Yunus KIZIL: NOTLAR ÜZERİNDEN ÜLKÜCÜ HAREKET
ÜLKÜCÜ HAREKET ÜZERİNE NOTLAR
YAHUT
NOTLAR ÜZERİNDEN ÜLKÜCÜ HAREKET
Yunus KIZIL
Ülkücü Hareket, tarihçiler tarafından kökleri binlerce yıllık geçmişe dayandığı ortaya koyulan Türk Milleti’nin duygu ve düşüncelerinin 20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren belki de modern toplum teorisi ekseninde ifade ediliş biçimi olsa gerek. Tam da bu nedenle davranış kültürü, söylenceleri, ifadeleri ve dahi toplam kültürü ait olduğu Türk Milleti’ne benzemektedir. Böylesine bir benzeşim üzeriden sözlerime başlamamın nedeni; bu benzeşimin tesadüf olmadığı kanaatimden ileri gelmektedir.
Bu benzeşim; olayların, olguların ve kavramların aktarılış biçiminde kendini net olarak ortaya koyar. Tıpkı Türk Tarihi’ne ait sözlü edebiyat eserlerinin anlatıla anlatıla tarihe meydan okuması, ya da öğretilerin kulaktan kulağa bir terbiye kültürü içinde “ocak” adabı ile yeni nesillere aktarılması gibi ülkücü harekette de yine aynı terbiye(Erol Güngör’ün ifade ettiği anlamda) kültürü ile kavramlar , olgular, olaylar, figürler ve dahi kişiler anlatıla anlatıla tarihe meydan okumuştur. İşte bu nedenle, ülkücü hareket ile ilgili ifadelerin ve notların sağlıklı aktarılması son derece önemlidir. Çünkü bu hareket, millet ağacının “iletim demetleridir”. İletim demetleri bir taraftan bitkinin yaşaması için gerekli su ve mineralleri topraktan alıp en uçtaki hücreye kadar taşırken, bir taraftan da yapraklarda oluşan organik bileşikleri yine ilgili yerlere taşır. İletim demetleri bitkinin gövdesi üzeride en dış kısımdadır. Mesela bir ağacın kabuklarının hemen altında bulunur. Tamda bu nedenle kabukları tamamen soyulan ağaç kurur ve yok olur. Bu koruyucu hüviyet ülkücü hareket içinde geçerlidir. Milletlerin korunması da yaşayan bir organizmadan mantık olarak farklı değildir. Taşınması gereken maddi unsurlar millet ağacında manevi bir kimlikle taşınır, hepsi bu. Ülkücüler bir yandan milletimizin tarihsel köklerinden aldığı gelenekleri yeni nesillere aktarırken bir yandan da yeni nesilden elde ettiği değerleri tarihsel hafızasına depo eder.
Bir Kitabın Sayfaları Arasında Kaybolmak…
Belki de hiç lüzumu olmadığı kadar örneklendirme yaptığım bu hareket üzerine yazılmış bir kitaptan bahsetmeye çalışacağım. Dr. Hayati Bice’nin kaleme aldığı, ilk baskısı 2014 yılında yapılan ve yakında 2. Baskısı Panama Yayıncılık tarafından okura sunulan “ÜLKÜCÜ HAREKET ÜZERİNE NOTLAR” adlı kitap “Türk-İslam Ülküsü Yazıları” alt başlığı ile bir araya getirilmiş makalelerden oluşuyor.
Kitap iki temel başlık altında toparlanmış. Bunlardan birincisi TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ’NÜN KOORDİNATLARI, ikincisi ise daha çok güncel konuların ülkücü pencereden ele alındığı ÜLKÜCÜLÜK EKSENİNDE TARTIŞMALAR.
Bu başlıklar altında birinci bölümde temel kavramlar üzerinden çıkılan yolculuk kimi zaman duygusal kimi zaman pozitif ve somut ifadelerle vücut bulmuş didaktik bir ruh alıyor. İslam Ruh& Türk Beden, Ülkücü Hareket ve İslami Kimlik, Tasavvufi yönelişler, Ülkücülerin Manevi Arayışları, Ülkücü Bilincin Şekillenmesinde Şehadet, İslam Ahlak ve Fazileti, Türkbirlikçilik(Pantürkizm), Türkistan’da Bağımsızlık Devrinin Muhasebesi birinci bölümün ana omurgasını oluşturuyor. İçeriğe daldığınızda ülkücü hareket ile ilgili tanımlamaların adeta “güzel ahlakı tamamlamak üzere” gönderildiğini ifade buyuran Hz. Peygamber’in ahlak vurgusundan yola çıkılarak bir koordinat belirlendiği hissine kapılıyorsunuz. Bu vurgu kitabın ikinci bölümünde incelenen güncel konuların temasında da yerini almış ve ahlaki bakış yön belirlemiş hissi veriyor.
Elbette sizlere bu yazımda bir kitap özeti sunamam. Bu usul ve esas olarak ta doğru olmaz. Çağı türkü tadında okuyan ülkücülerin her birinde olan kimi hislerimde meydana getirdiği etkiyi anlatmaya çalışacağım.
