiği doğrultuda yürünülecektir. Yatırımların verimli fakat hayat standardı yüksek sahalara tahsisi halinde elde edilen hasılanın makûl bir kısmı, geri ödeme ve vergi esasına göre, hayat standardı düşük sahalara kaydırılacaktır.

Uzun sürede yapılacak iş miktarı aynı kalmak şartıyla, çok işe başlayıp, uzun zamanda bitirmek yerine az işe başlayıp kısa zamanda bitirmek esası benimsenecek ve yatırımların uzun zaman atıl kalması önlenerek kısa zamanda istihsale intikal etmesi sağlanacaktır.

İstifade edenlerin yatırımlara İştiraki esas alınacak fakat küçük çiftçilere muafiyetler tanınacaktır.

2— SULAMA YATIRIMLARI

Sulama yatırımları, yüksek verimli yeni mahsûllerin süratle ikâme edilebileceği sahalara kaydırılacak ve sulama yatırımlarının daha verimli bir hale gelmesi için bu sahalara bütün hizmetlerin birlikte götürülmesi esas alınacaktır.

Sulama sahalarının çoğaltılmasında halk enerjisinin seferber edilmesi İçin gereken gayret sarfedilerek Devletin düzenleyici ve yol gösterici faaliyetleri bütün köylere kadar intikal ettirilecek. Sulama sahalarındaki toprakların tesfiyesine geniş ölçüde hız verilecek küçük ve basit sulama ve tesviye ekipmanlarının yurt içinde imâl ve dağıtımı sağlanacaktır.

3— TAŞKIN KORUMA, EROZYON YATIRIMLARI

Ormancılık ve sulama yatırımlarıyla birlikte ve birbirini tamamlayan bir düzen içinde ele alınacak, inşaat yapıları yerine ağaçlandırma ve biyolojik örtü tesisi prensip ittihaz edilerek bir yandan koruma gayretleri tahakkuk ettirilirken, diğer yandan istihsal gayesi kendiliğinden gerçekleştirilecektir.

4— ORMANCILIK ÇALIŞMALARI

Memleketin içine düştüğü vahim Erozyon problemleri dik- Rate alınarak bir yandan çok yavaş yürüyen devlet ağaçlandırmalarına hız verilirken, diğer yandan, halkın ağaçlandırma faaliyetlerine geniş ölçüde iştiraki teşvik edilecek, yetiştirilme yeri ve tarzı, ormancılık prensiplerine aykırı düşmiyen meyveli ve meyvesiz ağaçların halk tarafından yetiştirilmesini kolaylaştıran ve halkın bunlardan istifadesini sağlayan yeni sistemler geliştirilecektir.

5— GÜBRE VE ZİRAÎ MÜCADELE İLÂÇLARIYLA İLGİLİ YATIRIMLAR

Bir yandan bütün memleket ihtiyaçlarını sağlayacak miktarda gübre ve ziraî mücadele ilâçlarının imâl ve istihsali ve bunların çiftçiye kolayca intikalini sağlayan bir dağıtım sistemi geliştirilirken diğer yandan merkezi idareye bağlı yakıt işlerinden sorumlu bir birim teşkil edilecek, vatandaşın ucuz likit gaz-linyit ve odun temin etmesi sağlanarak, çiftlik gübresinin yakılması önlenecek ve tarlaya intikali sağlanacaktır.

III— ORMANCILIK, HAYVANCILIK VE TARLA TARIMI

Tarımın üç alt sektörü olan tarla tarımı, hayvancılık ve ormancılık arasında bir denge kurularak halen birbirini tahrip eden bu unsurlar birbirlerini takviye eder bir hale sokulacaktır.

Toprakların ilmî usûllerle tasnifleri yapılarak en uygun olduğu sektöre tahsisi temin edilecek ve bu istikametlerde geliştirilmesi için bütün gayretler sarf edilecektir.

Açılan meralardan kovulan hayvanların ormanlara tırmanıp tahrip etmesi, ormanları tahrip edilmiş dağlardan inen molozların tarla arazilerini işe varamaz hale getirmesine imkân bırakılamıyacaktır.

IV — TARIMSAL TEKNOLOJİNİN GELİŞTİRİLMESİ:

1— YETİŞTİRİLECEK MAHSÛLLER VE MEMLEKET İÇİ DAĞILIM

Memleket topraklarının etüdleri yaptırılarak iklim şartları ve tüketim imkânları muvacehesinde nerelerde hangi mahsûllerin yetiştirilebileceği tesbit edilecektir.

2— TARIMSAL ARAŞTIRMA

Büyük bir tarımsal araştırma merkezî kurularak bunların yurt sathında şubeleri açılacak, tatbikatçıların karşılaştıkları problemlerin buralara intikali sağlanacak varılan neticeler tatbikatçılara aktarılacak ve hızlı bir tarımsal gelişmenin şartları hazırlanacaktır.

3— TARIMSAL EĞİTİM

—a} Meslekî Eğitim —

Meslekî eğitim ve formasyon Türkiye şart ve ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenecek, çeşitli kademedeki meslek men-suplarının dağılımı memleket şartlarına uygun hale getirilecektir.

—b) Kitle Eğitimi —

Bu yolda Radyo ve Televizyondan en geniş şekilde faydalanılacak filmlerden de istifade etmek suretiyle yapılacak demanstrasyon çalışmaları en ücra köşelere kadar ulaştırılacak, meslek personelinin büyük şehirler yerine tarlada çalışması için bütün gayretler sarf edilecektir.

