Dr. Hayati BİCE: 1977 SEÇİMLERİNDE TÜRKEŞ İLE NECİP FAZIL
1977 SEÇİMLERİNDE TÜRKEŞ İLE NECİP FAZIL
Dr. Hayati BİCE
Partilerinin kurulduğu tarihten Prof. Dr. Necmeddin Erbakan siyasetlerini destekleyen Necip Fazıl Kısakürek, bazı önerilerinin göz ardı edilmesi ve milletvekili aday listelerinde yer verilmesini istediği isimleri göremeyince 1977 seçimleri öncesinde MSP ile ilişkilerini askıya alarak MHP ile işbirliği zemini arar. Araya giren bazı isimlerin de katkısı ile 1977 seçimlerinde Necip Fazıl Kısakürek MHP’yi destekler. MHP’nin kurultay ve İstanbul, Konya ve Kayseri gibi önemli ilerdeki seçim mitinglerine katılır. Bunların başlangıcında Alparslan Türkeş imzası ile hazırlanan bir “Beyanname”nin kamuoyuna duyurulmasını sağlar. RAPOR adı ile kitaplaştırılan yazılarında Necip Fazıl bu “Beyanname Yayınlatma” sürecini işlemiştir. Siaset tarihimiz açısından tarihî önemi olan bu sürecin kanıtlarını RAPOR 3 adlı yayından alıntılıyoruz.
KAYNAK: RAPOR 3, Sayfa:77-88
” (…)
Alparslan Türkeş, 3 Mayıs günü “Türk Milletine Beyanname” başlığı altında kaleme alıp bütün ajanslar ve gazetelere gönderdiği ve milyonlarca nüsha bastırıp her tarafa yağdırdığı tarihî bildiri ile, takip ettiğim stratejiyi taçlandırmış ve kendisini hilkatindeki altun mâdenin 24 âyarlık keyfiyeti içinde göstermiş oldu.
Aynı beyânnameyi “Rapor 3” den de okuyalım:
BEYANNAME
“MHP’nin lideri Alparslan Türkeş, 1977 seçimi eşiğinde nefsinin ve partisinin hesabını şöylece vermek mevkiindedir:
- 1— Alparslan Türkeş, yatalak bir idareye karşı, fikirsiz bir hareket saydığı 1960 İhtilâline, başta, sırf bir fikir yönü vermek ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin ihtilâli sömürmesine mâni olmak için katılmış fakat bu gidiş önlenemeyince ondan uzak kalmış, Türk Milleti ve tarihinin ihtilâl kadrosuna biçtiği suçluluk dairesinin dışında kalmayı ve ibrasına nail olmayı şart bilmiştir.
- 2— Alparslan Türkeş ve Parti’sinin dünya görüşü, ruhî muhtevaya bağlı milliyetçilik olarak metbûluğu (bağlı olunan) ruha ve tabiiliği milliyete veren bir anlayış içinde tek kelimeyle İslâm imanıdır.
- 3— Alparslan Türkeş ve partisi, milliyetçiliği, içi kevserle dolu bir kâse şeklinde görür, ana kıymeti kâsede değil, kevserde bulur ve o kevserin nûrunu ışıldattığı nispette kâseye değer verir.
- 4—- Alparslan Türkeş ve partisi, bugün en keskin bunalımını yaşayan insanlığa yol gösterici istikamet oklarını, Kâinatın Efendisi’nce getirilmiş ruh ve ahlâk ölçüleri olarak ilân eder ve tasarılarını, hasretlerini, her şeyini bu inanç mihrakında toplar.
- 5— Dostluk ve düşmanlık kutuplarımızı tayinde kıstaslarımız şudur ki: Fert, zümre, sınıf ve makam olarak her kim ve her ne olursa olsun, Hakkın düşmanları düşmanımız, Hakk’ın dostları dostumuzdur.
Türk Milletinin maruz bulunduğu derin bunalımın tarihî gelişmesi bakımından yöneticilerin Türk Milletinin dert ve ızdıraplarının sebeplerini teşhis edemediklerini, tedbir ve çarelerde tabana inemediklerini, Türk tarihini gerçek bir revizyona tabi tutamadıklarını ve taklitçi kaldıklarını görüyoruz.
Türk’ün ruh köküne inmeyen ve bağlanmayan her tedbirin temelsiz kalacağı inancındayız.
1977 seçimlerinin eşiğinde, başta milliyetçi, mukadesatçı Türk gençliği bulunmak üzere, Alparslan Türkeş ve Partisinin hüviyeti bu satırlardan ve bu satırların ifade ettiği derin mânâlardan ibarettir.”
ALPARSLAN TÜRKEŞ MHP GENEL BAŞKANI
Onu da benim beyannamem takip etti:
“M.H.P. Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in «Türk Milletine Beyanname» sini okudum.
Pılı-pırtı odalarının raflarında dizili, kapağı arkasına devrik ve içi boş, hattâ süprüntü dolu teneke konserve kutuları halindeki partiler arasında, bugünden itibaren MHP nazarımda bambaşka bir mâna ve hüviyet sahibidir. Onu, müslümanlık ve Türklüğün gerçek hakkını vermeye namzet bir topluluk olarak anıyor ve canımın içinden selamlıyorum.
Bu beyanname, tâ Cava’daki mü’minle Amerika’daki zenci müslümana kadar bütün İslâm âlemini ihtizaza getirecek ve oluş dâvasını temellendirecek kıymette tarihî bir hadisedir. İdeal yumağımızın her lifini içinde saklayan bir tohum… İslâm âleminin Türkiye’den beklediği zuhur ve tecellinin tohumu…
Türkeş beyannamesinde dört ana esası, bir binanın, dört direği halinde vazetmektedir:
- 1— 1980 gece baskınının sorumluları arasında değildir.
