# Etiket
##GENEL

Asena Kınacı MORAL: Üç Yapraklı Yonca

Asena Kınacı Moral

İnsan sevgi, saygı ve güven duygusu ile ailede tanışır. İnsan dünyaya gözlerini açtığında annesinin bağrına basılınca sevgi, saygı ve güven duygusunu hissederek öğrenir. İnsan ailesinde annesi, babası ve akrabaları tarafından sevilir, sevilmeyi öğrenir, onlardan gördüğü sevgiyi hissederek kendisi de onlara karşı bu duyguları somut tutum ve davranışlarla ete kemiğe büründürerek hissederek gösterir. İnsan önce annesini sever, babasını sever sonra da anne ve babanın fedakârlıklarına karşı onlara saygı duymayı öğrenir. İnsan büyümek ve yaşamak için anne, babası tarafından korunur, kollanır, himaye edilir.  Sağlıklı yaşamak için güvende olması gerektiğini de böylece öğrenir. İnsanoğlu büyürken arkadaşlarını, öğretmenlerini, komşularını tanır, sever, sayar, onlara güvenir. İnsan sevgi, saygı ve güven duygusuyla yücelir, karşısındakini de sevgi, saygı ve güven ile yüceltir. Bu üç duygu ile insan diğer insanlarla hatta diğer canlılarla olan ilişkilerini düzenler ve devam ettirir. Sosyal bir can olarak sevgi, saygı ve güven duygusuyla sarınıp sarmalanan insanlar da aileleri ve toplumu oluşturur.

Sevgi, saygı ve güven duygusu bir toplumu toplum yapan olmazsa olmaz üç özel ve güzel duygudur, değerdir. Sevgi, saygı ve güven toplumun manevi gücünü ve bağını oluşturan duygu ve değer olarak bir birinden ayrılması güç olan –kolay kolay da ayrılmayan-  üçlü kavramdır. İnsan hayatında sevgi, saygı ve güvenden sadece biri olmadığında bile karşılıklı ilişkiler ve yaşanması gereken duygular öksüz, yetim, yarım kalır. İnsanın hayatında sevgi olmazsa saygı kimsesiz kalır. İnsan hayatında güven olmazsa sevgi ve saygı yalnız kalır. İnsan hayatı ve insanlar arasındaki ilişkiler bu değerlerin üçüne de sahip olunduğunda mükemmele varır. Sevgi, saygı ve güvenden sadece birinin bile insan hayatında olmaması insanın duygu dünyasında derin yaralar açar, sosyal ilişkilerinde uçurumlar oluşturur. Kırık tek ayağıyla karşımızda duran bir masa bize ne anlatıyorsa insanın hayatı da bu üç kavramdan biri eksikse öyle aksak ve eksiktir.

Sevgi dolu insanlar aileleri, bu aileler de toplumları oluşturur. Bu nedenle her toplum, içerisinde barındırdığı ailelerin aynasıdır. Ailede sevgi, saygı, güven ne kadar önde ise ailede paylaşma ve dayanışma kültürü de o kadar kuvvetlidir. Bir ailede sevgi, saygı ve güven varsa o aile sağlam bir temel üzerine kurulmuşsa ailedeki dayanışma ve paylaşma kültürü tüm topluma da sirayet eder. Yani her anlamda aile sağlamsa toplumlar sağlamdır ve daima sağlam temeller üzerinde toplum dimdik ayakta kalır.

Sevgi, saygı ve güven ortamında sevinci ve güzellikleri paylaşabilmek, derdi tasayı bölüşebilmek ideal toplum özelliğidir. Allah’ın yaşamamızı istediği dünyayı da biz kullar olarak sevgi, saygı, güven dolu ilişkileri karşılıklı yaşayarak kurabiliriz. Sevgi, saygı ve güven duygusu ile dolu insan ilişkileri toplumda güzellikleri, sevinci birlikte paylaşmayı, derdi tasayı birlikte bölüşmeyi de beraberinde getirir. Sevgili Peygamberimiz her davranışı ve sözü ile ümmetine daima sevginin, saygının ve güvenin önemini anlatmıştır. “Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.” diyerek birbirimize karşılıklı sevgiyi telkin etmiştir.

