Prof. Dr. İbrahim YARKIN: ÇOLPAN’IN “BELCİVAN” AĞITI
TÜRKİSTANIN MİLLİYETÇİ ŞAİRİ
ÇOLPAN’IN BELCİVAN ADLI
“AĞIT” ŞİİRİ
Prof. Dr. İbrahim Yarkın
Bu yazımın sonunda, Türkistan’ın milliyetçi şairi Çolpan’ın (Abdülhamit Süleyman’ın) Enver Paşa’nın Doğu Buhara’daki Belcivan’da, istilâcı Sovyet Rus askerleriyle çarpışan Türkistanlı kurtuluş mücahitlerine kumanda ederken, şehit düşmesi vesilesi ile Talât, Cemal ve Enver Paşalar için yazdığı ağıt şiir “Belcivan” verilmiştir. Türkistan’da yeni usulde öğretimin (usûl-i cedidin) ve sosyal hayatta ıslahat fikrinin doğuş ve gelişmesinde Kırımlı Gaspıralı İsmail beyin ve daha sonraları Kazan ve Azerbaycan’dan gelen yayınların tesiri büyük olmuştur. Bunlara muvazi olarak çeşitli doğu ülkelerindeki ve bilhassa Türkiye’deki yenilik ve hürriyet hareketleri de geçen yüzyılın sonlarından başlayarak Türkistan aydınları tarafından takip edilmeye ve oralardan geniş surette yayınlar getirilmeğe başlanmıştır. Türkiye’de Sultan Abdülhamid’i tahtından uzaklaştıran 1908 yılı inkılâbı ve hürriyet mücadeleleri Türkistan milliyetçileri tarafından büyük sevgi ve sempati duygularıyle takip edilmişti. Namık Kemal’in vatan sevgisini ve hürriyeti öven şiirleri ve daha sonraları şair Mehmet Emin’in (Mehmet Emin Yurdakul’un) “Ben bir Türküm” ile başlayan şiirleri Türkistan aydınları arasında heyecanla elden ele dolaştırılarak okunmuştur. Bunlar Türkistan’da başlamış olan milliyetçilik ve sosyal hayatta İslahat ve yenileşme fikirlerinin gelişmesinde başka tesirler yanında mühim rol oynamışlardır. Hürriyet fikrinin gelişmesinde de Türkiye’deki hürriyet hareketlerine ait yayınların mühimce tesiri olmuştur. Rusya’daki Çarlığa karşı hürriyetçi, inkılâpçı hareketler mahdut sayıda bazı aydınlar tarafından takip edilmiş, fakat Türkistan aydınlarının Rus inkılâpçı partileriyle ilişkileri olmamış ve bu partilerin Rusya imparatorluğu idaresi altındaki Rus olmayan milletlere hak tanımadıkları bilindiğinden, bunlar fazla sempati kazanamamışlardır. Türkiye’ye karşı, hürriyete kavuşma isteğinin timsali olarak, yalnız aydınlar değil, şehirli basit kimseden dağdaki çobana kadar büyük kitle tarafından da derin bir sevgi beslendiği tarihî vak’alarla teyit edilmiştir. 1898 isyanını idare eden İşan (Şeyh) Mehmed Ali Türkiye’ye bağlılığını ifâde ettiği gibi, 1916 yılındaki, bütün Türkistan’a yayılan çok geniş halk isyanının çıkmasında, Çarlık Rusya idaresinin Türkistanlılara yaptığı haksız zulüm ve baskılar ayrıca iktisaden sömürme ile birlikte Rus memurlarının aşırı soygunculuklar yanında, bu isyanın alevlenmesinde, Çarlık Rusyasının kardeş Türkiye’ye karşı harp etmesine karşı halkda duyulan nefretin de rolü olmuştur.
