Caniler başı öcalanın terörist arkadaşının (AHK -halen kandildedir-) kayınbiraderi Avusturya’da öcalanın aleyhinde konuşur. Karar: eleştiren infaz edilecektir ve edilir. Yetmez, Tunceli’deki babası da öldürülecektir, o da öldürülür. Yetmez caniler önderi “eşin de öldürülecek” der. İşkence altında teröristin eşi de öldürülür. Yetmez, terörist kadın o anda hamile yani doğumu yakın bir “ANNE”dir! O anne işkence altında öldürülürken altı aylık bebeğini de düşürür. Yetmez o masum henüz dünyaya gözlerini açmamış altı aylık yavru ayaklarla tekmeletilir. Sonra caniler önderi “ONU SOBADA YAKACAKSINIZ!” emrini verir. Yaktırır suçsuz günahsız yavruyuateşler içinde. Kana doymamış, kine doymamış bu terörist başının canavar yüzünü genç nesillere veya bilmeyenlere anlatmazsak; o caninin öldürttüğü kadınlarımızın, kızlarımızın, gençlerimizin, bebeklerimizin, gelinlerimizin, yaşlılarımızın, Şehit Korucularımız, Şehit Mehmetçiklerimiz, Şehit Subaylarımızın kanları ve külleri bizlere hesap soracaktır.
Çözüm süreci diye Türk Milletine doğusuyla batısıyla dayatılan ölüm sürecini kabul etmek ise yukarıda binlercesinden sadece bir örneğini verdiğim gerekirse binlercesini vereceğimiz zulumler, zalimlikler ve canilikler karşısında susmaktır. Adlî ilahîden haberdar olmamaktır. Hz. Muhammed (S.A.V) efendimizin “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünü duymazlığa gelmektir. Susmayacağız! Alevlerin, taşların, havanın, kanın, kemiklerin, hayvanların, suyun, ırmağın konuşacağı güne masumların hakkını isteyeceği güne yemin olsun ki susmayacağız. Yukarıdaki masum henüz dili konuşmamış anne bile diyememişken yüreğimize, vicdanımıza, adaletimize harflerin yetersiz kaldığı bir dille diyor ki
