Milli Egemenlik Bayramımız Kutlu Olsun ! / Gültekin ÖZTÜRK
Vatanın bütün kaleleri yıkılmış/işgal edilmiş, orduları dağıtılmış, bayrağı indirilip ayaklar altına alınmıştır.
Sene 1919. Millet aç/çıplak/öksüz ve çaresizdir.
İşte bu şartlar altında bir Başbuğ/komutan öne çıkıp yeni kaleler yapmış/teşkilat kurmuş “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyerek milletini bağımsızlık mücadelesine hazırlamıştır.
Ey Türk! Yerdeki senin bayrağın/evdeki senin namusundur. Kaldır bayrağını yerden, kurtar namusunu yağıdan diyerek milleti ile kucaklaşmış ve onu Ergenekon’dan çıkartmıştır.
“Milletin kaderini yine milletin azim ve kararı belirleyecektir!”
91 Yıl önce Amasya’dan yurda yankılayan bu ses, Başbuğ Mustafa Kemal’in sesidir. Bu tarihi sözlerle milletin geleceğine milli irade egemen olacak demiştir.
Türk Milleti “Egemenlik bir sınıfın/zümrenin/sultanın değildir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” kararını alıp, kendi kaderini belirleme iradesi göstermiştir.
Millet ve devlet hayatına “Milli İradeyi egemen, Milli Direnişi etkin” kılarak etrafımızı saran demir dağlar delinmiştir.
Egemenliğini eline alan milletin bu kararları sultanın ve emperyalistlerin suratına Türk’ün iflah etmez şamarı olarak inmiştir
Türk Milleti Sivas Kongresinde “Ya istiklal Ya ölüm!” kararı almıştır.
Millet bu kararını yürütmesi/gereğini yapması için de 23 Nisan 1920’de milli egemenliğin temsilcileri ile Türkiye Büyük Millet Meclisini açmıştır.
Böylece Türk Milleti 92 yıl önce, Mustafa Kemal’in önderliğinde “Türkiye” adını verdiği vatanında padişahın değil, milletin egemen olacağı tam bağımsız yeni bir Türk Devleti kurmuş ve bunu dünyaya ilan etmiştir. (30 Nisan 1920)
Yaklaşık 9 ay sonra da bir anayasa yaparak kurduğu yeni devleti hukuki bakımından da sağlam bir zemine oturtmuştur. (12 Ocak 1921)
Millet bu anayasa ile kurduğu yeni devlette yasama/yürütme/yargı yetkisini milletin temsilcilerinden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisine vererek “Milli Egemenlik” ilkesine bağlı yönetileceğini de açıkça göstermiştir.
Millet Meclisi Başkanı seçilen Başbuğ Mustafa Kemal, milletiyle birlikte esir dünyaya örnek olan bir bağımsızlık savaşı vermiş ve kazanmıştır.
Bu muhteşem zaferini Lozan’da dünyaya onaylatmış, çağdaş bir cumhuriyet kurarak ebediyete gitmiştir.
“ Benim naciz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır ancak Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır !”
Ebediyete giderken de milli şahlanışın sağladığı muhteşem Türk zaferinin eserini bu sözleriyle sonsuza kadar yaşatması için sana/bana daha doğrusu ne mutlu Türk’üm diyenlere emanet etmiştir.
Bugün 23 Nisan 2012 Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Milli egemenliğin mabedi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 92. yılını idrak etmiş bulunuyoruz. Görkem içinde nice 23 Nisanlara…..
Başta Büyük Önder Mustafa Kemal olmak üzere bize bu vatanı ve cumhuriyeti kazanıp/kurup emanet bırakanlardan yaşayanlara Allah’tan sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum.
Ölmüşlerimizi ise rahmetle/şükranla anıyor aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.
Mekânları Cennet ruhları şad olsun!
Her 23 Nisan’da bunları düşünür/hatırlarım ve “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” diyerek geleceğime karar verme yetkisini bana kazandıranları şükranla/muhabbetle yâd ederim.
Ve kendi kendime sorarım;
Kayıtız şartsız millete ait olan/olması gereken egemenlik dün sultanların elindeydi. Biz Kurtuluş savaşı vererek egemenliğimizi sultandan kurtarıp kendi elimize aldık.
Milli Egemenlik dediğim nazlı gelini padişahlardan kurtardık kurtarmasına da acaba millete mi verdik?
Acaba bugün egemenlik kayıtız şartsız gerçekten benim midir/milletin midir?
Bu soruya milletimizin %50’sinin, belki de daha fazlasının “Evet” cevabı vereceğini biliyor ve bu kabullerine saygı duyuyorum ancak ben bu %50 + ‘nın fikrine/kararına katılmıyorum.
Hayır, biz egemenliği kullanma yetkisini millete vermedik/veremedik.
Bu yetkiyi tıpkı sultan gibi hesap sorulamayan siyasi parti liderlerine devrettik.
Oysa Ecdadım Kurtuluş Savaşı’nı, egemenliği yeni şahlara/padişahlara vermek için yapmadı.
92 yıl önce Kurtuluş Savaşı ile padişahlardan kurtardığımız Milli Egemenliğimizin halen birilerinin güdümde olması beni derinden yaralamaktadır.
Bu sonucu kabul etmiyorum/edemiyorum ve bu sebeple de 23 Nisanı gereken coşkuyla/sevinçle kutlayamıyorum.
Türkiye Devleti’ni kuran birinci TBMM’si bir savaş meclisiydi. Amacı da Ulusal egemenlik ve bağımsızlığı koşulsuz olarak sağlamaktı.
