Teslime DUMAN: AZAD BEK -Kitap Tanıtımı-
AZAD BEK
Teslime DUMAN
Toplumumuzda unutulmuş ya da yeterince bilinmeyen Güney Türkistan coğrafyasından ve o bölgede yaşamakta olan Türk topluluklarından, onların hayat tarzlarından, yaşam şekillerinden ve kültürlerinden haberdar olmak adına derli toplu bir eser: Belgesel bir roman Bülent Keskin‘in “Azad Bek” kitabı.
Azad Bek Kerimi Kimdir?
Azad Bek Sovyetler Birliği sınırları içerisinde kalan Özbekistan’da doğup büyümüş ve tıp tahsili görmüş eğitimli ve aydın bir babanın dört evladından en büyük olanıdır. Anne tarafından soyu Hokand Hanlığı’na dayanır. Şuurlu bir Türk milliyetçisi olan babası Varis Bek Oğlu Azad’ı iyi bir eğitim alması, Türklük üzerinde oynanan oyunların farkında olması adına hukuk tahsili yapması için yönlendirir. Oğlunun da kendisi gibi iyi bir Müslüman ve Türk milliyetçisi olarak yetişmesini arzu etmiş ve elinden geleni yapmıştır.
Afganistan’ın işgalinden önce zaten her türlü yönetim kademesinde Peştunlar yer alıyor, Türkler var mı yok mu dikkate bile alınmıyor, hiçbir hak tanınmıyordu. Rus işgalinden sonra da kuzey vilayetlerinin işgalinde sergilenen tavırlar Peştunların yoğun olduğu bölgelere göre farklılık gösteriyordu. Türk nüfusun yoğun olduğu yerlere Peştunlar yerleştirilerek etnik yapı değiştiriliyordu. Bölgede yaşayan Türk boyları arasında kabilecilik fitnesini körüklüyorlar, kardeşi kardeşe düşman ediyorlardı. Bunu yapmadıkları yerlerde de soykırım diye nitelendirilebilecek zulümler ve toplu imha hareketlerini, bomba düzenekli oyuncaklarla, yerleşim yerlerine uçaklarla atılan zavallı masum halkın yağmur zannettiği kimyasal silahlarla vicdanları sızlamadan pek ala yapıyorlardı.
Cihadın Organizasyonu
İşte böyle bir ortamda Varis Bek oğlu Azad Bek, sarsılmaz imanı ve Türklük aşkıyla Rusların yıllardır sürdürdükleri ayrılıkçı politikalar ve kışkırtmalar sebebiyle darmadağınık ve birbirlerini hasım olarak gören Özbek, Türkmen, Kırgız, Karapapak, Afşar ve Hazara boylarına mensup Türk topluluklarını Kuzey Afganistan Vilayetleri İslami Birleşmesi adıyla bir çatı altında toplamayı başardı. Birliği öncelikle Özbekler, Türkmenler ve Taciklerin katılımıyla oluşturdu. Ardından dağınık halde bulunan diğer Türk topluluklarının desteğini de alarak genişletmek üzere çalışmalara başladı. Yakın dostu İlmurat Argun’u yardımcısı yaptı. Afganistan dışında yaşayan Türkistan kökenli aydınlarla irtibat kurmaya çalıştı. Bu sayede Baymirza Hayıt ve Veli Kayyumhan’a ulaştı. Pakistan Hükümetinde yer alan Türk asıllı görevlilere ulaştı. Onların desteğini aldı. Komünistlerle dağınık halde mücadele eden isimler ve mücahitler de bu birliğe katılmaya başladılar. İlmurat Bek. Dr. Abdülkerim Bek ve Aşur Pehlivan’ın Azad Bek’e verdikleri destek Birliğe katılanların da önünü açıyordu. Onun liderliğinde boylar arasında büyük ölçüde birlik ve dirlik sağlandı. Araya ayrılıkçı tohumların atılmaması ve kardeşlik bağlarının güçlendirilmesi adına çok büyük çabalar sarf edildi. Amaçlarının ülkeyi işgalci Rusların elinden kurtarmak ve onlara yardım ve yataklık yapanları ortadan kaldırmak olduğnun anlatılması birliklerini perçinliyordu. Birlik içerisinde yer alan mücahitler arasında okuma yazma bilmeyenlerin cephelere gönderilmemesi kararlaştırıldı. Askerlerle birlikte kadınlar ve çocuklar için de okuma yazma seferberliği başlatıldı. Kılıcın yanında kaleminde gücünden faydalanmak üzere Peşaver’de Vatan adında bir gazete ve Erkin adında da bir mecmua çıkarılmaya başlandı.
