İskender Öksüz: Teknoloji Çağında Okur-Yazarlık
Teknoloji Teknoloji Çağında Okur-Yazarlık ve Dolandırıcılık
Prof. Dr. İskender Öksüz
iskenderoksuz@gmail.com
09 Mart 2013
Yıllar önce yazdıklarımdan hoşlanmamış bir okuyucumdan mektup almıştım. Yıllar önce dediysem birkaç yıl önce; dolayısıyla mektup dediysem e-mektup tabi… Yazdığım bir konunun kaynağını soruyordu. Wikipediadedim. Birkaç saat sonra “İşte kaynağın internet ansiklopedileri olursa bu hallere düşersin!…” mealinde bir cevap aldım. Muhalif arkadaş, münakaşaya böylece son noktayı koyduğuna ikna olmuştu.
Halbuki fırsatım olsaydı ona, dünya çapında itibarlı Nature dergisinin Wikipedia ile Britannica’yı karşılaştıran bir araştırma yaptığını ve sonuçta güvenilirlikte ikisinin birbirine çok yakın çıktığını yazabilirdim. O araştırma 2005 yılında yapılmıştı. İki ansiklopediden rastgele maddeler seçilmiş ve her biri alanında uzmanlığı münakaşa edilmeyen hakemlere gönderilmişti. Hakemler hangi maddenin hangi ansiklopediden geldiğini bilmiyorlardı. Dolayısıyla sonuçların objektifliğine inanabilirdik. Neticede 42 uzmandan rapor geldi. Her iki ansiklopedide de 42 maddede dörder ciddî hata bulunmuştu. Ayrıntıya ait hatalarda Britannica’da madde başına 3 hata, Wikipedia’da ise 4 hata vardı ve Nature bu farkı çok anlamlı bulmuyordu.
Nature, dünyadaki en üst birkaç bilim dergisinden biridir. Meselâ DNA’nın artık göre göre ezberlediğimiz çift helezonlu yapısının açıklandığı, Watson ve Creek’e Nobel kazandıran 400 kelimelik meşhur makale bu dergide yayınlanmıştı.
Kim saklar ansiklopedileri?
Aradan yıllar geçti. 2013’e geldik. Britannica’nın son baskı sürümündeki madde sayısı 65 000. İngilizce Wikipedia’da madde sayısı (15 Şubat 2013 tarihinde)4 166242. Kelime sayısı da benzer bir oran veriyor. Zenginlik açısından Wikiiki mertebe önde. Bu rakamlar dünyanın en büyük kâğıt ansiklopedisi sayılan İspanyolca “Enciclopediauniversalilustradaeuropeo-americana”yı da geçiyor. İngilizce Wikipedia’nın dünyadaki tek rakibi bir Çin Wiki ansiklopedisi Hudong. 2012 Haziran ayı itibarıyla Hudong’ta 6 milyondan fazla madde var. Ancak Hudong, biraz farklı; aktüalite ile ilgili konuları da kapsamına alıyor.
Wikipedia 270 dilde yayınlanıyor. Bütün dilleri topladığınızda madde sayısı 19 milyona, kelime sayısı 8 milyara yükseliyor. Türkçe Wikipedia’da bu satırlar yazılırken 205 000 madde var. En ciddî büyük kâğıt ansiklopedilerimizden Diyanet Vakfı’mızın 44 ciltlik İslam Ansiklopedisi’nde 17 000 madde olduğu bildiriliyor. Peki kalite?
Geçen yıl, Wikipedia Vakfı, Epic Şirketi ve Oxford Üniversitesi’ne bir ön araştırma ısmarladı. Çalışmanın temel gayesi, Wikipedia’nın kalite kıstaslarını belirlemekti. İngilizce Wikipedia’yı Encyclopedia Britannica ile karşılaştırdılar. Benzer karşılaştırmalar İspanyolca ve Arapça Wikipedialarile o dillerdeki diğer İnternet ansiklopedileri arasında da yapıldı. Bu defa, 2005’ten farklı olarak Wikipedia bütün dillerdeöne geçmişti. Bir tek üslup kategorisinde Arapça Wikipedia, karşılaştırıldığı”Mevzuat” ve “Arap Ansiklopedisi”nin gerisinde kalıyordu.
Britannica’nın son kağıt baskısı 32 cilt, ağırlığı58 kg. Amerika fiyatını Türkiye’ye uygular, üzerine KDV eklersek 2700 TL tutuyor. Wikipedia’yı kâğıda basarsak 8 750 cilde sığıyor. Ciltletmeden basılı formalar halinde maliyetine satarsak, fiyatı 336 000 TL ediyor. Bir daire bedeli… Peki internet üzerinden kullanmanın bedeli? Bedava.
