Prof. Dr. Vahit TÜRK: ALİ ŞİR NEVÂYÎ’NİN KÜLTÜR TARİHİMİZDEKİ YERİ
ALİ ŞİR NEVÂYÎ’NİN KÜLTÜR TARİHİMİZDEKİ YERİ
Prof. Dr. Vahit TÜRK
Milletler, tarihte yaşamış ulu kişileriyle yaşar ve geleceklerini onların eserlerinden ilham ve ders alarak kurarlar. Bir şekilde bayraksız kalmış olan halklar, önce dillerini sonra da tarihlerinde ve medeniyetlerinde iz bırakmış önemli şahsiyetleri bayrak yapar ve onların çevresinde toplanıp varlıklarını öyle sürdürür. Geçmişinde hem kendi halkına hem de bütün insanlığa faydası olmuş kişilerin varlığı, halkların geleceğe daha güvenle bakmalarını ve millî kimliklerini koruyup geliştirmelerini sağlar. Böyle insanlar, gelecek kuşakların eğitiminde ve yetişmesinde de ilham kaynağı olur.
Türk medeniyet tarihine bu gözle baktığımızda Bilge Kagan ve Bilge Tonyukuk’un ölümsüz eserleriyle başlayan yazı dilimizde Türk diliyle söyleşen halkları bugüne getiren ve onların geleceğini hazırlamalarında kaynak olabilecek yüzlerce eserden söz edebiliriz. Özellikle Hakanîler döneminin büyük bilgeleri Balasagunlu Yusuf, Kâşgarlı Mahmut ve Hoca Ahmet Yesevi, ortaya koydukları eserlerle İslam sonrası Türk medeniyetinin esaslarını belirleyen kişiler olarak karşımıza çıkarlar. Kâşgarlı Mahmut, yazdığı abide eseri Bağdat’ta Abbasi halifesine sunarak Araplardan ve Farslardan sonra Müslüman olan Türk ulusunun dilini onların diliyle aynı seviyeye çıkardı ve onlara “Türk dilini öğreniniz, çünkü onların hakimiyeti uzun sürecektir.” diyerek yaşadığı çağın ve geleceğin durumunu ifade etti. Balasagunlu Yusuf, yazdığı 6645 beyitlik “Kutlu Olma Bilgisi” ile Türk düşüncesinin esaslarını belirleyip onu ölümsüz kıldı. Hoca Ahmet Yesevi ise Türk tasavvufunun kurucusu olarak onun dilini belirledi. Türklerin Müslüman olmasından sonra yetişen bilginler, sanatkârlar ve yazarlar Türk ulusuna mensup olmaktan gurur duyarak bu üç büyük kurucunun yolunu izlediler.
Edebiyatımızın ilk şuara tezkiresinin yazarı, ilk hamsenin ve dört ayrı divanın şairi, ilk biyografi yazarımız, edebiyat bilimine dair ilk eseri yazan kişi, Doğu Türkçesinin ilk münşeat yazarı olan Ali Şir Nevâyî de bu yolu izleyen büyük mütefekkir ve sanatçılarımızdan biridir, ancak Ali Şir Nevâyî hem yazdığı konuların çeşitliliği hem de ortaya koyduğu ve bize ulaşan eserlerinin çokluğu bakımından yukarıda sayılan kuruculardan daha etkili oldu.
Ali Şir Nevâyî’nin yaşadığı bölge Türk medeniyetiyle Fars medeniyetinin iç içe olduğu bir yer idi. Farsçanın Türkler üzerindeki etkisinin farkında olan Nevâyî’nin, ana dilinin yaşaması ve gelişmesi için gösterdiği gayreti göstermiş ikinci bir kişiden söz edemeyiz. O, hemen her eserinin sebeb-i telif bölümünde yazdığı “Bu tür eserler Araplarda ve Farslarda çoktur, ben, Türkler bu bilgilerden mahrum kalmasınlar ve onlar da okuyup faydalansınlar diye Türk diliyle yazdım.” anlamına gelen cümlelerle kendisini halkının bir öğretmeni olarak gördüğünü, onları yetiştirmek ve geliştirmek istediğini gösterir. O, bu düşüncesini yalnız eserleriyle gerçekleştirmemiş, kurduğu medreseler ve diğer hayır kurumlarıyla da halkına hizmet etmiş, insanların sıkıntılarını gidermiş, dolayısıyla halkın gönlüne girmiştir.
Ali Şir Nevâyî henüz hayatta iken Tebriz’de Akkoyunlu sarayında, Kahire’de Kölemenler sarayında, İstanbul’da Osmanlı sarayında bilinen, okunan, eserleri istinsah ettirilen, külliyatları oluşturulan bir şair ve mütefekkirdir. Eserlerinin okunup anlaşılabilmesi için onlarca sözlük hazırlanmıştır. Osmanlı şairleri yüzlerce nazire yazmak suretiyle ona seslenmiş, onun etkisinden dolayı Osmanlı şairleri arasında Doğu Türkçesiyle şiirler yazmak yüzyıllar boyu adeta moda olmuştur. Eserlerinin Türkiye kütüphanelerindeki onlarca yazma nüshasının varlığı, onun Batı Türkleri tarafından ne kadar çok sevildiğinin en değerli kanıtıdır.
Türk Keneşi’nin
Türk nazmıda çü min tartıp alem
Eyledim ol memleketni yek-kalem
diyen ve bütün Türk halkları için son derece önemli olan bu büyük bilge için bir ödül verecek olması elbette onun unutulmadığının ve değerinin bilindiğinin güzel bir göstergesidir. Türk aydınları 1926 yılında Bakü’de toplanan 1. Türkoloji Kurultayı’nda doğumunun 500. yılı için anma toplantıları yapılmasını düşünmüş ve bunun için hazırlık yapmışlardı, ancak mümkün olmamıştı. O toplantıya katılanlardan pek çok aydın ve bilginimiz öldürüldü. Doğumunun 581. yılında verilecek olan bu ödül, onların da hatırlanmasına vesile olsun ve Türklüğün büyük bilgesi Ali Şir Nevâyî ile birlikte onların da ruhları şad olsun. Ali Şir Nevâyî, tarihte olduğu gibi günümüzde de Türk halkları arasında bir köprü olsun, bizleri birbirimize daha da yakınlaştırsın.
Türkiye’de mümtaz edebiyatın büyük alimlerinden olan Prof. Ali Nihat Tarlan; “Türk’ün doğulusu, batılısı, güneylisi, kuzeylisi olmaz. Türk’ün nerede bir yıldızı parlarsa gözlerimiz oraya döner. Ali Şir Nevayi de yıldızlar içerisinde bir kutup yıldızıdır.” der. Biz de onun bütün Türkler için çağlar geçtikçe daha çok parlayan ve yolumuzu aydınlatan bir kutup yıldızı olduğunu belirterek sözlerimizi tamamlayalım.
NOT: 09.02.2022 günü Taşkent’te Nevayi Vakfı tarafından düzenlenen toplantının açılışında yapılan konuşma.