# Etiket
##GENEL

MHP Henüz Sokakta Değil Hatırlatayım Dedim… / Gültekin ÖZTÜRK

 MHP Henüz Sokakta Değil Hatırlatayım Dedim…

 Gültekin ÖZTÜRK

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da meydana gelen demokratikleşmeleri(!) bir trajikomik dizi filmi gibi izlemekteyiz.

Bugüne kadar yaşadıklarımız “Yeni Dünya Düzeni” için hazırlanan ve uygulamaya konan küresel planın parça parça gerçekleştirilen aşamalarıdır.

Bu planın Büyük Ortadoğu “BOP” ve Kuzey Afrika “KAP” ya da ortak adı olan “BOKAP Projesinin” son aşamasına gelmiş bulunmaktayız.

Bu projenin eşbaşkanları ABD Başkanı Obama ile Başbakanımız Sayın Erdoğan’dır.

Ne yazık ki Türkiye bu projeler çerçevesinde adım adım Ortadoğu bataklığına çekilmiş, AB(D) eksenli/yönlendirmeli politikalarla küresel taşeron durumuna düşürülmüştür.

Dün Kuzey Irak’ta oynanan oyunun bir benzerinin bugün Suriye’de tekrar sahnelendiğini görmekteyiz.

Türkiye, Suriye bataklığına gırtlağına kadar gömülmüş, Suriye iç savaşın yalnız bırakılan tarafı yapılmıştır.

Küresel planlar ve AKP Hükümetinin yanlışları, yıkıma yol açacak son derece tehlikeli politikaları ile ilgili düşüncelerimi/uyarılarımı ifade ettiğim çok sayıda yazım vardır.(*)

Türkiye’yi değiştirip, dönüştürecek “Türksüz Türkiye’yi” kuracak yeni ve sivil (!) bir anayasanın esaslarını “AKP-BDP/PKK-Cemaat” temsilcilerinin beyanlarında ya da onların desteği ile toplanan ”TASEV-TÜSİAD-ABANT PLATFORMU” gibi küreselcilerin teklif/önerilerinde veya ABD güdümlü “KÜRT KONFRANSI- DEMORATİK TOPLUM KONGRESİ-PKK-BDP “ gibi gurupların anayasa önerilerinde bulabiliriz.

AKP’nin henüz tamamını masaya koymadığı/koyamadığı yeni anayasa taslağı, İmralı ve ayrılıkçı Kürt gurupları tarafından da ABD’nin müdahalesi sonucu kabul edilmiştir.

“İmralı canisinin dikte ettirdiği Kürt-Türk Federasyonu” demokratik özerklik adı altında açıkça dile getirilmiştir.

Nurcuların, Hizbullahın, Fethullah’ın, Marksist- bölücü PKK-BDP ile yaptıkları söylem/eylem ittifakı ve “Türkiye bir başbakanla yönetilemez, federasyon isteriz! “ söylemleri, söylediklerimizin açık kanıtlarıdır.

Güya “Demokrasi, özgürlük, Avrupa Birliğine girme istekleri, darbeleri önleme, çeteleri yok etme” söylem ve eylemleri, tasarlanan “Yeni Türkiye’nin” kurulmasının önündeki engelleri kaldırmak, bu projeye direnecek güçleri/kurumları tasfiye etmek/etkisizleştirmek/itibarsız hale getirmek gayretinden başka bir şey değildir.

Bugün için İktidarı elinde bulunduran AKP kudretli görünse de gerçekte terörle sindirilmiş, küresel güçlerin güdümüne alınmıştır.

Başbakan bir metre toprağımız bile kontrolümüz dışında değil diyor ama 1200 kilometreyi aşan Güney sınırımız boyunca yolgeçen hanına benzeyen kilometreler boyu bir bant adeta PKK bir savaş cephesine dönüşmüştür.

Güney sınırlarımızdaki bir birçok ilimizde halk PKK tarafından rehin alınmış, Kaymakamlar bile evlerinden askeri araçlarla kurtarılarak kışlalarda saklanır hale getirilmiştir.

Hükümet terörün üstüne kararlılıkla gitmek, terör yuvalarını tarumar etmek yerine, laf ebeliği yapmakta, iktidarını kaybetme kaygısıyla hep yaptığı gibi yine PKK ile uzlaşma yolunu tercih ederek, terörle mücadeleyi ABD/Barzani ittifakının insafına terk etmiştir.