Bu derece büyük bir dengesizliğe Britannica bile dayanamazdı ve dayanamadı. 1990 yılında 120 000 takım satan ansiklopedi, 1996’da 40 000’e, 2009’da 8000’e düştü. Bu yılların ABD’de internetin ortaya çıkış ve büyümesine karşılık geldiğine dikkat ediniz. Ve olan oldu… 1771 yılından beri varlığını sürdüren EncyclopaediaBritannica, 2012 yılının Mart ayında, artık kâğıt baskıya devam etmeyeceğini, sadece İnternet üzerinden yayınlanacağını duyurdu!
Hişşt, hişt! Sevgili basınımız;kıssadan hisse nedir bilir misiniz?
Biraz uzun anlattım ama değer. Bu olay, malumat (enformasyon) tarihinde bir dönüm noktasıdır. Binlerce yıllık kâğıt, yüzlerce yıllık baskı, cilt, yeni bir ortam tarafından kesin mağlubiyete uğratılmıştır. Gazete, dergi ve kitap bu mağlubiyetten gereken dersleri çıkarmalıdır. Gerçi çıkarmasalar da olur, o ders kendi kendini öğreten cinstendir.
Son zamanlarda “İnternet ansiklopedileri” küçümsemesine benzer bir hüküm daha yazılıp çizildi: “Google entelektüeli”. Zımnen kastedilen şu: Entelektüel dediğin kâğıttan, ciltten okur. Google’da arayıp bulduklarınla bilgilenmek entelektüel raconuna aykırıdır. Herhalde e-kitap indirip okumak da entelektüeli bozar… Nedense aklıma, matbaadan sonra başlayan, “Elle yazılmayıp matbaada basılan Kuran, Kuran mıdır? Onu okumak caiz midir?” tartışmaları geldi.
Wikipedia çağı
Ben de itiraf edeyim. Britannica- Wikipedia rekabeti hakkında yazdıklarımın hiç birini kâğıt kaynaktan öğrenmedim. Tamamını Google yardımıylabuldum. Ama üzülmeyin. Siz kullanırken bu yazının basılı haline atıf yaparsınız, böylece entelektüelliğinize halel gelmez.
“İnternet” deyip de burun kıvırmanın birkaç sebebi var. Bir kısmı saçma ama bazıları da ciddî sebepler.
Bir kere internette her türlü dolandırıcı, her şeyin simsarı, satıcısı mevcut. Bunların çoğu dolandırıcılığı da yüzüne gözüne bulaştıran tipler. O kadar ki, internetle filan pek ilgisi bulunmayan bir bürokrat tanıdığım, “İnternet pornografi için ortaya çıkarıldı” diyor ve buna inanıyordu. Gerçek şu: İnternete girmek, internette bulunmak son derece ucuz, giriş engeli son derece düşük. Dolayısıyla başka kanalların sermaye gerekliliği, yer darlığı gibi filtrelerinden geçmeyi beceremeyenler,internete kolayca girebiliyor.
Bir kâğıt yayın düşünün. Aylık, haftalık veya günlük olsun… Sayfaları sınırlıdır. O sayfaların kâğıdı, baskısı, cildi, dağıtımı ciddî masrafları gerektirir. Dolayısıyla yayının sahibi okunacak yazılar dışında yazı basmak istemez. Aksi takdirde ölü ağırlık taşıyan yayını satamaz ve sonunda kapatmak zorunda kalır. İnternette on yazar için yapılacak masrafla yüz yazar için yapılacak masraf -telif ödemiyorsanız- aynıdır ve çok düşüktür. Bugün gigabaytlarca malzemeyi ayda on-onbeş liraya webde bulundurabilirsiniz. (Bedava olanları da var ama onlar biraz daha yavaş oluyor.) Bu ister istemez bir yazar enflasyonuna ve kalite düşmesine yol açıyor. Komşunuz, bakkalınız, herkes ama herkes internet gazetelerinde köşe yazarlığı yapıyor.
İnternet köşe yazarları
Köşe yazarlığı tıpkı Nescafe gibi bize has, tamamen millî bir müessesemizdir. Türkiye dışında her sayfasında birkaç köşe yazarı olan gazete bulamazsınız. Belki uluslararası ilişkiler, ekonomi gibi ihtisas konularında editörün karşısındaki sayfa anlamındaki op-ed yazarları vardır. Belki birkaç tane sindike denilen ve yazısı aynı anda birkaç gazetede birden çıkan -genellikle komedi- yazarları vardır. Ama her gazetenin on beş-yirmi köşe yazarı yoktur. Yine de kâğıt basında yazar sayısı gazetenin mesahayı sathiyesi ile sınırlıdır. Aynı alana reklâmlar, ilânlar da sığacaktır. Boşluk kalırsa haber de girebilir!
