Sadi SOMUNCUOĞLU: Türkiye’mizi dağıtmak için…
Türkiye’mizi dağıtmak için…
Sadi SOMUNCUOĞLU
Bölücü terör dönemine, hatta son 10 yıla, daha da daraltalım son 3-5 yıla bakalım.
Ülkemizi dağıtmak için neler yapılmamış ki? Allah’a şükürler olsun ki, Türk Milletinin dokusu ve kökleri sağlam olduğu için hala ülkemizi dağıtamadılar, ayaktayız.
Böyleyiz diyerek vurdumduymazlığa devam edersek, bütünlüğümüzü ve egemenliğimizi bile kaybedebiliriz. Bu defa “Türk’ün Ateşle İmtihanı” daha da çetin olabilir. Zira Haçlı saldırıları ve işbirlikçiler, kaleleri bir bir işgal ediyor. Milletimiz ve devletimiz, tehlikenin farkında değil.
Son haftalarda yaşananlardan bir demet sunalım.
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, geleceklerini belirlemeleri için Kürtlerin önüne sandık kurulmasını ve referandum yapılmasını istiyor.
Diyarbakır’da baba Mustafa Barzani’yi anma toplantısı düzenleniyor. Barzani’nin bayrağı çekiliyor. Devletimize meydan okunuyor.
Sömürgecilerin kışkırtmasıyla Devletimize isyan eden, masum insanlarımızı katleden, kan döken Şeyh Sait ve Şeyh Rıza gibilerinin heykelleri dikiliyor, birer kahraman olarak tanıtılmaya çalışılıyor.
Diyarbakır’da dil konferansı düzenleniyor. 200’ü aşkın Kürtçü devletimize 13 maddelik şart dayatıyor. Anaokulundan üniversiteye Kürtçe’yi eğitim dili olarak talep ediyor, bu da siyasal bir statü ile mümkündür diyor.
Mustazaf-Der, bu topraklarda Türklerin ne hakkı varsa, Kürtlerin de aynı haklara sahip olması gerektiğini savunarak, “Kürtçe de Türkçe gibi resmi dil olmalıdır” diyor.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in katıldığı ‘Yeni Anayasa Süreci’ başlıklı toplantıya katılan Türkiye Ermenileri Genel Patrik Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan, Süryani Kadim Cemaati İstanbul Metropoliti Yusuf Çetin, Süryani Katolik Cemaati Ruhani Lideri Yusuf beklentilerini şöyle anlatıyorlar: “Bu anayasada bizleri üzen maddeler var. Örneğin “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk’tür” deniliyor, ama biz “Türkiye vatandaşıyız. Türkiye vatandaşı Ermeni’yiz. Türk değiliz” diyorlar. (Anayasa bu amaçla değiştirilmek isteniyor.) Eşitlik istiyoruz. Patrikhanemizin tüzel kişiliği yoktur. Türkiye’de benim için din özgürlüğü yoktur. Kilisemi onarmak istiyorum yok. (Doğru söylemiyor. Devlet durmadan kilise onarıyor.) Ben bir Hıristiyan Süryani olarak, Başbakanıma da, tüm bakanlarıma da dua ediyorum. Ben sizin gibi olmak istiyorum. Cumhuriyet döneminde bir kilise yapamadık.”
Fener Rum Patriği Bartholomeos, kendisini ziyaret eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na: “Türkiye’deki bütün dini grup ve cemaatler huzur içinde yaşıyor. Son zamanlarda Sayın Başbakanımızın sağlığı için her gün dua ediyoruz’. Çünkü Başbakanımızın sağlığı yalnız memleketimiz için değil, bölgemiz ve dünya barışı için önemlidir” diyor.
Davutoğlu, Kayseri’de AKP İl teşkilatının düzenlediği toplantıda şöyle buyuruyor: “Bugün talimat verilen bir ülke yok, aksine Beyaz Saray’da oturanın, arkadaşlığı dolayısıyla gurur duyduğu bir başbakana sahip olan bir ülke var.”
Başbakan Erdoğan, “Kürt sorununu çözmeye kararlıyız” diyor.
Esasen “Yeni” anayasadan Türk adı çıkarılırsa, etnik ve dini grupların devlete ortaklığının yolu açılmış olacaktır.
Bu ibret dolu haksız saldırıları topluca cevaplandıralım:
Bu taleplerin tamamı uluslararası hukuka aykırıdır. Çünkü: Dünya hukukuna göre iki dilli devlet olamaz. Egemen bir devletin vatandaşı olan herkes, kökeni ne olursa olsun, o devletin ve kurucusu olan milletin kimliğini taşır. Eşit haklara sahiptir. Mesela; Alman uyruğuna giren bir milyon Türk, Alman kimliğini almıştır. Bizdeki gibi asırlardır birlikte yaşayan farklı sosyal grupların kimliği ise, sadece vatandaşlık yoluyla değil, sosyolojik olarak da o devletin ve milletin kimliğiyle aynıdır. Türk vatandaşları, uygulamada da birbirine eşittir.
Bu vatanda bin yıldır herkes Türk’tür. Bu aidiyeti kabul etmeyenler olabilir. Bu kendilerine ait bir haktır. Ancak bu bayrak altında yaşamak istiyorlarsa, bu kimliğe, egemenliğe ve kamu düzenine saygılı olmak zorundadırlar. Dünyanın düzeni de böyledir.
Aksi takdirde silahla veya başka yollarla eyleme geçerlerse, bunun adı isyandır.
Başbakanla gurur duyanlar, ona dua edenler bilsinler ki, o sözler de ayrılık demektir, isyan demektir.
Bu belli de, ülkeyi yöneten siyaset neyin peşinde?
Yanlıştan dönülmezse, ülke dağılabilir.
(2012)