1917 yılındaki Çarlığı yıkan Rus inkılâbından sonra, Rusya esaretindeki milletler birbiri ardına istiklâllerini yahut muhtar millî hükümetlerini kurmuşlar ve Türkistan’da da, biraz gecikerek de olsa, Kokand şehrinde toplanan kongrede millî muhtar Türkistan hükümeti ilân edilmişti- Taşkent’teki Sovyet hükümeti üstün silâhlarla mücehhez Kızıl Ordu kuvvetleriyle bu hükümete karşı hücuma geçti, Kokand şehrini zaptederek bir kaç gün yağmaya tabî tuttuktan sonra, yakarak şehri tahrip etti. Türkistan’da “Basmacılık Hareketi” adı altında tanınan çok geniş millî isyan hareketinin başlaması yukarıki millî muhtar hükümetin silâh gücüyle dağıtılmasıyle ilgilidir. Kokand şehri Sovyet Rusların eline düştükten be yakıldıktan sonra, şehri müdafaa eden milis kuvvetleri, başlarında Ergeş Korbaşı (çete kumandam) olduğu halde, şehir dışında Ruslara karşı çete (gerilla) harbine başlarlar ve bu hareket gittikçe genişleyerek bütün Türkistana yayılır. Bu yazıda millî ayaklanmanın inceliklerine girmek mümkün değildir. Bu millî isyanın muvaffak olamayışında, Moskova merkezinin ilk fırsatta bu harekete karşı büyük kuvvetler sevk ederek plânlı ve köklü tedbirler alması yanında, isyancıların başında teşkilâtçı ve modern askeri bilgi sahibi aydın kimselerin bulunmayışı yahut azlığı, silâh tedarikinde güçlük ve halktan çıkan rehberlere tam hâkim olarak onları tek askeri kumanda altında toplayabilen bir başkumandanın bulunmayışı da rol oynamıştır.
Ever Paşa’nın Türkistan’a gelişi ve “Basmacılık Hareketi’’ başına geçmek üzere 1921 yılı Kasım ayında Buhara’dan gizlice Doğu Buhara’ya hareket edişi ve buna sebep olan amiller üzerinde bu kısa yazıda durmama imkân yoktur.
Enver Paşa Doğu Buhara’ya varışında iknâ edebilmek ümidiyle Buhara Emirinin adamlarından Özbeklerden Lakay kabilesi başbuğu İbrahim Lakay’ın yanına gider. İbrahim bey ise, cahil, müteassıp ve yenilikçi (cedidcilerin) düşmanı bir zattır. Enver Paşayı cedidcilerin büyüğü saydığından onu ve adamlarım silâhtan tecrit eder ve uzunca müddet göz hapsi altında tutar. Böylece isyancı millî kuvvetleri teşkilâtlandırmak için lüzumlu uzunca müddet kaybedilmiş olur. Buna rağmen Enver Paşa İbrahim Lakay’dan kurtulur kurtulmaz, kısa müddette büyük heyecan uyandırmağa ve kendi etrafında epeyce gönüllü kuvvet toplamağa muvaffak olur. Enver Paşanın manevî prestiji birbirleriyle rekabetten dolayı her vakit birlikte hareket edemeyen, Basmacı rehberlerinden büyük bir kısmının birleşmesini mümkün kıldı ve genç Buharalılar partisinden bir kısmını kendi etrafında topladı. Enver Paşa’nın millî isyan hareketinin başına geçmesiyle, millî heyecan kuvvetlenir ve Sovyet Rus istilâcılarına karşı mücadele azmi bütün Türkistan’a yayılır. O güne kadar bu millî harekete aktif surette iştirak etmeyen bir çok aydın ve din adamı ve hattâ Sovyet rejimi idaresinde yüksek mevkileri işgal eden kimseler dahi Basmacılara katıldılar. Enver Paşa Türkistan’da “bütün Müslümanların birleştirilmesi” ve “Büyük Türkistan Devleti kurmak” gibi şiarlarla muhafazakâr din adamlarım da içine alan, bütün gayrı memnun halk kitlelerini kendi etrafında topladı. 1922 yılı Mayısında o, Rusların Buhara, Hive (Hârezm) ve Türkistan’ın bütün kısımlarını serbest bırakmalarını talep ederek, Moskova’ya bir ültimatom gönderdi. Bundan sonra o, kendi askerî kuvvetlerini, Türkistan’ı Rusya boyunduruğundan kurtarma hareketine yöneltti. Fakat bu heyecanlı devre çok sürmedi.