Kitabın 57.sayfasında “Parti için ölünür mü a kuzum” sorusu ile 1980 öncesinin karanlık günlerinde her anne ve babanın evlatlarına söylediği ya da söylemek istediği bir içsel soruya cevap aranmış. Bu sorunun cevabı bir neslin canları pahasına verdiği mücadelenin hak ya da batıl olması gibi kesin çizginin hangi yanında olduğunun ağır sorumluluğunu içermektedir. Çünkü tarihsel konular çoğu zaman yıllar sonra yaşayanlar tarafından bile anca enine boyuna tartışılma konumuna gelebilmektedir. Ölümlerde Çetele Tutmak:Kahredici Bir Denklem, “Şehidler Ölmez” Gerçekten de… Ülkücü Şehidlerin Geride Bıraktıklar vb. başlıklarda anlatılan şehadet destanları. Bu tartışmalar; yani “Biz boşuna ölmedik değil mi anne!” der gibi kulaklarınızı tırmalıyor.
Bu satırların hemen ardından “Ülkücü Hareketin Ahlaki Yaklaşımları” başlığı altında suya sabuna dokunmak gerekir düşüncesinden olsa gerek “Dokuz Işık’ta Ahlak ve Ahlakçılık” vurgusu ile hareket içerisindeki ülkücüleri yaralayan ve medyanın gündemine düşmüş kimi tartışmalara değinilmiş. Bu tartışmalar Hz. Peygamber’in örnek ahlakı referans alınarak yapılmış ve finali “Ülkücülerin Ahlak Düzeyi Ne Durumda?” sorusunun sorulduğu yazı ile nihayete ermiş.
Elbette ahlâkî temelleri sağlam olmayan hiçbir hareket milletin gönlüne giremez ve Türk milleti için çözüm üretemez. Bu satırlar, ülkücünün öncelikli koordinatının “ahlâk” olması gerektiğini fısıldıyor.
Önemli alıntıların ve kaynakların açıklayıcı bir biçimde yer aldığı kitapta “Ülkücüye Tavsiye Edilen Kitaplar” başlığı altında ocakların omurgası dediğimiz lise gençliğine yönelik kitaplar isim isim sıralanmış ve lise yıllarındaki gençlerin ruhunun ülkücü dünya görüşü ile şekillenmesi için temel kaynaklar tartışılmış.
Kitabın ikinci bölümünde popüler başka bir anlatımla güncel konular tartışmaya açılmış. Dikkat çeken bir kavram: “Pozitif Ülkücülük”. Bu kavram çağa olumlu bakmak penceresinden somut örnekler veriyor. Hemen ardından gelen “Umutsuzluk, Ülkücülük, Ölümsüzlük” başlığı “Pozitif Ülkücülük” tartışmasını tamamlayıcı anlamlara barındırıyor.
Hepimizin “ülkü ocaklı” günlerinde hararetle yaptığı tartışmalar vardır. Nizam-ı Alem, Bozkurt, Turan (Pantürkizm, Türkbirlikçilik), Irk, Kavim, Millet, Mankurtlaşmak vb. kavramlar çağdaş yorumlar eşliğinde Genom Projesi gibi konular da bilimsel bir özgüvenle ele alınmış.
Velhasıl Tadında Bir Netice İle…
Ülkücü hareketin en kıymetli unsurunun yetişmiş ya da kendisini yetiştirmiş insan gücü olduğunu düşünen birisiyim.
İnsan; çağı ve yaşadığı çağın gerçekleri ile düşünür, konuşur ve yorum yapar. Sosyal medya çağında asosyal bir canlı haline gelme noktasındaki yaratılanların en şereflisi insan, bugün birçok tarihsel konuyu daha somut, güncel ve hızlı ele alma gayretinde. İdeal bir toplumdan bahsetmeye bence toplumun nerede olduğunu belirleyerek başlamalıyız. Yani kendi gerçeklerimizle. Tıpkı bir krizin çözümünün birinci koşulunun “krizin varlığı kabul etmek” gerçeğinden başlaması gibi, tartışmalarımızı gerçek tabanlı ve ayağı yere basan cümlelerle yapmalıyız.
Mensubu olmakla iftihar ettiğimiz ülkücü hareketimizin her bir ferdi, millet adı verilen muhteşem ailenin bir parçası, yani gerçeği. Bu fertlerin dünyayı okuma şekli kabul edelim ya da etmeyelim çağından ve sosyal çevresinden etkilenir. Etkilenmesin ve bizi anlasın, mealindeki yazılar yerine dinamik bir üslup ve kökleri derinlerde çağdaş tanımlamalar yapmak durumundayız. “Ülkücü Hareket Üzerine Notlar” adlı kitabın gerçekleri doğru anlama gayretindeki romantik yanımıza seslendiği kanaatindeyim.
=========
(*) Eğitimci/Yönetim Bilimleri Uzmanı