Kenan EROĞLU: “Kutadgu Bilig” Bin Yıl Öteden Işık Tutuyor.
“Kutadgu Bilig” Bin Yıl Öteden Işık Tutuyor
Kenan EROĞLU
Değerli Okuyucu
Geçmişten günümüze, yazarlarımız ve çizerlerimiz vardır. Her yazarın kendine çizdiği bir yolu olduğu gibi kimi ilime, insanlığa faydalı şeyler yazarken, kimi menfi insanlar ise insanlık aleyhine olan bozguncu fikirler ortaya koyarlar.
Kimisi fıkra, kimisi makale, kimisi eleştiri, kimisi övgü, kimisi fikir yazısı yazar. Kimisi sürekli herkesi eleştirerek prim yapmaya çalışır.
Kimileri de yaşayan veya yaşamayan şahsiyetleri konuşturduğu gibi, kimileri de hayali şahsiyetleri konuşturarak okuyucusuna bir şeyler vermek ister.
Kısaca insanın dağarcığında ne varsa nereden ilham alıyorsa onu yazar.
Geçmişte pek çok yazarımız yazılarında, bazı tarihi şahsiyetleri bazen de hayvanları kuşları ve bitkilerin yanı sıra birçok eşyayı da konuşturmuşlardır.
Bütün bu konuşturulanlarla birlikte günümüzde pek de olumlu bir manaya gelmeyen şahıslarında konuşturulduğu görülmüştür.
Geçmişte yapılan tüm bu uygulamalar, genel ahlakın yükseltilmesi, imanlı, inançlı ve iyi insan yetiştirilmesi, diğer insanlara karşı saygı ve sevgi gibi erdemler hep işlene gelmiştir. Bu tarzı benimseyen ve diğer insanları, bitkileri, hayvanları vr eşyayı konuşturan düşünürlerimiz kendi zamanlarının problemlerine ve daha sonra gelen nesillere ve problemlerine ayna tutmaya çalışmışlardır.
Bir yazar için neden böyle yapıyor, tarihi şahsiyetleri kendi uydurduğu şahısları kendi görüş ve düşüncelerine alet ediyorsun denilemez. Kadim bir Türk ve İslam geleneği arasında önemli bir yeri olan ve düşünce adamları tarafından benimsenip uygulanan bu yöntem benim de naçizane sık sık başvurduğum uyguladığım bir yoldur.
Kendi tarihimize, fikri geçmişimize yönelmek her Türk okumuşunun görevi olmalıdır. Diye düşünüyorum.
Geçmişini bilmeyenlerin geleceği tasarlaması, bir o kadar eksik olacaktır.
Bu yüzden geçmişten hız ve ilham alarak geleceğe koşmak, geçmişte büyüklerimiz ve düşünen insanlarımız hangi yolları benimsemiş, hangi konulara kafa yormuş, hangi konuları incelemiş ve problemlere ne gibi çözümler ve teklifler getirmişler bilmek elbette önemlidir.
Bir insanın geçmişini bilmeden geçmişte elde edilen kazanımları görmediği ve bilmediği için yabancı ülkelere hayran olması ve onları taklit etmesi kaçınılmaz olacaktır.
Geçmişte yaşayanlarımızın tecrübelerinden faydalanmak bizim ileriye doğru yapacağımız hamlelerde yol gösterici olacağı gibi, yapılan işlerde hata yapma ihtimalini de azaltacaktır.
Bu yüzden, önceleri okuyup geçtiğimiz “Kutadgu Bilig” kitabını daha sonradan daha dikkatli bir şekilde okuduğumuzda kitabın ve kitapta adı geçen şahsiyetlerin. Bin yıl öteden bu güne dahi ışık tuttuklarını görüyoruz.
Bu konuda biraz tarih ve biraz fikir dünyamız hakkında eser karıştıran insanlar göreceklerdir ki; Başta 11. Yüzyılda Yusuf Has Hacib tarafından yazıldığı bilinen “Kutadgu Bilig” (Mutluluk Bilgisi) kitabı olmak üzere pek çok eserde şahısların, Peygamberlerin ve hatta Yüce Tanrı’nın dahi konuşturulduğu görülmüştür.
