# Etiket
##GENEL

Gültekin ÖZTÜRK: Peki Size Ne Demeliyim?

“İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler……. Biz zulmetmekte olan nice memleket kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana getirdik. Onlar azabımızı hissedince hemen oradan süratle kaçıyorlardı.

Onlara, “ Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün.

Çünkü sorulacaksınız” denildi.

“Eyvah bizlere! Biz gerçekten zalim kimseler idik” dediler. (Enbiyâ/1-11-12-13-14)”

 

Dünyanın en büyük ve donanımlı ilk beş ordusundan biri Türk Silahlı Kuvvetleridir. Ne var ki bu ordu/devlet yıllardır birkaç bin kişiyi geçmeyen, imkânları/teçhizatı sınırlı PKK teröristleri ile baş edemiyordu.
Bu ordu nasıl bir ordudur?

Bu nasıl bir terör örgütüdür?

Bu nasıl bir terörle mücadeledir?

Bu ve benzeri soruları yıllarca sordum. Kendimce çeşitli cevaplar verip, çözümler ürettim.

Ancak verdiğim her cevabın yanlış, bulduğum her çözümün geçeriz olduğunu kısa sürede gördüm. Yine de, bu sorularımın/cevaplarının ve çözümlerin ne olduğu konusundaki merakımın beşinde koşmaktan bıkmadım/vazgeçmedim.

Ta ki, 06.01.2012 sabahı gazetemde, Türkiye Cumhuriyetinin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs suçlaması ile tutuklanıp cezaevine kondu” haberini okuyuncaya kadar.

Bu habere önce inanamadım. Baktım ki televizyonlar da aynı haberi veriyor, yorumcular bununla ilgili çeşitli yorumlar yapıyor, “demek ki rüya görmüyorum, haber doğru. Yıllardır aradığım sorunun cevabı verilmiştir” dedim ve sevindim doğrusu.

Cevabı çok basit/açık bir sorunun peşinden yıllarca boşuna koşmuşum.

Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısının iddiasın dayanarak, 12. Ağır Ceza Mahkemesi üç satırlık tutuklama kararı gerekçesinde, yıllardır cevabını arayıp da bulamadığım soru/soruları esaslı bir biçimde cevaplandırmıştı.

Meğer benim yıllardır ordu diye bildiğim, gözbebeğim gibi üstüne titrediğim, 700 bin kişilik Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı, “terör örgütü kurucusu şüphelisi, dolayısı ile yönettiği silahlı kuvvetler de, bir terör örgütüymüş. ”

Eğer bu doğruysa ki “kuvvetli suç şüphesi iddiası ile tutuklandığına göre doğruluğu güçlü bir ihtimaldir” yıllardır terörle mücadele bir masalmış. İnsanlarımız boşuna ölüyor/öldürülüyor, kaynaklarımız heba ediliyor, şehitlere ağıt/destan yakıyormuşuz.

Yıllardır “terör örgütü elebaşı İmralı’da, nasıl olur da bu terör bitmez/bitirilmez diyordum” demek ki yanlış biliyormuşum/biliyormuşuz.

İlker Başbuğ’un yerine geçen Işık Koşaner ve kuvvet komutanları neden istifa ettiler, şimdi anlamaya başlıyorum. Ayvanın iyisi torbadaymış da haberimiz yokmuş.

 

Allah’a şükürler olsun ki, Cumhuriyetimizin yürekli/mahir savcıları, Türk Milleti adına karar veren bağımsız/tarafsız Türk Mahkemeleri ve Yargıçları var da, bu acı/vahim gerçeği öğrendik.

Artık gerisi kolaydır. Eğer iddia doğruysa “Örgüt ve yöneticileri bellidir. Yüzlercesi zaten yıllardır Silivri’de, Hasdal’da tutukludur. Şimdi de bir numarası tutuklandığına ”terör belasından” kurtulduk demektir.

Demek ki, “terör örgütü kurmaktan dolayı tutuklanan” İlker Başbuğ’un koltuğunda bugün oturan ve bir siyasi partinin genel başkanı (PKK ile ilişkisini saklamayan) tarafından da kendisine “onbaşı rütbesi” layık görülen 28. GK Başkanı, rütbe/unvan atlatılarak, önce kuvvet komutanı, sonra GK başkan vekili, daha sonra da Genel Kurmay Başkanlığı görevine boşuna getirilmemiş.

Fakat ne gariptir ki, bugünkü GK Başkanının, bütün sicil ve terfilerinde, atandığı üst düzey ordu komutanlıkları kararlarında,“Terör örgütü kurma iddiası ile” tutuklanan eski GK Başkanının imzası var. 

Peki, bu nasıl bir terör örgütü kurucusudur ki, örgüt mensubu olmayan birini orduda üst komuta görevlerine teklif eder/getirir veya getirilmesin engellemez?

Bu soru, cevaplaması pek de kolay olamayan bir sorudur, mantıklı bir cevap bulmak da çok zordur. Ancak buna uygun bir cevap bulmak zorunluluğu bulunmaktadır.

 

“Vatandaşlarımıza terörist demekten utanıyorum”

28. Genel Kurmay Başkanı, bu vecizesini boşuna söylemiş olamaz. Bir/belki de birçok bildiği var ki, durduk yerde bu derin anlamlar taşıyan sözü söylemiştir.