Ülkede iktidarı elinde bulunduran hükümet eğer;

“Koşullar oluşursa genel af ilan edebiliriz(B.A)” diyorsa,

“Terörist başı ile görüşen de görüştü deyip ispatlamayan da şerefsizdir” demesine rağmen, Başbakan’ın Oslo’da özel temsilcisini teröristlerle 5 kez müzakere masasına oturtup protokoller/anlaşmalar imzalatıyorsa,

“Teröristle mücadele, siyasi temsilcileriyle müzakere ederiz” diyebiliyorsa, bu hükümet teröre teslim olmuş demek değil midir?

“Federasyona dönüştürülmüş Yeni Türkiye Projesini” gerçekleştireceklere siyasi ve toplumsal hayatımızda teslim olmayan, sinmeyen, uzlaşıp, anlaşmayan direnme odağı olarak yalnızca “Ülkücüler ve siyasi partileri MHP” kalmıştır ve bu yüzden de alçakça, insanlık dışı tertiplerin hedefi olmuştur.

Küresel güç ve satın aldığı mankurtları “Eski Ülkücüler, Bağımsız Ülkücüler, bilmem ne Ülkücüleri” adı altında topladığı fitne merkezlerinden yönettiği propagandalarla, medyada köşe açtırdığı maymunları vasıtasıyla “Milliyetçi Hareket” bölünmüş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.

Kaset tertipleri gibi aşağılık oyunlarla Ülkücüler ve MHP, Büyük Milletimiz karşısında itibarsızlaştırılarak siyasi hayatımızdan tasfiye edilmek istenmiştir.

Bu sağlanamayınca da MHP’yi ilimli milliyetçiler/ülkücüler hareketine dönüştürülerek etkisizleştirme planını uygulamaya koymuşlardır.

Allaha şükürler olsun ki MHP kongrelerinde Ülkücülerin kararlı duruşu ve kenetlenmesi sonucu bu hain plan bozulmuş, kucağımıza bırakılan bomba sahiplerine iade edilmiştir.

MHP Kongreleri Türk Milliyetçilerini bütünleştirmiş, Ülkücülerin heyecan ve gayretinin doruk noktaya çıkması sonucunu doğurmuş, milletimizin MHP’ye ilgisini arttırmıştır.

Kongreler, medya ve bir kısım aydının, Ülkücü ve onların siyasi temsilcileri olan MHP’nin gücünü görmeleri sağlanmış, istemeden de olsa dikkate alınmaları sonucu doğmuştur.

Ancak hainler ve dönüştürdükleri mankurtları “Ülkücü İrade” tarafından uğratıldıkları ağır hezimetlere rağmen MHP’yi amaçlarına uygun hale dönüştürmek çabasından vazgeçmemişlerdir.

Kurultay öncesi tuzaklar hazırlamakta, Türkiye’yi bölmek için sahneye koydukları yeni planlarını MHP ve Ülkücülere kabul ettirme ya da sessiz kalmalarını sağlama gayretleri göstermektedir.

Çok iyi biliriz ki her şeyin bir haddi/dayanma sınırı vardır.

Hiç kimse Türk Milletinin varlığını koruyucusu ve bekasının yılmaz bekçisi olan Ülkücülerin sabrının/sağduyulu davranmasının sınırlarını zorlamasın/zorlamamalıdır.

Milli varlığımıza yönelen her türlü tehdit ve tehlikenin de bir tahammül sınırı vardır ve bu sınır çizgisi Türk Milletinin birliği/dirliği ve varlığı söz konusu olduğunda sıfır noktasına çok yakındır.

Gaflet/şaşkınlık içindeki hükümet, yandaşları ve hain odaklar bilmelidir ki bu sınırlar çoktan aşılmış, Türk Milliyetçileri/Ülkücüleri patlama noktasına gelmişlerdir.

Türkiye üzerine hesap yapanları uyarıyorum sakın “Türk’ün ayranını” kabartmayın.

Zira bu sınırlar aşılır, Türk ayağa kalkarsa korkarım ki Cennet Vatanım, Cehenneme dönecektir.

Ancak her kes çok iyi bilinmelidir ki, O Cehennemde Türkler değil, kesinlikle Türk’e kefen biçenler, Ülkücülere alçakça tertipler hazırlayanlar yanacaktır.

