MİLLİYETÇİ AYDIN- Gazi KARABULUT
MİLLİYETÇİ AYDIN NEYE NEDEN İTİRAZ EDER?
Türk milliyetçisi olmak…
Hele de Türk milliyetçiliği çizgisinde kitap, makale, yazı kaleme almak.
Mensubiyeti ifade etmek ve mesuliyete kaynaklık edecek nitelikte fikir beyan etmek.
Yazdığının, söylediğinin, işaret ettiğinin kendisinden ziyade mensup olduğu milletinin maziden atiye taşıdığı ülküleri ifade edeceğini bilerek eser ortaya koymak.
Evet.
Türk milliyetçisi aydınlar, dün fikir beyan ederken milletin ikbalinin önüne başka bir kaygı koymamışlardır.
Bir Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları diyerek tarihe yön verirken “Dilde Türkçülük, Estetik Türkçülük, Ahlaki Türkçülük, Hukuki Türkçülük, Dini Türkçülük, İktisadi Türkçülük, Siyasi Türkçülük, Felsefi Türkçülük” gibi halen geçerliliği devam eden bir yaklaşımı ortaya koymuştur. Hakeza Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak ile memlekette cereyan eden fikir akımları izah edilirken “lisan” ile başlayıp hars, medeniyet, mefkure anlayışları üzerindeki değerlendirmeler “Turan, Türklerin oturduğu, Türkçe’nin konuşulduğu bütün ülkelerin mecmuudur.” tanımı ile Turan’a kadar uzanan değerlendirmelere şahit oluruz.
Bir Nurettin Topçu, Maarif Davası’nda “Milliyetçilik, milletin tarihine gömülü hayat kaynaklarında aranmalıdır. O, dilde ve dinde, sanatta ve devlette bulunur. … Bunların hepsi terkedilince millet varlığı bir vehim, milliyetçilik bir sahte vesika halini alır.” tespiti ile milliyetçilik anlayışının bulunması gerektiği noktaya vurgu yaptığını görürüz.
Elbette Atsız bir milliyetçi aydın olarak hiç susmayacak, hem haykıracak, hakikate tercüman olacaktı çıkardığı dergileri, yazdığı kitapları, ruhumuza nakşettiği romanlarıyla.
Türk milliyetçiliğinin neye neden itiraz edeceğini ve nerede duracağını çok net anlatır Orkun Dergisi’ndeki “Türkçü kimdir?” adlı yazısıyla.
“Türkçü, milli menfaatleri şahısların üstünde tutan, milli mukaddesata ve maziye saygı gösteren, vazife ahlakı yüksek olan, haksızlığa savaşta pervasız bir insandır.”
Devamında asrımızın milliyetçi aydınlarına kadar uzanacak bir nasihat ile Türk milliyetçisinin neyi neden yaptığını çok net belirtir.
“Türkçü milletine bir hizmet yaparken bunu beğenilmek için değil, vazife bildiği için yapar…”
Nitekim Necmettin Hacıeminoğlu Milliyetçi Eğitim Sistemi’nden uzanıp gidecek ve “Milliyetçilik Ülkücülük Aydınlar diyerek tam da Milliyetçi aydına yüklenen sorumluğu emanet bırakacaktı beklentisiz bir Türk milliyetçisi aydını anlayışına.
Erol Güngör, bir milliyetçi aydın sorumluluğu ile yazacak yazacak, Tarihte Türkleri anlatacak, sosyal ve psikolojik meseleleri ortaya koyup İslam’ın ve Türk Milliyetçiliğinin meselelerini ele alacak kültür temelli bir şuurlanma için Türk Kültürü ve Milliyetçilik diyecekti.
Elbette yazmakla bitiremeyiz milliyetçi aydınların ortaya koyduğu eserleri, eserleri ile günümüze uzanan fikri katkılarını ve birileri istediği için değil de iman ettikleri değerleri yüceltmek, mensup oldukları milleti aydınlatmak, devrin devlet adamlarına olması gerekeni göstermek adına yaptıkları çalışmaları.
Şimdi söz günümüzün milliyetçi aydınlarına:
Belki de Cemil Meriç’in, Umran’dan Uygarlığa kitabında “Biz umran gibi geniş ve anlamlı kelimeyi, kavramı bırakıp uygarlık gibi çok dar bir kavramın peşinden koşmaya başlamışız.” dediği gibi “aydın” yerine “münevver” ifadesini kullanmalıyız.
Milliyetçi münevverin ilk duruşu kaleminin ve fikrinin namusunu korumak olmalıdır. Yazdığı Türk milletinin kökleri, inançları, ülküleri ile örtüşmeli ve ona yarının Milliyetçi Büyük Türkiye’sini göstermelidir.
Milliyetçi münevver, kalemini ve fikrini Türk milliyetçiliği idealinin emrine vermelidir. O idealler, Türk milletine bunalımdan çıkış yollarını göstermelidir.
Milliyetçi münevver, milletinin tarihi birikimlerine sahip çıkarken yaşananları da objektif bir şekilde tahlil ederek yarınlar adına tarihe şerh düşmelidir.
Milliyetçi münevver, itirazlarını ahlaklı bir isyanla ortaya koymalı; milli ülkülerin, hali hazırdan daha mükemmel olması için çaba sarf etmelidir.
Velhasıl Milliyetçi münevver, milli şuuru yeni nesle asli dinamikleri ile aktarmak adına fikir iskeletinin omurgası olma mecburiyetini unutmadan yazmalı, çizmeli, söylemeli ve uygulamalıdır.