Dr. Hayati BİCE: “Takvâda Üstünlüğü’ne Tarihin Tanıklık Ettiği Millet” : TÜRK
Mevzu “Irk” ise son sözü “Genetik” söyler…
Dr. Hayati BİCE
Son bir haftadır gündemi sarsan etnisite/kavim/millet tartışmalarında Kur’an-ı Kerim’de “millet” kelimesinin nasıl kullanıldığını işaret eden yazımdan sonra yayınlanan onlarca yazıdaki kafa karışıklığını görünce konuyu “ırk” temelinde ele almak gereğini de hissettim.
Kur’an-ı Kerim bir “Genetik Kitabı” mıdır?
“Kur’an-ı Kerim için bir bu denilmemişti” diyenleri işitiyor gibiyim. Kimilerine göre bir “hukuk külliyatı” muamelesi gören Hakîm Kitab’ımız bazen de bir astronomi kitabı gibi ele alınmıştır. Hatta son zamanlarda Kur’an-ı Mübin’i bir “şifreler koleksiyonu” olarak ele alma absurdlüklerine de tanık olduk.
Peki, niye böyle bir başlık attım o zaman? İzah etmeliyim:
Tıp Fakültesi’ni henüz bitirdiğim günlerde Ankara’da “Kur’an’ın Anlaşılması” başlıklı bir sempozyum yapılmıştı. Orada akademik ünvanı da olan bir konuşmacı Kur’an’da ana rahminin duvarlarının tarif edildiğini söyleyince duyduğuma inanamamıştım. O günlerd henüz akademik kariyerinin başında olan bu ilahiyatçı, “Kur’an-ı Kerim’in bir ayetinde yer alan ‘insanın yaratılırken üç karanlıktan geçirildiği” mealindeki ibareyi kadın rahim organının çeperinin üç kat olması ile izah etmeğe çalışıyordu.[1]
Oysa Kur’an-ı Kerim’e embriyolojik açıdan yaklaşılmağa çalışılsa ve insanoğlunun yaratılışına işaretler aransa ilk vahyedilen sure olan Alak suresinden itibaren pek çok tutunulacak dal bulunulabilirdi.
Kur’an-ı Kerim ile insan antropolojisi arasında ilişki kurulmasına zemin olacak bağları izah edeceğim bu yazıda embriyolojik göndermeleri bir kenara bırakıp ırk/soy/kavim tartışmalarına Kur’an-ı Kerim’de nasıl ışık tutulduğu üzerinde duracağım.
Kur’an-ı Kerim’de Irkların ve Kavimlerin Farklılaştırılması
Antropolojik olarak insanın yaratılması ile Irkların ve Kavimlerin Farklılığı konularında dikkate alınması gereken iki ayete dikkat çekmek istiyorum:
1. Rum Sûresi: 22 Ayet: Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da Allah’ın (varlığının ve kudretinin) ayetlerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.
2. Hucurât Sûresi: 13. Ayet: Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.
Rum Sûresi’nin 22. ayetine işaret eden ünlü İlahiyatçı Prof. Dr. Hayreddin Karaman; ayetteki “renk” vurgusunu biyolojik farklılıklara, “dil” işaretini ise kültür farklarına işaret eden anahtar kelimeler olarak değerlendirmiştir.[2]
İşte burada “biyolojik” olarak işaret edilen gerçekliğin bugünkü adı Genetik bilimidir; buna göre Rum Sûresi’nin 22. Ayetinde Rabb-i Zül-Kemâl insanın yaratılışındaki genetik belirlemeye dikkat çekmiştir.
O halde bu yazımdaki Kur’an-ı Kerim bir “Genetik Kitabı” mıdır? sorusunun sadece Rum Sûresi’nin 22. ayeti bağlamında olsa bile yanıtı “evet” olabilir.
Kabile, Soy, Kavim Kur’anî Kavramlar mıdır?