İnternette bu kısıtların hiçbiri yoktur. Otuz, kırk “köşe yazarı” bulunan internet dergileri vardır. Birinde yazamayan gidip öbüründe yazar. Hiçbir yerde yazamasa kendi internet dergisini, blogunuçıkarır. Bu da şüphesiz ortalama kaliteyi düşürür. Henüz büyük harften küçük harfle yazmaya geçememiş, hangi de’lerle, hangi ki’lerinayrılacağını, hangilerinin ayrılmayacağını bilmeyen, “cami”, “bayi”, “sanayi”nin ikişer “i” ile yazılacağını zanneden nasirler, (Yağmur Atsız Bey’den aşırayım) “gidiyorum” ile “geliyorum”u tunç kafiye sanan şairler web sayfalarını doldurur. Bu yüzden olmalı, başarılı internet yayını çıkaranların gözü bile, bir an önce “hakikî” dergi, “hakikî” gazete çıkarmaktadır. Halbuki sırf kâğıt üzerine basılması basılanı değerli kılmayacağı gibi, internette yayınlanması da yazının değerini düşürmez. Kağıt yayınları ortalamada internet yayınlarından kaliteli kılan şey kâğıt değil yazının ve haberin geçtiği filtreler, uyması gereken editör kurallarıdır. İnternet yayıncısı da, bir yazar daha eklemenin maliyeti sıfır bile olsa gerekmeyen yazarı eklememelidir. Her yazan yazar değildir. Her yazı makale değildir. Tıpkı imkânlar sınırlıymış, kâğıt dergi veya gazete çıkarıyormuş gibi ciddî bir filtre oluşturmalı, ciddî bir editör ekibi kurmalı, editörlük çabası göstermelidir.
Kalite gelenekten doğar. Kâğıt üzerindeki yayınlarımızın bir geleneği var. İnternet yayıncılığımızda henüz yok, olanlar da kötü alışkanlıkları gelenekleştiriyor.
750 cilt kitapla seyahat
Gazetecilikte ilk öğretilenlerden biri, haberin “ters piramit” yapısıdır. Bundan kasıt, başlık ve ilk cümlelerde haberin özetinin verilmesi, ayrıntıya daha sonra girilmesidir. Öyle ki, metnin son cümleleri atıldığında haberin önemli unsurları korunacak, kayıp ancak teferruatta olacaktır. Bu metot okuyucu yararına yöneliktir. Okuyucu daha başlıkta, başlıkta olmazsa ilk cümlelerde haberin özünü alacak, konu ilgisini çekiyorsa devam edecek, çekmiyorsa başka habere atlayacaktır. Metodun ikinci yararı, teknikti ve gerekiyorsa metnin kolayca kısaltılabilmesini sağlıyordu. İnternet gazeteciliğinde ikinci yararın bir anlamı yoktur. Fakat birincisi ki muhakkak asıl önemlisi budur, okuyucuya yönelik yarardır ve ona uyulmalıdır.
Türkiye’deki internet gazeteciliğinde okuyucu yararının tam tersi uygulanıyor. Haber verilirken başlığın mümkün mertebe tahrik edici olması, fakat asla haberi açıklamaması isteniyor. “Şok!”, “Flaş!”, “Herkes bunu konuşuyor!”, “Alev alev yandı!”,”Bakanlar şok oldu!”, “Bu kadarı da olmaz ki!”, “Şok olduk: Genel müdür rezil oldu!” gibi sıfır veya sıfıra yakın bilgi veren başlıklar kurnaz ve büyük gazetecilik sayılıyor. Klavyelerinde her halde fazladan “Şok!” ve “Flaş!” tuşları var. Haberi okumak için tıkladığınızda görüyorsunuz ki alev alev yanan Meksika’nın bir köyündeki saman yığınıdır, rezil genel müdür de orta boy bir Yeni Zelanda şirketinin yöneticisidir.
Bu okuyucunun dolandırılmasıdır muhakkak. Hedef “hit” sayısını çoğaltmak mıdır, haberin gövdesinin yer aldığı sayfaya okuyucuyu çekip oradaki reklamı okutmak mıdır bilmiyorum. Bunları yapanların da bildiğini sanmıyorum. Belki de sırf birilerini aldatmanın zevki için yapıyorlar. Hepsinin de Flash veya JavaScript ile sürülen dönen çerçeveleri var ve her haberde mutlaka ilgili veya ilgisiz -çoğu zaman ilgisiz- bir fotoğraf kullanılıyor. Merak edip New York Times’ın, Washington Post’un, DieZeit’ın, Le Monde’un, The Times ve Guardian’ın web sitelerine baktım. Çok geri kalmışlar. Hiç biri “Şok!” dememiş, hiç birinde döner çerçeve yok. Zavallılar. Çağa bir türlü uyamıyorlar!
Bu hafta seyahate çıkıyorum. Yanıma 750 cilt kitap aldım. Hayır, nakli hane yapmıyorum. Sadece cep telefonum yanımda ve kitaplar onun içinde. Şimdi onlardan birini okursam bu tahrimen mekruh mudur? Yani dönünce kitabın bir de kâğıt nüshasını mı alıp okumalıyım? Böyle yapmazsam Google entelektüeli mi olurum?