- 2— Posa ve kabuk kavmiyetçiliğinden uzak ve ruhî muhtevâya tâbi mânada milliyetçidir.
- 3— Başını dayadığı tek ruhî muhteva, yine tek kelimeyle ve bütün ölçüleriyle İSLÂM’dır.
- 4— Son 150 yıllık taklit devremizin bütün sahtekârlıklarını tezgâhlayacak ve gerçek oluşu billûrlaştıracak bir tarih (revizyon) una taliptir.
Ne Mebus, ne Senatör, ne Bakan, ne şu, ne bu!.. Allah’ın bana biçtiği mânevi makam ve memuriyeti bunlardan hiçbiri tercüme edemez. Bu bakımdan en canhıraş ihlâs ve hasbilik kürsüsünden haykırıyorum: 40 yıllık mücadele ve yepyeni bir gençlik inşası hayatımda, bugün, bu beyannameden, bu beyannamenin sahibine ve partisine taktığı şeref ve mesuliyet bâzubendinden sonra, artık, emin olmaya yakın bir ümid nefesi alabilirim.
150 yıldır her gün biraz daha artıcı bir hasretle kurtarıcısını bekleyen Türk Milletine “beklediğin geliyor!” müjdesini vermenin ilk ümid günü bu tarihî ândır.
“Emin olmaya yakın ümid” ışığının çaktığını gördüğüme ve bu ışığı nice defa hayal edip de karanlıklara düştüğüne göre, bundan böyle yeni inkisarla tahammülü kalmıyan yanık yüreğimi, dâva yolunda en küçük istikâmet hatâsına razı olmaz bir hassasiyetle bu beyannamenin halkaladığı sıcak avuçlara bırakıyor ve 40 yıllık emeğimin semeresini bu çevrenin aksiyoncu ruhundan bekliyor ve istiyorum!
İçi alev alev müslüman, dışı pırıl pırıl Türk ve içi dışına hâkim, dışı içine köle, yeni Türk neslinin maya, çanağı olmak ehliyeti hangi topluluktaysa ben oradayım.
Allah’ın inayeti ve Resulünün ruhaniyeti bu yoldakilerin üzerinde olsun!..”
***
AYNI KALEMİN İKİ BEYANINI YORUMLAMA
Bu iki beyannamenin üslubuna bakan ve Necip Fazıl’ın yazma stiline aşina İsmail Sert gibi bazı aydınlar, benim de kanaatim olan her iki beyannamenin de Necip Fazıl tarafından hazırlandığı fikrindedir. Hazırlanan Beyanname Türkeş imzası altına konarak kamuoyuna sunulmuş ve bu “davetiye”ye Necip Fazıl’ın cevabı olan ikinci beyanname de yayınlanmıştır. Kendi fikirlerinin Erbakan tarafından ciddiye alınmamasına içerleyen Necip Fazıl boş bir sayfa olarak gördüğü ülkücü gençliği kendi fikirleri doğrultusunda yönlendirebileceğini düşünmüş ve bu yoldaki stratejisini uygulamaya koymuştur. Bu işbirliğinin hayata geçirilmesinde rol üstlenen isimlerden Taha Akyol, 28 Mayıs 2002 tarihli “Necip Fazıl ve Türkeş” başlıklı yazısında Necip Fazıl’ın Alparslan Türkeş’in ordu üzerinde “var olduğunu sandığı nüfuzu”nu da kullanmak niyetinde olduğunu kaydetmiştir. Taha Akyol, Türkeş’in evinde yenilen yemek sonrasında Türkeş’ten umduğunu bulamayacağını anlayan Necip Fazıl’ın hayâl kırıklığına da dikkat çekmiştir.
12 Eylül 1980 tarihine kadar -geçen sürede bu beklentisinin nafile olduğunu anlayan Necip Fazıl, ihtilal ile siyasî faaliyetlerin durdurulmasının da katkısı ile ülkücü gençlik ile ilgili hayâllerine son vermiştir.
MHP ile yakınlaşan Necip Fazıl’ın kitaplarının ülkücü gençler tarafından kapış kapış alınarak okunması neticesinde bazı gençler Türk tarihi ve Namık Kemal, Ziya Gökalp ve hattâ Atatürk ile ilgili olumsuz fikir ve imaların tesirinde kalmışlar ve Türk milliyetçiliği fikir sistemini terk etmişlerdir. Necip Fazıl’ın “O ve Ben”, “Batı tefekkürü ve İslam Tasavvufu” gibi tasavvufî eserlerinin etki alanına giren bazı gençler ise kendilerine hemen bir mürşid bulma arayışına girerek değişik tasavvufî gruplar ile temasa geçmişlerdir. Bu tasavvufî yönelişten en büyük faydayı sağlayan camia ise “Menzil” tarikatı olarak bilinen Nakşbendî-Halidî ocağı olmuştur. İskenderpaşa cemaati, İsmail Ağa Cemaati ve hattâ Karagümrük Cerrahi dergahı bile bu tasavvufî arayışlara giren gençlerin uğrak yeri olmuştur.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun 1992 yılında Alparslan Türkeş ve MHP’yi yeterince “İslamî” bulmadığı için MHP ana kitlesinden ayrılarak BBP adlı siyasî oluşuma yönelmesinin köklerini bu süreçte aramak yanlış olmaz.