12 Eylül Ülkücü Edebiyatı-9: KARA GÜN / Hüseyin TÜRKMEN
12 Eylül Ülkücü Edebiyatı-9
HÜSEYİN TÜRKMEN’İN 12 EYLÜL ROMANI:
“KARA GÜN”
12 Eylül hakkında yazılmış kitaplar arasında Hüseyin Türkmen imzalı olan “Kara Gün” adlı otobiyografik roman bazı yönleri ile özel bir yere sahiptir. Bu farklılık yazarın ağabeyini 12 Eylül öncesinde kaybetmesi, ailesinin yaşadığı acıdan başlayıp ailesinin İslâmî eğilimlere sahip olması nedeniyle tasavvuf ile yakın ilgisi, cezaevinde Nur cemaati mensuplarından Menzil grubuna kadar değişik mensubiyeti olan insanlarla ilgili objektif değerlendirmesi ile devam ediyor.
Adeta bir trajikomik bir destana dönüşen Kayseri Zincidere Cezaevi’nde yaşanan ‘Mehdi Bekleme’ olayı da birebir tanıklık ile anlatılıyor. Kitabı özgün kılan bir diğer konu 12 Eylül öncesinde döviz kaçakçılığı yapma suçlaması ile cezaevine konan varlıklı Kayserili sarraf esnafına ilişkin anlatılardır. Bu çerçevede kardeş kavgasını kızıştıran ve terördeki kan kaybını tırmandıran silah kaçakçıları konusu da diğer kitaplarda rastlanmayan bir anlatımla işleniyor.
12 Eylül öncesinde bir insan harcama mekanizmasına dönen “istihbaratın adamı” suçlamasına maruz kalıp Ülkü Ocakları Genel Merkezi’nde sorgulanan Türkmen, bu önemli konuyu da ayrıntılı olarak dile getiriyor. Kayseri özelinde ülkücü mücadelenin nasıl geliştiği, terörün günden güne nasıl tırmandığı da oldukça serinkanlı ve tarafsız bir anlatımla dile getirilmiştir. 12 Eylül Edebiyatı’na dahil edilebilecek diğer kitaplarda olduğu gibi “Kara Gün” romanında da ülkücü şehidler başlıbaşına bir konu olarak işleniyor.
Hüseyin Türkmen’in kayda geçirdiği efsanevî “15 Nisan 1978 Büyük Yürüyüş” sahneleri de kitabın tarihî değerini arttırıyor. Ülkücü bir gencin zihnî plandan hangi yazar ve sanatçılardan etkilendiği, okunan kitaplar, ülkücü etkinlik olarak gelişen dergi satma etkinlikleri kitabın ayrıntıları arasında yer alıyor. Hüseyin Türkmen, kitabında ülkücülerin pek dokunmak istemedikleri öz eleştiri içeren konulara da cesaretle değinmiştir. Teşkilatlar arasındaki koordinasyon bozuklukları, kriminal eğilimli insanların oluşturduğu tehlikeler, teşkilatiçi ilişkilerde ahlâk zaafiyetinden kaynaklanan ihanet, ispiyonculuk, çekememezlik bu konular arasındadır.
Yazarın başarı ile tasvir ettiği bir başka hayat hayat kesiti taşra sayılabilecek bir cezaevi olan Kayseri Cezaevi’nde yaşananlardır. Yazılan 12 Eylül kitapları genellikle Mamak Askeri Cezaevi odaklıdır. Bunda MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Ana Davası’nın Ankara’da sürdürülmesi etkili olmuştur. Bunun önemli istisnaları Fahrettin Budak’ın otobiyografik eserlerinde okuduğumuz Trakya bölgesi cezaevleri ile ilgili yazdığı değerlendirmeler, Malatya Cezaevi, Gaziantep Cezaevi, Çanakkale Cezaevi, gibi cezaevlerinde yaşananları dile getiren eserlerdir.