4— MEKANİZASYON

Tarımda Mekanizasyona geniş ölçüde yer verebilmek ve bütün tarımsal araçların yurt içinde İmalini temin etmek için özel projeler geliştirilecek önce otomobil sonra traktör slagonu yerine, önce traktör ve iş makinası sonra otomobil sloganı ikâme edilecektir.

5— Ziraî verimin 15 yıl içinde % 100 arttırılması hedef aIınacaktır.

V — TARIM VE TOPRAK REFORMU

Toprak varlığımıza nazaran tarımla uğraşan nüfus fevkalâde fazladır.

Tarım kesiminde bu nüfus muhafaza edildiği müddetçe ziraî bünyemizin ıslâh edilmesine imkân ve ihtimal yoktur.

Bu bakımdan sanayileşme bizatihi bir zaruret olduğu kadar ziraî bünye ve istihsalin geliştirilmesinin de asgarî şartıdır.

Tarım işletmelerinin kahir bir ekseriyeti kendi kendine yetmiyen kifayetsiz karakterdedir. Bu işletmelerin bir kısmı sanayi kesimine intikal ettirilecek ve bunların bıraktığı arazi plânlı ve programlı bir şekilde diğer işletmelere intikal ettirilecek, bütün işletmelerin yeterli hale getirilmesi sağlanacaktır. Küçük tarlalar toplumlaştırılacaktır.

Büyük işletmelerin kamulaştırılmasına istisnaî hallerde başvurulacak, çorak ve verimsiz topraklarla 40.000.000 dönümün üzerindeki makilik ve fundalık sahalar ıslâh edilerek özellikle, orman köylülerine intikal ettirilecektir.

Anayasanın emrine uygun şekilde arazilerde (Mülkiyet kullanılmasının toplum yararına aykırı) düşmesine imkân verilmiyecektir.

Yukarıda izah edildiği şekilde meraların, suların kullanılması azamî istihsale yönelmiş bir tarzda ve sosyal adalet ilkelerine göre düzenlenecek, kredi, donatım ve her türlü teknik yardım yeterli ölçüde köylüye intikal ettirilecek, Devlet, gayretleri tamamlamak, iş ve gönül birliğini ve eski imece ruhunu geliştirmek gayesiyle İstihsal, tedarik, pazarlama, yatırım kooperatifleri teşkil edecektir.

Bütün mahsûller için -Şeker Şirketi modelinde- ekimden satıma kadar köylüye yardımcı olan teşkilâtlar kurulacaktır.

VI— TARIMSAL SANAYİ VE PAZARLAMA

Tarımda istihsalin çoğalmasını tahdit eden iki büyük faktörden bir tanesi mahsûllerin zaman içinde dağılımını önleyen tarımsal sanayiin yokluğu, diğeri mekân içinde dağılmasını önleyen pazarlama faaliyetlerinin bozukluğudur. Bundan dolayı, senenin on ayında ucuz domates yenmesi mümkün olan memleketimizde senenin ancak üç ayında domates yenebilmekte, memleketin bir tarafında fiat düşüklüğünden dolayı toplanmayıp tarlada çürümeye terkedilirken diğer tarafında fahiş fiatlarla satılmaktadır. Bu diğer mahsûllerde de böyledir.

M.H.P. iktidarında memlekette geniş bir tarımsal sanayii kurularak, her türlü konserve ve meyve suları, salça, pekmez gibi mamullerin bol ve ucuz miktarda temini sağlanacak, memleketin her tarafında müstahsil ve müstehlike kan kusturan toptancı halleri ıslah edilecek, kurulacak kooperatiflerle bütün tüketim merkezlerinde pazarlar açılması sağlanarak aracıların miktar ve kârı asgariye indirilecektir.

Orman sanayii geliştirilerek orman köylülerinin bu kesimde öncelikle istihdamı sağlanacaktır.

VII— SOSYAL DÜZEN

1— KÖY BÜTÜNLÜĞÜ

Köy bütünlüğünü bozan Mektep, Cami, ikiliği kaldırılacak, camiler, kalkınma heyecanının mihrakları haline gelmesi için elden gelen her türlü yardım yapılacak, kalkınmada inanç gücünden geniş ölçüde faydalanılacaktır.

Köylere tayin edilen İmam Hatip Okulu mezunu ehliyetli ve aydın imamların öğretmenlik yapması da sağlanarak, hem okul – cami ikiliği ortadan kaldırılacak hem de büyük tasarruflar sağlanacaktır.

2— KONUT

İmar hizmetleri köylere kadar intikal ettirilerek, köy evleri için samanlık, ağıl ve ahır-anbar gibi ihtiyaçları da içine alan tip projeler hazırlatılacak ve prefabrik ev sanayii’ne önem verilerek köylülerimizin mesken şartları iyileştirilecek, her köye temiz içme suyu ve elektrik ulaştırılacaktır.

3— SAĞLIK HİZMETLERİ:

Seyyar sağlık ekipleri kurularak, her köye hiç olmazsa ayda bir defa doktor ulaştırılacak, kısa zamanda her köye bir Ebe verilecek, bütün vatandaşlar için sağlık sigortası ihdas edilecek, muayene ve tedavi devletçe sağlanacaktır.

4— İSKAN:

Bulundukları bölgelerde kalkındırtmaları mümkün olmayan dağ köylüleri sanayi sektörüne İntikal ettirilecek, bu köylerin bir kısmı ıslâh edilen çorak, bataklık, fundalık ve makilik sahalara nakledilecek.

Sosyal şartları ve meşguliyet konuları birbirine yakın köy’lerin birleştirilerek tarım ve sanayi kentlerinin kurulması teşvik edilecektir.

===============================================

T. B. M. M. KÜTÜPHANESİ YER: 76-225 DEC: 76-472

TBMM Kütüphanesi *7600472*