Ziya GÖKALP: Halvet der-Encümen
Nakşbendî tarikatının güzel bir düstûru:
Halvet der-Encümen
Ziya GÖKALP
***
Ziya GÖKALP eşine Malta’dan yazdığı aşağıdaki mektubunda Nakşbendiyye tarikatının Halvet der-Encümen kuralından söz etmektedir:
Zevcem Vecihe Hanim’a
Polverista — 21 Ekim, 1920
Sevgili Zevcem,
4 Teşrinievvel tarihli bir mektubunla berâber, kızlarımızın üç kartını aldım. Oniki İngiliz lirası da geldi. Bu mektubunda benim hastalığımdan bahsediyorsun. Allâh’a çok şükür hiçbir hastalığım yok. Şişmanlığımı yazışım, gezmenin fâidesini anlatmak içindi. İki sene dört dıvar arasında kalan bir adam için, gezmek bir ihtiyaç değil mi? Vücut hareket ister. Göz görmek ister. Asıl doğrusu, rûh hürriyet ister. Haftada iki gün ve her üç haftada fazla olarak bir Pazar günü hürriyetimiz var. Bu hürriyetten ne sûretle istifâde etmek istediğimi anlatmak istedim. Çocuğu serbest bırakınca nasıl yürümek isterse, ben de yürümeyi seviyorum. Bu, şişmanlık için iyi olduğu kadar, kendi kendime yalnızca düşünmem için de iyidir. Yalnızlığı da rûhum çok arıyor. Sevdiklerimle berâber olmadıktan sonra, yalnızlık bana daha hoş geliyor. Ada’da berâber bulunduğumuz zaman, o güzel çamlıklarda gezdiğim pek az olurdu. Evde çoluk-çocuk arasında—dedelerimizin tâbiri veçhile— vakit geçirmek daha ziyâde hoşuma giderdi.
Burada ise tenhâ bir köşeye çekilmeyi, yâhut kalabalık caddelerde tek başıma dolaşmayı seviyorum; çünki işsizlikten, herkes dedikodı ile meşgûl. Benimse bu boş lâfları dinlemeğe tâ ezel-denberi vaktim yok. Bir milleti yükseltmek için en büyük hizmet, o milletin ferdlerini biribirine sevdirmeğe çalışmaktır. Bizim milletimizin en büyük kusûru, ferdlerinin biribirini lâzım olduğu kadar sevmemesidir. Bir âilenin ferdleri biribirini nasıl severse, ayrı düşünce, biribirini nasıl ararsa, bir milletin ferdleri de tıbkı o sûrette biribirini sevmeli ve aramalıdır. Bu, açık bir hakikat iken kimseye anlatmak kâbil değil. İnsan ya herkes gibi dedikodı âlemine dalmalı, yâhut inzivâya çekilip kendi kendine bir âlem yaratmalı. Nakşbendî tarikatının güzel bir düstûru var : Halvet-i der encümen. Mânası, insanın herkes arasında yaşadığı hâlde münzevî bir ömür geçirmesidir. Herkesle konuşurum, fakat dedikodılarına ortak olmam; fakat, bâzan kulaklarım da yorulur. Bundan dolayı yalnız gezmek bana bir sükûnet veriyor. Sinemaya gidiyorum. Bahçelerde dolaşıyorum. Bâzan da bir gazinoda bir köşeye çekilerek, soğuk yâhut sıcak birşey içiyorum. Hâsılı vücutce hiçbir hastalığım yok; fakat, rûhca bu esâretten kurtulup, âilem arasında yaşamağa ihtiyâcım var. Öyle bir muhit istiyorum, orada yalnız sevgi, şefkat, hâlisiyyet bulunsun. Bu muhit ise, ancak âile yuvası olabilir. Şâir bir filosof, başka bir yerde mes’ud olamaz. Kardeşime selâm. Seniha’nın, Hürriyet’in, Türkân’ın, Fatma’nın gözlerinden öperim, sevgili zevcem!
Perşenbe, 21 Teşrinievvel, 1336 — Polverista
Kocan,
Ziya Gökalp
***
KAYNAK: Ziya Gökalp Külliyatı-II / LİMNİ VE MALTA MEKTUPLARI , Hazırlayan: Fevziye A. TANSEL, TTK Yayını.