Bu sorunun yanıtı ise Hucurât Sûresinin 13. Ayetine yerleştirilmiştir. Ayette geçen “kabile” kelimesinin çoğulu olan “kabâil” ve “etnik soy” anlamına işaret eden “şa’b” kelimesinin çoğulu olan “şuub” kelimesi hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık bir şekilde genetik formasyonun çevre faktörleri ile birlikte şekillendirdiği antropolojik varoluşu yansıtır.[3]
Bu konularda İslm’ın yaklaşımını çok güzel özetleyen Prof. Dr. Hayreddin Karaman’a göre “…millet dediğimiz toplum yapısını ifadeye en yakın kelime ‘kavim‘dir. Kur’ân-ı Kerîm’e göre insanlar bir kökten (topraktan), sonra bir ana-babadan (Âdem ile Havvâ’dan) yaratılmışlardır. Aynı kökten gelmelerine rağmen yeryüzüne dağılmışlar, dilleri ve renkleri farklı kılınmış, farklı kelimeler isimlerle anılan gruplara, topluluklara ayrılmışlardır. Bütün bu oluşma ve gelişmeler fıtrat (yaratılış) icabıdır, tabiîdir, Allah’ın irâdesi ile olmuştur.” [4] Dolayısıyle ırk/kavim farklılıklarına karşı çıkmak -farkında olunsun veya olunmasın- ilahi iradeye muhalefet etmektir.
Antropolojik bağlamda Kur’an-ı Hakîm terminolojisinde yer alan bir diğer varoluş formu “aşiret” olarak ifade edilir. Kur’an-ı Kerim’de aralarında genetik benzerliği oluşturan bir akrabalık ilişkisi olan insan topluluklarını ifade eden bu kelime, kabileden daha dar kapsamlıdır. Kur’an-ı Kerim’de bu kavramın yer aldığı ayetlerin nüzul sebeplerine bakıldığında bu ifadem, kolayca anlaşılabilir. Bir örnek olarak Hz. Rasûlullah’ın nübüvvet görevinin ilk zamanlarında inzal olunan Şuarâ sûresinin 214 ayetine bakılabilir: “Ve en yakınların olan aşiretini korkut.” [5]
Antropolojik olarak ele alındığında insan toplulukları, Kur’an-ı Kerim’deki soy bağlılığı esasında küçükten büyüğe doğru şöyle sıralanır: Aile <Aşiret <Kabile <Soy <Kavim.
Bir iman birliğini teşkil eden aynı inanç/din/ülkü etrafında birleşen topluluklar ise Kur’an-ı Kerim’de “Millet” olarak tarif edilmiştir. Bu konuda bir önceki yazımda yeterince bilgi verildiği için burada bu kadarı ile yetiniyorum.[6] Aslında daha dar kapsamda olmak üzere aynı kavramı, inanç/din/ülkü etrafında birleşen toplulukları ifade eden “Ümmet” kelimesi ise bugünkü dilde daha geniş bir çerçeveye oturtulmuştur. Etimolojik olarak bu benzerliğe rağmen Türkçe literatürde ümmetçilik ile milliyetçilik kavramlarının sıkça tokuşturulmuş olması -ve halen de tokuşturulmağa devam edilmesi- garip bir haldir. Bu konuda İstiklal Marşı şairimiz Mehmed Akif’in babasının Arnavut olmasından hareketle sık sık tartışmalara alet edildiğini de üzüntü ile izliyorum. [7]
Mutabakat Nerede Oluşabilir? : “Takvâda Üstünlüğü’ne Tarihin Tanıklık Ettiği Millet”
Bu kavram kargaşası içerisinde bir de “Ulus” konusuna girerek konuyu Kuran-ı Kerîm kavramları dışına çıkartmak istemem. Konunun “Nation” kelimesinin karşılığının belirlenmesindeki yanlış tercihten kaynaklandığına işaret eden Beşir Ayvazoğlu’nun yazısı bu konuda fikir sahibi olmak isteyen okur için yeterlidir.[8]
İşte bu nedenlerledir ki “Türk Milletindenim” demek , sadece soyca Türk olanların değil, ülkü ve inanç birliği çerçevesinde kendisini Türk hisseden herkesin kolayca ve yutkunmadan söyleyebileceği kadar kolaydır.
Bunu Kur’an-ı Hakîm terminolojisinden pek de haberdar olmadığını sandığım –kendi ifadesi ile- “Boşnak asıllı” CHP İzmir milletvekili Birgül Ayman Güler, göğsünü gere gere ifade ederken, Ahıska Türkleri’nden gelen bir boy aidiyetini taşıdığını bizzat kendisinden dinlediğim bir ilahiyatçının Kürt ve sair taife ırkçılıklarından Türklük adına ‘özür dileyici’ tavrını anlayabilmem mümkün değildir; ne yazık ki…
Oysa ölçü zaten Kur’an-ı Hakîm’de konulmuştur: Allah katında bir insanın da, bir topluluğunun da değeri, takva ölçüsünde nerede durduğu ile ilgilidir. Eğer bir yarış yapılacak ise, bu yarış kimin daha muttaki olduğu konusunda olmalıdır. Bu tek tek Allah’ın kulları için de, kavim/millet topluluklarının şahs-ı manevileri için de böyledir.