  • 1000 Yıllık kardeşiz bozmayız, bozdurmayız dedik/diyoruz,
  • Kürt-Türk etle tırnak gibidir ayrılamaz, ayıramazsınız dedik/diyoruz
  • Kız aldık/verdik dünürüz/komşuyuz böyle yaşıyoruz tuz ekmek hakkımız vardır, asla kem gözle bakmayız, baktırmayız dedik/diyoru
  • Kürt-Türk kardeştir ayırmak isteyen kalleştir dedik/diyoruz,

Peki, Kürt kardeşim “Türk-Kürt birlikteliği” için ne diyor/ne düşünüyor?

Acaba Türk’ün Kürt kardeşi için duyduğu duyguları, dile getirdiği düşüncelerin aynısını duyuyor, aynı şeyleri söylüyor mu?

Ben, bugüne kadar az sayıdaki Ülkücü/MHP’li kardeşimizin dışında, bir Kürt kalem erbabından, siyasetçisinden benim söylediklerime benzer tek kelam/söz duymadım/görmedim, bildiğim kadarıyla duyan/gören de yok.

Peki, neden yok ve ben daha ne kadar tek taraflı olarak bu aşkı sürdürebileceğim?

Daha önce bir hikâye yazmıştım şimdi bir daha yazmak ve unutanlara hatırlatmak istiyorum.

Bu hikâyenin çeşitli anlatımları, çıkış kaynağı hakkında çeşitli söylentiler vardır.

Benim duyduğum Sultan Abdülhamit döneminde başlatılan Ermeni isyanı sırasında Avrupa’da toplanan bir Ermeni kongresinde Türk temsilcisi tarafından anlatılmıştır.

“Bir ticaret kervanı, İran’dan Trabzon’a, aylar sürecek uzun ve zahmetli yolculuklarından birine çıkmış.

Kervancının eşeği ile hemen ardındaki deve sarp bir araziden geçerken “çekilir mi bu çile” diye dertleşiyorlarmış.

Eşek “Deve kardeş, senin sırtında ağır yük, benimkinde yüz kiloluk kervancı. Bundan eziyetten kurtulmamız lazım. Sen, ben ne yaparsam aynısını yap, ikimiz de bu dertten kurtulalım” demiş ve bilerek ayağını taşa vurup yaralamış.

Kervancı, topallayan eşeğin uzun yolu gidemeyeceğine karar vermiş ve eşeğin yükünü deveye yükleyerek, eşeği uygun gördüğü bir otlağa bırakıp yoluna devam etmiş.

Deve de eşekle anlaştıkları gibi yapmış ve başlamış topallamaya.    Kervancı onu da aynı otlağa bırakmış.

Eşek ile deve buluşmuş ve otlağın keyfini çıkarmaya başlamışlar.   Bu ikili bolluk ve rahat içinde yan gelip yatmaktan iyice semirmişler.   

Eşek, zevkten dört köşe olmuş şarkı söyleyip sağa sola koşturuyor, keyifli günlerin tadını çıkarıyormuş.

Deve ise her seferinde “etme eyleme eşek kardeş bir duyan olur gelir takar boynumuza yuları, vurur sırtımıza semeri, kes sesini de şu rahatımızı bozma” dermiş.

Deve ne kadar yalvarsa da eşek inat eder aklına esikçe başlarmış yüksek sesle Kürd-ili-hicazkâr anırtıya.

Tesadüf bu ya sahipleri olan kervancı yine oradan geçiyormuş ve duyduğu eşeğin sesine gitmiş bakmış ki kendi eşeğiyle devesi çok sevinmiş.

Devesini kervana katmış, eşeğine binmiş ve hayvanlarına kavuşmanın sevinciyle şarkı/türkü yoluna devam etmiş.

Deve bu işe çok kızmış ve eşeğe demediğini bırakmamış.

Eşek ise rahat “Kızma be deve kardeş! Bu kervancı saf biridir. Dönüş sırasında aynı otlağa yaklaşırken kendimizi yine sakatlar, otlağımıza kavuşuruz” demiş.

Dediği gibi de yapmış ama kervancı bu kez sakat eşeği otlağa bırakmak yerine devenin sırtına sarıp yola devam etmiş.