“Kara Gün” kitabı masum Anadolu çocuklarının 12 Eylül yaşadıklarının birebir tanıklık ile aktarılması noktasında alıntılarda yer verilen çok değerli verilere tanıklık etmemizi sağlıyor. Bu verilerin tarihe mal edilmesini sağlayan Hüseyin Türkmen içten bir teşekkürü hak ediyor.
***
HÜSEYİN TÜRKMEN RÖPORTAJI
SORULAR – CEVAPLAR
1- 25.11.1959 Kayseri doğumluyum. Şehrin merkezinde bulunan Caferbey Mahallesinde iki katlı evimizde dünyaya geldim. Altı çocuklu, orta halli bir ailenin dördüncü çocuğuyum. İlkokulu Erciyes, ortaokulu Dedeman’da okudum. Akşam Ticaret Lisesi ve Kayseri Lisesinde devam ettim. Bu dönemde kendimi ülkemizi ve şehrimizi kuşatan olayların içinde buldum. 12 eylül öncesi ve 12 eylül darbesinde cezaevine girdim. Yoğun işkenceler gördüm. 108 yıl ceza istemi ile yargılandım. Sonuçta beraat ettim. Cezaevinden sonra Konya’ya yerleştim. Evli ve 3 erkek çocuk babasıyım. KON TV, Elif TV, Fetih Radyo gibi kuruluşlarda müdürlük yaptım. Büyük Kayseri, Kayseri Gündem gibi yerel gazetelerde günlük yazılar yazdım. Şiir, hikaye ve denemelerim aylık edebiyat dergisi Berceste’de yayınlandı. Seyr-i Hal , Ruhumun Kanat Sesleri isimli şiir kitaplarım var. Kara Gün romanımın dışında tiyatro, film senaryosu ve yayına hazırlanan “Aşkı Arayan Adam, Cudi, Fetihci, Dünya Adında Bir Yer” isimli çalışmalarım var. Türkiye Yazarlar Birliği şube kurucu başkanlığı yaptım. Halen Aydınlar Ocağı şube yönetiminde bulunuyorum. Kayseri’de ikamet ediyorum.
2-Kara Gün romanındaki yaşanan dönemde Büyük Ülkü Derneği ve sonra Ülkücü Gençlik Derneği merkez yönetiminde Teşkilatlanma Masası, Eğitim ve Ortaöğretim Masası başkanlıklarını yaptım.
3- Kitabımın temel mekanı doğup büyüdüğüm yer olan Kayseri merkezidir. Romanda “avucumun içindeki çizgiler kadar her cadde ve sokağını bildiğim şehir” olarak geçer. Bununla beraber büyük yürüyüş organizesi çerçevesinde Ankara, askerlik dönemi anlamında Isparta ve Konya geçer. İstanbul’dan da 1977 ve 1984 yıllarını kapsayan hatıralar vardır.
4- Çocukluk ve gençlik döneminden beri okumayı çok seven birisiyim; halen de bu tiryakiliğim devam ediyor. Ortaokul yıllarından itibaren şiir, hikaye, tiyatro metin çalışmaları yürütüyordum. Kültür ve sanat o sıkıntılı sosyal ve siyasi ortamda bile olmazsa olmazımdı. Tarihe not düşmek isteği, hem özelde uğramış olduğum “Erciyes’ten ağır iftira”yı reddetmek ve hem de nesillerimize yakın tarihle ilgili yaşananları birebir yaşanmış gerçeklerden yola çıkarak anlatmak istedim.
5- Doğrusu ben, her ne kadar tiryakilik derecesinde günlük yüzelli ila iki yüz sayfa okuması olan biri olsam da toplumsal ilgimiz kitap okuma konusunda yeterli değil. Bu sebeple baskıyı bin adetle sınırlı tuttuk. Fakat umduğumuzdan fazla bir ilgiyle bu miktardaki kitap yaygın dağıtım ağına verilmemesine rağmen bir-iki ay gibi kısa sürede satıldı. Talihsizliğim hazırlığını yaptığım ikinci baskıyı ve romanın devamı olan “Aşkı Arayan Adam” isimli çalışmayı kitaplaştıramadım. Bu yıl kısmetse diyorum. Çok olumlu tepkilerle, Kara Gün romanıyla ilgili umduğumdan fazlasını buldum diyebilirim.