Konuyu genetik bir temelde ele almayı gerektiren ırk/ırkçılık polemiklerini H. Nihal Atsız’ın Türk olup olmadığı, Atatürk’ün kafatası ölçümü yaptırıp yaptırmadığı noktasına taşıyanları görünce ırkçılık yapılacaksa artık DNA bazında, genetik haritaların ortaya konularak yapılması gerektiğini, -bunun şu ülkede yaşayan hiç kimse için o kadar da kolay olmadığının çok iyi farkında olan- bir tıp doktoru olarak ele alacağım yazım ile noktalamak istiyorum. Kürt ırkçılığı yaparak, Türk milliyetçilerine ‘faşist’ yaftası yapıştırarak Türk Milletine saldıranları morartacak bir genetik analiz bilgisini içerecek bu yazımı bekleyin…
Bu konuda şu veya bu ırk adına veya liberalizm, humanizm vs. gibi süslü paravanlar ardına sığınarak benimle polemiğe girecek olanlara da peşinen bir çağrım olacak: Yazacaklarıma itiraz etmeden önce DNA analizinizi yaptırıp gen haritalarınızı hazırlamalısınız; çünkü çok gerekli olacak…
_____________________________________________________
(*) Dr. Hayati BİCE, ÜLKÜ-YAZ Genel Başkanı.
İletişim: http://www.ulkuyaz.org.tr
İLGİLİSİNE: Konu ile ilgili diğer yazılarım:
“Takvâda Üstünlüğü’ne Tarihin Tanıklık Ettiği Millet” : TÜRK
Âdem’in Gen Haritası -Kur’an-ı Kerim’e Göre İnsanın Yeryüzü Macerası-
[1] Sözkonusu edilen ayet şöyledir: “Sizi bir tek kişiden yaratmıştır. Onun eşini de ondan varetmiştir. Sizin için hayvanlardan sekiz çift te indirilmiştir. Sizi analarınızın karnında üç karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa döndürmektedir. İşte Rabbiniz Allah O’dur. Mülk O’nundur, O’ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl O’ndan çevriliyorsunuz?” ( Zümer Suresi, 39/6, Hak Dini Kur’an Dili Meali, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Eser Neşriyat)
[2] Hayrettin Karaman, Müslümanlık ve Türklük, Yeni Şafak, 31.01.2013.
[3] Ünlü Türk müfessiri Elmalılı Hamdi Yazır da tefsirinde ayetteki “Şuûb”u Şa’bın çoğulu; “Kabâil”i Kabilenin çoğulu olarak karşılamaktadır. Diyanet meali ise bu ayeti Türkçeleştirirken benzer şekilde “Şuûb”u kavimler, “Kabâil”i ise kabileler olarak tercümeyi uygun görmüştür. Bkz. http://kuranmeali.com
[4] Hayrettin Karaman, a.g..m.
[5] Aşiret kelimesinin yer aldığı ayetler: Şuarâ: 26/214; Tevbe: 9/24; Mücâdele: 58/22. Bkz. http://kuranmeali.com
[6] Hayati Bice, Irk/Kavim – Milliyet/Millet Tartışmaları: “İbrahim Milleti”, Ülkücü Kadro, 25 Ocak 2013
[7] Mehmed Akif’in Milliyet konusunda yaklaşımını ele aldığım yazım için bkz: Ebediyete Göçünün 76. Yılında Mehmed Akif ve Milliyetçilik, http://www.ulkucukadro.com/ebediyete-gocunun-76-yilinda-mehmed-akif-ve-milliyetcilik.html
[8] Beşir Ayvazoğlu’nun yazısından keşke “Türk Milleti” yerine Türk Kavmi denilmesi yaygınlaşmış olsa idi, gibi bir derin temenni izlenim aldım. Bkz. Beşir Ayvazoğlu ‘Millet’in Hikâyesi, Zaman, 31.01.2013.