# Etiket
#Kitabiyat

Makbule Nur AYAN: Ahmet Vefik Paşa’nın pek nadide kütüphanesi nerede?

Ahmet Vefik Paşa’nın pek nadide kütüphanesi nerede?

MAKBULE NUR AYAN

Ahmet Vefik Paşa, tarihimizin en renkli şahsiyetlerinden biridir, desem yanlış söylemiş olmam herhâlde. Master tezimin konusu Ahmet Vefik Paşa’nın Şecere-i Türk tercümesiydi. Dolayısıyla üç sene boyunca sayfalar arasında defalarca ge­zinmek, ezberlediğim cümleleriyle yatıp kalkmak, hayatını araştırmak, paşayı adeta günlerimin içinden biri hâline getirdi. Babası Ruhiddin Efendi, Divan-ı Hümayun’un ilk Müslüman tercümanlarından olan Ahmet Vefik Paşa, babasının elçilik tercümanı olarak tayin edilmesiyle Paris’e taşınırlar. Lise eğitimini Paris Saint Louis Lisesi’nde alan Ahmet Vefik, Fransızlar tarafından takdir görecek kadar mükemmel Fransızca öğrenir. Yalnızca Fransızcayla da kalmaz, Latince, Grekçe, İtalyanca, İngilizce, Farsça ve Arapça dâhil olmak üzere on altı dil bildiği söyleniyor kaynaklarda. Saint Louis Lisesi binası bugün hâlâ aynı adla hizmet vermekte. Master tezimi savunmamdan bir ay sonra doktora mülakatım için Paris’e gittiğimde Ahmet Vefik Paşa’ya bir borç bile­rek liseyi ziyaret etmek istemiştim de okulun kapıcısı okulun çalışanları ve öğrencileri dışında kimsenin içeri alınmadığını söylemişti, dışarıdan binaya uzun uzun bakmakla yetinmiştim. Zira, Alexandre Dumas ile sınıf arkadaşı olduğu bu lise ve buradaki eğitimi Ahmet Vefik Paşa’nın ilerideki hayatını şekillendiren en mühim unsurlar.

Ahmet Vefik Paşa genel olarak Moliere’den yaptığı tiyatro adaptasyon ve tercümeleriyle bilinse de Türk diliyle alakalı yaptığı çalışmalar da pek değerlidir. İlk Türkçe sözlük olan Lehçe-i Osmani Barbier de Meynard ve Redhouse’un Türkçe sözlüklerine kay­naklık etmiş, Durub-ı Emsâl adlı atasözü sözlüğünü Bursa’nın yaşlılarından derlemiş ve Şecere-i Türk tercümesi Türk milliyetçiliğinin doğuşuna öncü­lük etmiştir. Ahmet Vefik Paşa’yla ilgili araştırma yaparken en dikkatimi çeken bilgilerden biri de Rumelihisarı’ndaki köşkünün bahçesinde Boğaz’a nazır kütüphane binasında altı bin cilt kitabın bulunmasıydı. Hatta torunu Fahrünnisa Hanım’ a göre 15 bin adet kitap bulunuyormuş bu nadir eserlerle dolu kütüphanede.

Savunmamdan aylar sonra bu sefer doktora tez konumu belirlemek amacıyla Fransa Milli Kütüphanesi’nin (BnF) kataloğunda gezinirken Ahmet Vefik Paşa’yla alakalı bir kitap çıktı kar­şıma. Merakla dosyayı açtığımda Fransızca hazır­lanmış Ahmed Vefik Paşa Kütüphanesi Katalogu1 (Catalogue de la Biblioteque de feu Ahmed Vefyk Pacha) olduğunu gördüm. “E.P” imzalı bir önsözde şu cümleler dikkatimi çekti:2 “Eski sadrazam, merhum Ahmet Vefik Paşa’nın Kütüphanesi yalnız Türkiye’de değil, her kütüpha­nesi ve kitap seveni olan memleketlerde meraklılar tarafından bir hayli tanınır. Bu yüzden bu kataloğu, güzel kitapları güzel kitap seven ve takdir edenlerin merak ve alakasına tavsiye etmek lüzumsuzdur.

(…) Bütün garbı ve şarkı tarayarak, en zengin ‘Cabinet d’Amateurs’lerin bile gıpta ettikleri kitap ve yazmaları, asaletle, cömertçe elde etti. Birçok defa, kendi kütüphanesi için elzem addettiği birkaç kita­ba sahip olmak için bitevi kütüphaneler, satın aldı. Hiçbir zaman bu ihtirasının elzem kıldığı muazzam fedakârlıklar karşısında tereddüt etmedi, kaçınma­dı. Eseri tamamlanmış gibiydi. Daha ileri gitmek muhtemelen müşkül olurdu. Belki daha çok kitap toplanabilirdi, ancak daha güzel ve nadir olanlarını bulmak imkânsızdı.”