Basmacılığın Enver Paşa etrafında birleşmesi, Moskova Sovyet merkezini, bu hareketin gerçekten ciddiliği ile karşı karşıya getirdi ve Merkezî Rusya eskiden mevcut askerî kuvvetlere ilâve olarak büyük sayıda yeni askerî kuvvetleri Türkistan’a sevk etti. Bütün bu ciddî vak’alar cereyan ederken, beklenmeyen bir felâket Türkistan millî hareketine de büyük bir darbe oldu. Enver Paşa silâh arkadaşlarıyle Belcivan yakınlarında bir köyde Kurban bayramım kutlarken, Ruslar aniden baskın yaparlar. Enver Paşa başka silâh arkadaşlarının toplanmasını beklemeden, yanındaki bir kaç kişi ile ata atlar ve Ruslara karşı hücuma geçer ve bu esnada şehit düşer.
Enver Paşanın ölümü vesilesiyle bir çok halk şairi tarafından mersiye şiirler söylenmiştir. Şair Çolpan’ın (Abdulhamit Süleyman’ın) aşağıda yazılan ağıtı, bu millî hisleri ateşli bir şekilde ifadelendirmektedir. Çolpan geniş kültürlü milliyetçi bir aydın sıfatiyle, Türkiyedeki hürriyet hareketlerini ve onun rehberliğini derinliğine takip ederdi. Bu ağıt şiir, onun ateşli millî hislerini dile getirdiği gibi, o günlerde Türkistan’da aydınlar arasındaki Türkçülük ve Türkiye’deki siyasi vak’alarla ilgilenmenin bir ifadesidir. Bu şiir Türkistan’da yayınlanamadığından, aydınlar arasında elden ele dolaştırılarak okunmakta idi ve ancak Türkiye’de Türkistanlıların bazı eserlerinde yayınlanmıştır. Biz aşağıda bu ağıt şiirin evvelâ Özbek şivesinde esas metnini ve altında Türkiye Türkçesiyle biraz değiştirilmiş şeklini veriyoruz:
BELCİVAN
Feryâdım dünyanın barlığın boğsun!
Ümidnin en sofiğı iplerin üzsin!
Gazabdan titregen yaş bid yiğitnin,
Taşdek sinesige oklar ornaşmış.
Tağlarda erk üçün yürgen kiyiknin
Kara közlerige mâtemler kirmiş.
Deryalar, tolkunlar titretken bir er,
Zarbalar kahrıdın yıkılmış kalmış,
Kurtuluş yulduzı yoklıkğa kirmiş,
Senin son canının yavların almış.
Marmara yollan, Edirne yolı,
Çatalca kenliği, Boğaz tarlığı,
Karpat belendliği, Trablus çöli,
Güzel Selâniknin şirin bağları.
Şehitler yüzige tamğuçu nurlar
Kanlar yığlatdı ki bizni bu haber,
Berlin köçeleri yiğitnin birin
Toptoluğ galbaları koynığa aldı.
Tiflis havalan bir necat erin
Kara kanğa boyab yerlerge saldı.
Tarihnin rengini köp kanlar bilen
Karartğan, toldurğan bırak Belcivan
En sonğı ümidni kanğa boyağan
Ah, kanday oğursız zamanlar kelgen,
Feryâdım dünyanın barlığın boğsun
Kapkara bahtamğa şeytanlar külsün.
BELCİVAN
Feryadım dünyanın varlığını boğsun!
Ümidin en son iplerini üzsin (koparsın),
Gazabdan titreyen genç bir yiğidin,
Taş gibi sinesine merimler yerleşmiş.
Dağlarda hürriyet için yürüyen (gezen) geyiğin,
Kara gözlerine matemler girmiş.
Deryalar, dalgalar titreten bir er,
Darbeler kahrından yıkılmış kalmış,
Kurtuluş yıldızı yokluğa girmiş,
Senin son canını düşmanların almış.
Marmara yolları, Edirne yolu,
Çatalca genişliği, Boğaz darlığı
Karpat tepeleri, Trablus çölü .
Güzel Selânik’in şirin bağları,
Şehitler yüzüne damlayan nurlar,
Kanlar ağlattı ki bizi bu haber,
Berlin sokakları yiğidin birini
Dopdolu galbaları koynuna aldı.
Tiflis havalan bir necat erini
Kara kana boyayıp yerlere saldı (serdi),
Tarihin rengini çok kanlar ile
Karartmış, doldurmuş bir Belcivan da,
En son ümidi kana boyamış.
Ah, öyle bir uğursuz zamanlar gelmiş,
Feryadım dünyanın varlığını boğsun,
Kapkara bahtıma şeytanlar gülsün.
KAYNAK: TÜRK KÜLTÜRÜ, SAYI:123, OCAK 1973