6-Kitapta soyut olaylar, yaşanmamış kurgulama yok. Tamamen bire bir yaşanmış olaylardan not edilerek otobiyografik bir çalışma yapılmıştır.
7-Elbette uğruna can vermek üzere and içtiğimiz bir davanın iki önemli isminden biris olan rahmetli Başbuğumuz ile ortaokul döneminde 1974 yılında bir Kayseri ziyaretinde MHP binamızda tanışmış ve elini öpmüştüm. Türkeş’in milletimiz Türk Dünyası ve İslam âlemi ve mazlum insanlık için nasıl bir iman ve yüreğe sahip olduğunu çok iyi biliyorum. Daima rahmetle anıyorum. Ankara’ya geldiğimde Bahçelievler’deki MHP Genel Merkezi binasında da kendisini ziyaretlerim olmuştur. Dosta güven, düşmana korku veren Ankara’daki 1978 Büyük Yürüyüşü’nü önemine binaen romanıma aldım. Başbuğ Alparslan Türkeş olmak üzere birçok kişinin ismi, konuşması ve yazılarına değiniler yaptım. Muhsin Yazıcıoğlu ile malum kendisi Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yaptı. Ankara’dan Sivas’a, Sivas’tan Ankara’ya bütün gidiş-gelişlerinde Kayseri’de teşkilatımıza uğrardı. Her ülkücü gencin olduğu gibi benim de idollerimdendi. Eleştiri konusu tercih ve tasarruflara rağmen Muhsin Başkan’ı içtenlikle ve rahmetle anıyorum.
8- Dünyadaki bütün kitle hareketlerinde yaşanan değişim ve kopuşların yozlaşma ve ihanetlerin bizim davamızda da, hareketimizde de yaşanması doğaldır. Bunlar insanın fıtratı, zaafları ve şeytanın göreviyle ilgili sonuçlardır. Rus Bolşevik İhtilalini ele alınız Osmanlı’nın yıkılışını ve rahmetli II. Abdülhamid Han’ın hayatını hatırlayınız. Cumhuriyetin kuruluş ve devamında yaşanan süreçlere baktığımızda değişmez tutum davranış ve sonuçlara şahit olabiliyoruz. “Sen de mi Brütüs?” veya “Hainler onmaz” gibi deyimlerden onlarcası var. Romanımın ele aldığı dönemlerde henüz dişe dokunur bir gelişme söz konusu değildi. Bu hususlarda biraz biraz ANAP’a giden ülkücü kadrolar, Menzil Dergahı’na yönelişler ve benzeri gelişmeler oluyordu. Özeleştiriye o zaman da, şimdi de, her zaman açık oldum; olmamız gerekiyor. Özeleştiri yoksa hiçbir gelişme olmaz.
9- Doğrusu Kara Gün romanıyla ilgili ciddi olabilecek hiçbir eleştiri almadım. Aksine kitabı okuyan birçok kişi -ki sayıları yüzlerce- kitapta kendilerini bulduklarını söyleyerek teşekkür ettiler. Bununla birlikte kitap kapağı ve edite çalışmaları konusunda bazı tavsiyeleri not ettim. Yeni baskıda bunlar düzeltilerek yer alacak. “Aşkı Arayan Adam”, nehir roman formatında Kara Gün romanımın devamı niteliğinde olacaktır. Konya merkezli bir roman çalışması olan “Aşkı Arayan Adam” kitabım ülkemizdeki tasavvuf dünyası, radikal İslamcılık, Nurculuk, Mealcilik ve ülkücü hareketten kopuş, sosyal ve mistik alana saf bir bakış ve eleştiriler içerecek.