Önsözün ardından Ahmet Vefik Paşa’nın kütüphane­sine ait 3851 kitabın dillere göre tasnifi yapılmış ve numaralandırılmış. Neler neler yok ki bu kütüphane­de… Fransızca, İngilizce, Almanca gibi Batı dilleri dışında Çince, Japonca, Rumca hemen hemen her alanda eserlerin basma ve yazma nadir nüshaları var. Bütün bu malumattan hayrete düşerken aklımı meş­gul eden tek bir soru vardı: “Peki nerede Ahmet Vefik Paşa’nın kütüphanesi?” Bu sefer de kütüphanenin peşine düştüm, karşıma Prof. Dr. Süheyl Ünver’in “Ahmed Vefik Paşa Kütüphanesi” başlıklı yazısı çıktı. Süheyl Ünver kataloğu 24 Kasım 1962’de görmüş, günlerce kendisinde kaldığını ve ince­lediğini aktarıyor. Katalogun hikâyesine gelince, Ahmet Vefik Paşa 1891’de vefat edince ailesine hiçbir maddi kaynak bırakamamış. Zira Paşa’nın hayatının son demlerinin görevinden azlinden dolayı kütüphanesinde inzivayla geçtiği biliniyor. Aile son çare olarak dönemin hariciye nezareti genel kâtibi Münir Bey’e durumlarını izah ediyorlar. Mü­nir Bey II. Abdulhamid’e başvuruyor ve kitapların bir müzayedede satılmasını, bunun için Fransızca bir fihristin hazırlanmasını emrediyor. Katalogda ayrıca müzayedenin yapılacağı tarih de Fransızca verilmiş: 15 Temmuz 1893. Kütüphaneyi ziyaret etmek ve daha fazla bilgi almak için Münir Bey’e başvurmaları rica edilmiş.

Süheyl Ünver’in aktardığına göre, kitaplar 1893’te kısım kısım satılmış. Batı dillerindeki kitapları toplu hâlde bir yabancı almış. 1902 senesinde ise kütüp­hane binasını ve köşkü Rıza Paşa isimli bir kişi satın almış ve “Rıza Paşa Kütüphanesi” isimli bir kütüp­hane kurmuş. Koleksiyonun tamamını Millî Eğitim Bakanlığı satın alarak Darülfünun Kütüphanesine devretmiş, şükür ki, bugün hâlâ İstanbul Üniversi­tesi Merkez Kütüphanesinde muhafaza ediliyor. Ancak köşk ve kütüphane binası 1927’de satılıyor, kütüphane binası tamir ediliyor. Satın alan aile bazen oturmuşlar, iyi muhafaza şartıyla kiraya verdikleri de olmuş. Ancak sanıyorum artık köşk de kütüphane de yerinde değil.

Peki neler var Ahmet Vefik Paşa’nın ömrünün so­nuna doğru dokuz yıl inziva hayatı geçirdiği kü­tüphanesinde? Bir kere, Mehmet Fuat Köprülü’den öğrendiğimize göre 1693 tarihli, eğer bugün bulunsa en eski nüshalardan biri olacak, Divan-ı Hikmet nüs­hası varmış. Bunun dışında dikkatimi çeken Ahmet Vefik Paşa, Kur’an-ı Kerim, İncil ve Tevrat’ın her dildeki ender nüshalarını toplamaya çalışmış. Yine her dil­de gramer, sözlük, tarih, edebiyat, hukuk, coğrafya ve fenni bilimler (matematik, geometri, astronomi, kimya, tıp, mantık) alanlarındaki kitapların koleksiyonunu yapmaya çalışmış. Beş farklı Mesnevi, altı farklı Hafiz-ı Şirazî Divanı, birçok Oğuzname nüshasının bulunması dikkat çekiyor. Çağatayca kitaplar arasında Velyaminov-Zemov’un Lugat-i Çağatay‘ı, üç farklı Şecere-i Türk, Babürname, Nevayî Külliyatı var. Sylvestre de Sacy, Barbier de Meynard, E. M. Quatremere, A. Remusat, Pavet de Courteille gibi meşhur Fransız Oryantalist ve Tür­kologların bütün eserleri, Redhouse’un sözlükleri, Binbir Gece Masalları’nın Fransızca ve İngilizceye yapılmış tercümeleri kütüphanede mevcut. Kataloga birazcık göz gezdirdiğimizde Paşa’nın sözlüklere özel bir alakası olduğu hemen anlaşılabiliyor, hemen her dilde ve her alanda sözlük ihtiva eden bu kütüphane bildiğimiz şahsi kütüphanelerden epey farklı. Öyle ki, dünya edebiyatının ilk öykü yazan olarak bildiğimiz Boccacio’nun hikâyelerinin dahi iki nüshasını görüyoruz katalogda. Tercümelerini yaptığı kitapların birden fazla baskısını toplamış olması da dikkatimi çekti, mesela Fenelon’dan tercüme ettiği Telemak’m (Les Aventures de Telemaque) beş farklı nüshası mevcut.

Akıbetinin peşine düştüğüm bu nadide kütüphane Süheyl Ünver’in yazısından öğrendiğimize göre dağılmış vaziyette. Yabancı dildeki eserler kimliğim bilmediğimiz bir yabancı tarafından satın alındıktan sonra umarım ziyan olmamıştır ve Avrupa’nın bir kütüphanesinde bilim insanlarına hizmet ediyordur. Rıza Paşa’nın satın aldığı diğer kitapların İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde olması bir nebze içime su serpse de köşkün ve kütüphanenin Ahmet Vefik Paşa’nın vefatından sonra ailesine belli bir meblağ verilerek olduğu gibi muhafaza edilmesini, köşkün müzeye çevrilerek kütüphanenin de halkın hizmetine sunulmasını arzu ederdim. Nitekim, Ahmet Vefik Paşa gibi ileri görüşlü, çağının ötesinde yaşayan bir şahsiyet Avrupalı olsaydı, durum böyle olurdu.

1 Kataloğu incelemek isteyenler bu adresten bulabilir: https://catalogue.bnf.fr/ark:/12148/cb332839407

2Tercüme Prof. Dr. Süheyl Ünver’e ait.

KAYNAK: Dergah Dergisi, Sayı: 382, 2021, İstanbul, s. 11