…
“Şarkın kadim kitaplarından sayılan ve Beydeba tarafından Milattan önce 1. Yüzyılda yazıldığı tahmin edilen “Kelile ve Dimne” kitabı da yüzyıllardır insanları eğitici ve öğretici bir görev üstlenmiştir. “Doğu kafasının yarattığı ölmeyen abideler” arasında gösterilen “Kelile ve Dimne”’de de insanların yanı sıra çeşitli hayvanların ve kuşların da konuşturulduğu görülmüştür.
“16.Asırda yaşadığı bilinen Cabbar kulu ‘Haza Kitab’u Hasene-i Ahsen” adlı kitabında, çeşitli kavramlara, Veysel Karani’ye, Hz. Ali’yi ve Hz. Peygambere sorular sorarak izah ettirir. Hatta Cabbar Kulu kitabında yer yer direği, suyu, dünyayı, taşı, toprağı, meyveleri, bulutu, şekeri ve benzeri şeyleri de konuşturur.” (Osmanlı Düşünce Dünyası, S. Hayri Bolay, Akçağ Yayınları, S:234). “Cabbar Kulu çok sorgulayıcı bir düşünürdür. Bir başka özelliği de istiarelerle alegorik bir tarzda fikirlerini ifade edebilmekte oluşudur. Fakat bilgisinin kaynağı ilahidir. Ama bu bilgileri aklın süzgecinden geçirip akıllı varlıklar sunuyor. İstediğini elde edebilmek için Hz. Ali’ye, Veysel Karani’ye, Hz. Peygambere ve O’nun vasıtasıyla Allah’a adeta sormadık soru bırakmıyor. Bir konuda değişik fikirleri Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ve Hz. Resul’ün dilinden söyletebiliyor. İnsanlara daima ümit veriyor; Huzurdan kovulmuşlara af kapısını aralıyor.” (Age. S.252)
…
Büyük mütefekkirimiz Ziya Gökalp’de “Çınaraltı Konuşmaları” adlı kitabında “Meçhul Bir Filozof”a sorular sorarak onu konuşturur ve cevaplar alır.
“Çınaraltı Konuşmaları”nda Ziya Gökalp kendi fikirlerini bir filozofa anlattırarak soru ve cevaplar şeklinde pek çok konuya açıklık getirir.
Bu konuşmalarda Ziya Gökalp; “Mefkûre, Türklerin en zayıf noktası ve en kuvvetli noktası, teşkilatçılık, aile adları, Türk ailesi nasıldı nasıl olacak, iktisadi âdemimerkeziyet, eski Türklerin dini, ecnebi sermayesi, hedefler ve mefkûreler” gibi çok çeşitli konularda bilgiler vermiştir.
Yunus Emre’de bazı şiirlerinde çiçekleri vs. konuşturur.
Bu demek oluyor ki; hayalî şahsiyetleri konuşturmak, sorular sormak ve cevaplar almak bizim milli geleneğimizde hep takip edilen bir yol olmuştur.
“Kutadgu Bilig”’deki bilge: Odgurmuş
Balasagun’da yazılıp Kâşgar’da tamamlanarak (6645. beyit) H:462 (1069-70) yılında Karahanlılar’ın hakanı Süleyman Arslan Hakan oğlu Tavgaç Uluğ Buğra Han’a sunulmuş olan kadim kitabımızı örnek alarak yazılar yazmak bu metodu benimseyenlere sadece onur verir.
Tarihimize bağlılığımızı en azından bu şekilde bir nebze ortaya koyabilirsek kendimizi mutlu sayarız.
Yusuf Has Hacib’in; Daha eğitici ve öğretici ve de ders verici olması bakımından bazı şahısları çeşitli adlar altında konuşturma metodunu ben de benimsedim ve yazılarımda zaman zaman Odgurmuş karakterine, konuşturarak yer verdim
1000 yılı aşkın bir zamandır, gerek devlet yönetiminde olsun, gerekse halk arasında gayri iradi olarak yaşayan “Kutadgu Bilig” deki düşüncelerin bizim tarafımızdan yeniden gündeme alınmasından da ayrıca mutlu olduğumu belirtmek isterim.
…………………………..
Not: Yukarıda da bir nebze belirttim, Yazılarımda “Odgurmuş” (Kanaat, Akıbet ve Hayatın sonu) ve “Ögdülmüş” (Akıl, Devlet ve Ululuk) manalarına gelen iki şahsiyeti bu güne taşıyarak günümüz peroblemlerine de yol gösterici olacağını düşündüm.
Bu konuda; neden “Odgurmuş ve Ögdülmüş” seçmem konusunu bir sonraki yazımızda ele alamak ümidiyle.