Bir yandan kendi içimizdeki gafillere/şaşkınlara/hainlere ve saltanata karşı “Milli Egemenlik” kavgası verecek, öte yandan da dış güçlerle/emperyalistlerle karşı “Ulusal Bağımsızlık” için savaşacaktı.
Kimilerine göre bu imkânsızdı ve Mustafa Kemal ile arkadaşları bir hayalin peşinde koşuyordu.
Ancak o kahramanlar cesurdular/inançlıydılar ve Türk bedenlerini İslam ruhuyla donatıp yenilmez yapmışlardı.
Onlara hayalperest diyenler bu kahramanların gerektiğinde Türk Milletinin bekası için ölmekte bir an bile tereddüt etmeyeceğini bilmiyorlardı/göremiyorlardı.
Önderleri Mustafa Kemal “Egemenlik öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar mahvolur, milletlerin esirliği üzerine kurulan her şey yıkılmaya mahkûmdur” diyordu.
İnandılar/ başardılar, hayal denileni gerçek yaptılar. Bir imparatorluğun enkazından muhteşem bir eser yarattılar.
O Gazi Mecliste kimse devletin ordusunu isyancılarla bir tutup suçlayamamış, isyancıyı/teröristi/devlet düşmanını övmeye yeltenememiştir.
Gazi Mecliste hiç kimse isyancıyla/teröristle/hainle anlaşma yapmamış, kişiye özel yasa teklif etmemiştir.
Türk devletini bölmek isteyen emperyalistlerin ve işbirlikçi süprüntülerinin/uşaklarının ayakları altına kırmızı halılar serilmemiştir.
Oysa bugün meclis çatısı altında veya Türk Egemenlik alanlarında Türk’ü tarihten silmek isteyen küresel tertiplere kapı aralanmakta, Türklüğü yok etmek için akla zarar iş ve işlemler yapılmaktadır.
Türklüğe yapılan bu hain saldırılara karşı önlem alması gerekenler ise seyirci durumundadırlar.
Bu durum karşısında, bugün benim egemenlik bayramımdır diyerek keyifle Koca Arap Zeybeğini çaldırıp nasıl oynayabilirim ki?
Milli egemenliğin mabedi olan TBMM çatısı altında teröriste gerilla denilmekte, teröristler çadır mahkemelerinden serbest bırakılmaktadır.
İmralı canisine meclis kürsüsünden övgüler dizilmekte, beş yıldızlı oteli dar geldiği için af istenmektedir.
Terörist başı ve temsilcileriyle anayasal suç olmasına rağmen barış müzakeresi/protokol/anlaşma yapılmaktadır.
Bu suçu işleyenler yargılanmaya kalkışıldığında ise bir günde özel yasalar çıkartılarak suçlananların yargılanmaları önlenmektedir.
Ve bütün bunlar 23 Nisan’da kabul ve ilan ettiğimiz Milli Egemenliğin yönettiği Türk devletinde gerçekleşmektedir.
Benim, yani milletin egemen olduğu milli meclisin kürsüsünden Türk Cumhuriyetinin Başbakanı “Türk Milliyetçiliğine karşıyım” diyebilmekte ve milletvekilleri tarafından çılgınca alkışlanmaktadır.
Ne hazindir ki “Milli İrade” ve tecelligahı Millet Meclisimiz de bunlar izleniyor/dinleniyor hatta alkışlanıyor.
Sorarım size 1920/1930’larda bunlardan birini bile yapmaya kalkışanlara dünya dar edilmez miydi/edilmedi mi?
Acaba bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi, O Gazi Meclisin varisi/devamı değil midir ki bunlara seyirci kalıyor?
Üzgünüm/kırgınım/öfkeliyim ve bayram sevinci yaşayamıyorum.
23 Nisan’da çocuklarımız bir dakikalığına da olsa Meclis Başkanı/Başbakan/Bakan/Vali koltuğuna oturacak ve dünyaya Türkiye’yi Milli İradenin yönettiği mesajı verilecektir.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!
Bu sözlerle “Yaşasın 23 Nisan!” diye Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayacağız.
Atatürk’e övgüler yağdıran nutuklar atacak/şarkılar söyleyecek çocuklarımıza şiirler okutacağız.
Egemenlik ulusundur,
Sen bir Türk oğlusun.
Yurdumuzu korursun,
Yaşasın 23 Nisan.
İyi de bugün Türkiye’de gerçekten egemen olan millet midir?
Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu bir devlette atanmışlar yasa ile yargıdan korunurken, milli iradenin seçilmiş vekilleri cezaevinde tutulabilir mi?
Acaba Tayyip Beyin istemediği bir yasa bu meclisten geçebilir mi?
Siyasi partilerin başkanlarının istemediği birisi beni temsilen milletvekili olabilir mi?
Biz, sabah akşam 12 Eylül’ü veya 28 Şubat’ı konuşacağımıza birazda bu soruların cevaplarını konuşsak olmaz mı?
Büyük Türk Milleti artık “Egemenlik milletin midir, yoksa başka birilerinin midir?” diye kendi kendine sor ve gereğini yap!
Mensubu olmaktan onur duyduğum aziz milletim bir ferdin olarak ben bu soruyu sordum/cevapladım ve gereğini yapıyorum;
Aziz Atatürk ve silah arkadaşları! Emanetinizin sahibi olamadım/layık olduğu yere ulaştıramadım özür dilerim!
Binlerce yıllık şanlı tarihinde bugünkünden daha ağır badireleri defettiğini bildiğim için geleceğinden emin olduğum Büyük Türk Milleti!
Her şeye rağmen Milli Egemenlik ve Bağımsızlık Bayramımız Kutlu Olsun!
Ne Mutlu Türk’üm diyene!
Güzel günler için kalın sağlıkla.