Rahat ve mutlu hayatı kaybetmesine sebep olduğu için zaten eşeğe öfkeli olan deve, birde onu taşımak zorunda kalınca, eşekten bunun intikamını almaya yemin etmiş.

Derin uçurumlar arasındaki bir patikadan geçerken deve “Eşek kardeş rahatın nasıl ?” diye sormuş.

Eşek devenin sırtında tabi ki keyfi yerine “Sağ olasın deve kardeş rahatım” diye teşekkür etmiş.

Deve içinden “Ben sana rahatı gösteririm!” diyerek sırtında eşek ve ağır yükü ile yol kenarındaki uçurumun en derin yerine geldiklerinde “ Eşek kardeş benim canım oynamak istiyor, şöyle kıvrak bir oyun havası söyle de kurtlarımı dökeyim” demiş.

Eşek telaş ve korkuyla ”Amannnn deve kardeş! Bu uçurumun kenarında oyun mu olur? İlerideki düzlükte mola verilecek. Orada ben söylerim, sen oynarsın” demiş.

Ancak deve kararlıdır, eşeğin yalvarmasını, yakarmasını, dinlememiş ve başlamış hoplayıp sıçramaya.

Sonuçta kendini çok uyanık sanan eşek, devenin sırtından kayıp uçuruma yuvarlanmış ve ölmüş.”

Hikâyem bu kadar diyen Bayram Ağa;

Avrupalı dostlarımız, burada ileri geri konuşanlar ve uyruğumuz Ermeni komitacıları hepinizi uyarıyorum, kimse rahatını/rahatımızı bozmasın/bozmaya da kalkışmasın.

Her kes bilinsin ki artık kimseyi sırtımızda taşımaya niyetimiz yok.

Efendiler, birlikte yürümekte olduğumuz güzel yolumuzu kapatıp bizi derin bir uçurumun kenarından giden bu dar patikadan geçmeye mecbur/mahkûm ettiniz.

Biz şu an sırtımızda türlü cinsten ağır yük ile öfkemiz dorukta bu uçurumun kenarından giden patikanın en tehlikeli yerinden geçiyoruz.

Siz ise bizim bu durumumuzdan duyduğunuz keyiften dört köşe olmuş şarkı/türkü söyler, oyun havaları çalarsınız.

Size iyi eğlenceler dilerim ancak bilmelisiniz ki sabırlı deve gibi sırtımızdaki ağır yüke ve bunca zaman taşıdığımız yükümüzün eşekliğine duyduğumuz bütün öfkemize rağmen çaldığınız bu bağımsızlık oyun havalarına bizim de canımız oynamak isteyebilir.

Herkes aklını başına alsın ve “DEVELERİ OYNATMASIN! DEVELER OYNAMASIN Kİ CENNETİMİZ, HEPİNİZİN CEHENNEMİNE DÖNMESİN !”

Demiş ve kürsüden inmiş.”

Bu ve benzeri konferansların sonuçları 1897 sonrası alınmış/görülmüş ve Avrupalı dostlarımız(!) tarafından günümüzde de yaşadığımız Ermeni İsyanı ve problemi doğmuştur/yaratılmıştır.

Osmanlı döneminde yaşanan bu hikâye ve konusu her aklıma geldiğinde günümüzde benzer bir durumu yaşadığımızı düşünürüm.

Bayram Ağa’nın hikâyesini bu sebeple sizlerle paylaştım. Dilerim herkes bu kıssadan hissesini alır/almıştır.

Güzel günler için kalın sağlıkla.

Ne Mutlu Türk’üm diyene!

08.09.2012/Aydın

———————————–

http://ulkucuyazarlarbirligi.org/?author=20

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi51809-Sahneye_Cikin_Ve_Bu_Oyunu_Bozun_.html

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi52464-Hos_Gelmedin_Nisan_Ayi.html

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi49500-EUZUBILLAHIMINES_%E2%80%93_SEYTANNIRRACIM.html

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi40427-Yeni_Dunya_Duzeni.html

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi37244-Fitne.html

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi54052-Darbeler_Ve_Anayasa_2.html

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi52860-Ne_Mutlu_Turkum_Diyene.html

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi50168-Konusulmayan_Gundemden.html

http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi46515-Yok_Oyle_Racon_Kesmek.html

Leave a comment