# Etiket
#EDEBİYAT #GÜNDEM #Tarih #Türk Yurtları #Türk-Birlikçilik

Ahmet Bican ERCİLASUN: Dîvânu Lugâti’t-Türk

Dîvânu Lugâti’t-Türk

ve eserin girişinde Türkler

Ahmet Bican ERCİLASUN

 

Dîvânu Lugâti’t-Türk, Malazgirt savaşından hemen sonra, 1072-1077 yıllarında yazılmış olan Türkçeden Arapçaya bir sözlüktür. Türk dilinin bilinen ilk sözlüğü olan eser, 11. yüzyıl Türk dünyasının, Türk efsane ve destanlarının, Türk âdet ve geleneklerinin, Türk kavram dünyasının ansiklopedik bir eseri gibidir. Bu sebeple Türkologlar, eserin yazarı olan Kâşgarlı Mahmud’u Türkoloji’nin babası olarak kabul ederler. Gerçekten de Kâşgarlı Mahmud bu eseriyle Türkoloji’nin kurucusu sayılmaya layık önemli bir bilim adamıdır.

Eserin adı, “Türk Lehçelerinin Divanı” anlamına gelir. Divan,(bir şeyleri) toplayan, bir araya getiren” demektir; bu eser de 11. yüzyıldaki Türk lehçelerine ait 9.000 kadar kelimeyi bir araya getirdiği için bu adı almıştır. 11. yüzyılda yazılmış bir sözlük için 9.000 kelime çok büyük bir sayıdır. Üstelik Kâşgarlı Mahmud, bu kelimelerin anlamlarını vermekle yetinmemiş, onları örnek cümlelerde, atasözlerinde veya şiirlerde göstermiş; gerekenleri de uzun uzun açıklamıştır.

Dîvânu Lugâti’t-Türk’te 40’ı dörtlüklerden, 51’i beyitlerden oluşan 91 şiir vardır. Şiirlerin toplam mısra sayısı 746’dır. Özellikle dörtlüklerden oluşan koşma tarzındaki şiirlerle eser, Türk halk şiirinin ilk külliyatı sayılabilir. İşte bir örnek:

Etil suwı aka turur,

Kaya tüpi kaka turur,                                   

Balık telim baka turur,                

Kölü? takı köşerür.                                       

İdil suyu akıp durmada,                                                            

Dağ dibini kakıp durmada,                                                      

Balık da çok, kurbağa da,                                         

Gölcükler de oluşur orda.

Atasözlerimizin de ilk külliyatı bu eserdir. Birbirinden farklı 274, tekrar edilenlerle 344 atasözü, kelimelere örnek olarak verilmiştir. Biz de birkaç örnek verelim:

Etli tırŋaklı adırmas “Etle tırnak birbirinden ayrılmaz.”

Koş kılıç kınka sıgmas “Çifte kılıç bir kına sığmaz.”

Ot tütünsüz bolmas, yigit yazuksuz bolmas “Ateş dumansız olmaz, genç günahsız olmaz.”

Alp Er Tonga ağıtının ilk ve tek kaynağı da bu eserdir. Bunun gibi, Şu Destanı da sadece Dîvânu Lugâti’t-Türk’te yer alır. Oğuz boylarının ilk kaynağı da yine Dîvânu Lugâti’t-Türk’tür. Hem de damgalarıyla birlikte.

Kâşgarlı Mahmud, Türk kelimesine de uzun bir madde olarak eserinde yer verir. Bunun dışında, eserin girişinde de Türkler hakkında çok güzel sözleri vardır. Girişteki bu sözler iç kafiyelidir. Bu sebeple rahmetli Ziyat Akkoyunlu ile eseri yayına hazırlarken bu kısmı biz de secili (iç kafiyeli) olarak Türkçeye çevirdik. Kâşgarlı Mahmud 11. yüzyılda Türkler için şöyle diyor:

Şimdi, Muhammed oğlu Hüseyin oğlu Mahmud kulunuz, gördüm ki;

“Yüce Tanrı, Türk burçlarında doğdurdu devlet güneşini 

Onların ülkeleri etrafında döndürdü göklerin çemberini 

Onlara ad verdi Türk diye 

Ülkelerin idaresini verdi mülk diye 

Zamanın hakanları yaptı onları 

Ellerine verildi günümüzdeki insanların yuları 

Onları görevlendirdi halk üzre 

Onları kuvvetlendirdi hak üzre 

Aziz kıldı onlara yanaşanları 

İdareleri altında çalışanları.

Onlar (Türkler) sayesinde muratlarına erdiler 

Ayak takımının şerrinden esen oldular 

Aklı olan herkes onlara katılmalı 

Onların oklarından korunmalı 

En iyi yol konuşmaktır onların dillerini 

Duyurabilmek için onlara ve meylettirebilmek için gönüllerini 

Takımından ayrılıp Türklere sığındığı zaman bir düşman 

Güven verilip ona, kurtarıldığı zaman korkularından 

Başkaları da sığınır onunla beraber 

Ve üzerlerinden kalkmış olur tüm zarar.”

Leave a comment