 

Aynı karavanaya kaşık salladığı ast ve üstleri hakkında “terör örgütü kurmak veya üyesi olmak” suçlaması yapılırken, silah arkadaşlarına “terörist” demek durumunda kaldığı için mi utanmaktadır?

 

Kendisinin komuta ettiği, yüzlercesi şehit/gazi olmuş kahramanlara sahip bir ordunun mensuplarına “terörist” dendiği için mi utanmaktadır?

Silahlı Kuvvetlerin mensuplarını şehit edenlere, İçişleri Bakanının hem de TBMM Kürsüsünden, “gerilla” demesinden dolayı mı utanmaktadır?

Kaçakçılık yaparken, sınırlarımız dışında, uçaklarımızın bombalarıyla ölen masum/suçsuz korucu ailesi mensuplarına “terörist” dendiği için mi utanmaktadır?

Yoksa İmralı canisine bağlılığını inkâr etmeyen BDP Genel Başkanının, omzundaki apoletleri yok sayıp, şu an yaptığı görevini tanımayarak, kendisi için onbaşı rütbesini layık görmesinden dolayı mı “vatandaşlarıma terörist demekten utanıyorum” vecizesini söylemiştir?

Sayın Genel Kurmay Başkanımız acaba bunlardan hangisi için utanmaktadır?

Bu sorular/acabalar kafamı kurcalamakta/beynimi kemirmeye başlamış bulunmaktadır. Ve bilesiniz ki henüz cevapları verilmemiş durumdadır.

Şimdi de bu sorulardan/acabalardan dolayı ”başım çok ağrıyor” ve uzun sure de ağrıyacağa benziyor.

İçinde bulunduğumuz trajikomik durum karşısında, aklımıza gelen/gelebilecek olan sorular bunlarla da bitmiyor ve hiçbirinin mantıklı bir cevabı da yok/olmayacak gibi de görünüyor!

Çünkü, terör örgütü suçlamaları ile tutuklananların tamamına yakınının terfi/atamalarında, yani 2002-2011 yıllarında alınan bütün Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararlarında; Başbakanın/Hükümetin/Komutanların/Cumhurbaşkanının onayı/imzası var.

Başka bir deyişle, bugün “terörist” suçlamasıyla tutuklu bulunan bütün TSK mensuplarını

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer üt düzey devlet yetkilileri görevlendirmiştir.

Devlet nasıl olur da terör zanlılarını komutan olarak görevlendirebilir?

Böyle bir durum nasıl olabilir, böyle bir devlet nasıl bir devlettir?

Yani siz hükümetsiniz, devletsiniz ve kalkıp terör örgütü kuran/yöneten ve/veya mensubu olanları silahlı kuvvetlere komutan atıyorsunuz.

Çıkıp “Benim bakanım/müsteşarım/müdürüm/memurum/valim/savcım/hâkimim/genelkurmay başkanım” dediniz/diyorsunuz.

Bu sözleri söyledikten sonra “Bilemedim/anlayamadım/bilmiyordum” Diyebilir misiniz?

Elbette diyemezsiniz!

Suç işleyenleri, suç örgütü kuranları devlet görevine atayanlar, bunlar hakkında bilgi/belgelerin varlığı bilindiği halde, görevlerine son vermeyip, yıllarca onlarla çalışanlar bu kişilerin suçuna ortak/azmettirici olmaz mı?

Bu kişiler terörist ise, siz nesiniz? Siz ne oluyorsunuz/olursunuz hiç düşündünüz mü?

Cumhuriyetin Savcıları, Büyük Türk Milleti adına karar veren yüce Türk mahkemeleri sizin için ne karar verecek biliyor musunuz?

Benim/bizim, yarın size hangi sıfatınızla hitap edeceğimizi biliyor musunuz/belirlediniz mi?

Hay Allah müstahakkımı versin!

Merak ettiğim, cevaplayamadığım bir soruya cevap buldum diye sevinirken, onlarca yeni ve cevaplandırılması daha güç sorularla karşılaştım.

 

Bir Hadis-i Şerif “Emanetler layık olmayanlara verildiğinde, Kıyameti bekle !” diyor.

Al sana başka alandan farklı bir soru; ”acaba vakit geldi mi?”

Bunun cevabını yalnızca Allah(cc) bilir ve biz Allah’ın huzuruna çıkmaktan korkmayız ama yine de soru sorudur.

Bu merakımdan dolayı bir gün başıma bela gelecek ama ne yaparsın “can çıkmadan huy çıkmıyor”. Kimilerine göre biz, “bu merak teknemizle” çok daha tehlikeli sulara yelken açtık. Olsun varsın, ölümden öte yol yoktur diyenlerdeniz.

Bu yüzden biz “Ülkücülere ahmak” diyenler de vardır.

Ben de onlara;

Allah’ın insanlara verdiği en büyük armağan “akıldır”.

Bir Hadis-i Şerifte “ İnsanların hayırlıları, ahmak diye adlandırılmadıkça Kıyamet kopmaz denildiğini biliyor musunuz?” Diyorum.

 

Dilerim bu sorulara kısa sürede doğru cevaplar verir ve bu kargaşadan biran önce kurtuluruz.

Bu hallerin/hallerimin ve merakımın “akıl sağlığıma” bir zarar vermemesi, Cenab-ı Allah’tan dileğimdir.

 

Güzel günler için kalın sağlıkla. 12.01.2012

 

Gültekin Öztürk

Tarihçi-Yazar

 

www.haberiniz.org

www.aydinlihaber.com

www.altylılar.net

 

 

Leave a comment