Herkes herkesi her şeyi sevdiğini söyler ama herkes herkesi ve her şeyi gerçek sevmez, sevemez. Yaratılana yaratandan ötürü kayıtsız şartsız sevgi gösterenimiz azdır.  Herkes saygıyı önemser görünür, saygı bekler, kendisinin de saygılı olduğunu söyler, öyle olduğunu zanneder ama Allah’ın herkesi bir güzelliği ve her şeyi bir gerekliliği için var ettiği inancıyla herkese ve her şeye saygı duymaz. Herkes güvenin öneminden bahseder ama güvenden bahsedenlerin ya kendisine güvenilmez ya da onlar güven konusunda yaşadıkları hayal kırıklığından dolayı başkalarına güvenmez. Bazıları da bazılarına çok güvenir ama güvenilen taraf güvene layık olamaz ve karşısındakileri hayal kırıklığına uğratır.

Televizyonlarda, gazetelerde, dergilerde, sosyal medyada ülkemizdeki insanların birbirine sevgisinin, saygısının kalmadığı olayları, birbirine sabredememe haberlerini, insanın insanı, insanın diğer canlıları kırıp incittiği olayları sürekli görüyoruz, izliyoruz, okuyoruz. Birbirini sevmeyi saymayı bırakın birbirine tahammül bile edemeyen insanların birbirine yumrukla, silahla, bıçakla saldırarak zarar verdikleri haberleri üzülerek dinliyoruz. İnsan sadece insana da sevgisizlikle zarar vermekle kalmıyor bilerek de bilmeyerek de ağaçlara, çiçeklere, börtü-böceğe zarar veriyor. İnsanoğlu denizleri kirletiyor, ağaçları, ormanları yakıyor. İnsanların kedileri, köpekleri, kuşları öldürdüğünü, onlara işkence ettiğini gösteren görüntülerden gün geçmiyor ki –her gün- kaygıyla haberdar oluyoruz. Bir birine çeşitli silahlarla saldıran ve birbirini saldırdıkları türlü silahlarla yaralayan öldüren insanlar, trafikte birbirini kurşunlayan sürücüler,  parkta-bahçede oyun oynarken nerden geldiği belirsiz kurşunlarla ölen masum çocuklar, gençler ve yetişkinlere ilişkin haberler bu vatanda “Milletimize ne oluyor?” sızılı sorusuyla, hayatımızda kocaman dert tasa oluyor, yüreğimizin ortasına oturuyor.

İnsan, insanı ve insan, tüm canlıları severse, tüm canlıların varlığına saygı duyarsa, her can ile güven dolu ilişkiler kurarsa kontrol edilemez saldırgan tutum ve davranışlardan da uzak olur. Herkesi gerçekten seversen, sayarsan ve herkese güvenirsen hiç kimseye karşı sevgisiz, saygısız ve güvensiz olamazsın ki! Allah’ın yarattığı her canlının bir yaratılış gayesi olduğuna inanırsan hiçbir canlıya zarar veremezsin, hiçbir canı kıramazsın ki…Annenin evladına, evladın babaya, kardeşin kardeşe, arkadaşın arkadaşa, komşunun komşuya güvenmediği cinnet halindeki bir toplumda gelecek nesiller için ümit var olunamaz. İnsanlar arasına ekilen kin, nefret tohumlarını yok ederek sevgi, saygı ve güven üzerine bir toplum inşa edebilirsek hem töremizle bir zamanlar kurabilmiş olduğumuz hem de dinimizin kurmamızı istediği ideal topluma ulaşabileceğiz.

Türk-İslam ahlakıyla dolu sokakları olan bir vatan, Türk-İslam ahlakıyla ahlaklı bireylerden oluşan bir toplum istiyorsak öncelikle birey olarak ailemizi, akrabalarımızı, komşularımızı, köylümüzü sevmeliyiz. Köyümüzü, semtimizi, ilimizi, ilçemizi sevmeliyiz. Küçüklerimize de büyüklerimize de sevgi dolu olmalıyız. Küçüklerimize, büyüklerimize saygı duymalıyız. Herkese sevgi saygı göstermeliyiz ki herkesten de sevgi saygı bekleyebilelim. Her halimizle güvenilir olmalıyız ki herkes de bize güvensin. Güvenilir kişiliğimizle herkese örnek olalım ki: çocuklarımız torunlarımız eline, diline, beline güvenin önemini kavramış bir toplum içerisinde huzurlu ve mutlu yaşasın. Unutmayalım ki; sevgi, saygı ve güven duygusu iki taraf arasında karşılıklı yaşanırsa insanlık mutlu ve huzurlu olur, dünya üç yapraklı yonca gibi güzelleşir.

Sevgi, saygı güven dolu bir dünya dileğiyle…

Leave a comment