Azad Bek’in başında bulunduğu Kuzey Afganistan Vilayetleri İslami Birleşmesi faaliyetlerini başarıyla yürütürken iktidar hırsı gözlerini bürümüş olan Gülbeddin Hikmetyar güçleri kendilerinden başka mücahit gruplarına özellikle de Azad Bek’le birlikte olan mücahitlere, onlara destek veren sivil insanlara, çocuklara, kadınlara Rusların zalimliklerini aratmayan zulümleri İslam adına yapmaya devam ediyorlardı. Zulümlerini hangi boyutlara vardırdıklarının örneklerini içiniz titreyerek gözyaşları içinde bu eserde okuyacaksınız. Arkasına Amerika’nın desteğini alan Hikmetyar adeta Rusları ülkeden atmayı bırakmış Azad Bek ve mücahitlerini kendine düşman ve rakip olarak seçmişti. Dünya kamuoyu Hikmetyar ve güçlerini habire parlatırken o bölgede yaşayan ve Ruslara karşı çetin mücadeleler veren Azad Bek ve mücahitlerinden asla söz etmiyorlardı. İşin iç acıtan en büyük yanı ise Türk kamuoyunda da Hikmetyar göklere çıkartılırken Azad Bek ve mücahitlerinden maalesef hiç bahsedilmemesi idi. Ruslar işgalin ilk günlerinde devletin başına getirdikleri Babrak Karmal’ı görevden alarak yerine Sovyet yanlısı Necibullah’ı getirdiler. Onu güçlendirmek için silah ve mühimmat da dahil her türlü desteği verdiler. Rus yanlısı iktidar güçleri de işgalcilerle birlikte her türlü zulmü halka reva görüyorlardı. Ülkenin doğal kaynakları kendi halkı için kullanılmak yerine Rusya’ya taşınıyordu. Azad Bek’in zamanı geldiğinde ve fırsatını bulduğunda Güney Türkistan Devletini kuracak olması ne Rusya’nın, Amerika’nın ne de mevcut rejimiyle Afganistan ve Pakistan’ın işine geliyordu. Afganistan’da bulunan Türk varlığının dünyaya duyurulmasını başaran Azad Bek’in malum kesimlerden düşmanları da gün geçtikçe çoğalıyordu. Mücahitlerinin yoğun olduğu bölgelere sürekli bombardımanlar yapılıyor, yardımcıları öldürülüyor kendisine suikast palanları yapılıyordu.
Azad Bek’in Türkiye’de Tanınması
Azad Bek’in Ruslarla ve Rus yanlısı komünist iktidarla olan mücadelelerini dünyaya anlatmak ve kamuoyu oluşturmak için yeryüzünde tek bağımsız Türk Devleti olan Türkiye’ye gelme arzusunu Türk Ocakları ve Türkiye’de yaşayan Türkistan kökenli aileler işbirliği yaparak gerçekleştirdiler. Azad Bek’in Türkiye’de protokol görüşmelerinden sonra Türk Dünyasının Başbuğu Alpaslan Türkeş ile görüşmek arzusu mihmandarları aracılığı ile gerçekleştirildi. Başbuğ’un tüm içtenliğiyle çok uzaklardan, esir Türk illerinden gelmiş soydaşını “hoş geldiniz” diye karşılayarak ardından sanki çok daha önceden tanıyormuşçasına kucaklaması Azad Bek’i etkilemiştir.
Türkiye’de Türk Dünyası’nın Başbuğu Alparslan Türkeş ile yaptığı bu sıcak sohbet, görüşme ve konuşmalar eserde tam metin halinde verilmiştir.
Türkeş “Her ne kadar devletin adı Afganistan olsa da Afgan diye bir milletin olmadığı, devletin farklı millet ve topluluklardan oluştuğu”nu, işgalin sebeplerinin altında “Rusların sıcak denizlere inme planı ve stratejsi”nin olduğunu, devlette uzun yıllar boyunca süren Peştun hakimiyetinin Türklerin yaşadığı bölgelerde okul ve hizmet verecek Devlet kurumlarını özellikle yapmama sebeplerinin sonucunun “Türklerin en basit bir memurluk bile alabilecek eğitim ve donamıma sahip olamamalarına yol açtığını düşünüyorum.” şeklindeki değerlendirmesinin ardından Azad Bek’in orduda Türk soylu bir subayın bile olmadığını söylemesi durumun ne kadar vahim olduğunu bir kez daha ortaya koymuştu. Başbuğun “Afganistan’daki Türk varlığının yok sayılması öncelikle İngilizler tarafından planlansa da Rusların da işine gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı forsundaki onaltı devletin sembolize edildiği yıldızlardan birisi de Babür İmparatorluğudur. Babür Şah’ın mezarı başkent Kabil’dedir. Mevlana’mızın şehri Belh o coğrafyadadır. Türkçemizin Farsça’dan daha üstün bir dil olduğunu anlatmak için Muhakemetü’l-Lügateyn’i yazan Ali Şir Nevai, öyle ki Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügati’t-Türk’ünden sonra Türk dili üzerine yazılmış en önemli eserin müellifidir ki o topraklarda, Herat’ta yatmaktadır. Bunlar o bölgenin kadim Türk yurdu olduğuna delil sayılacaktır. Siz ve arkadaşlarınız bu coğrafyada Türklerin olduğunu dünyaya yeniden duyurdunuz. Varlığınızdan dolayı yüce Allah’a ne kadar şükretsek az. Güney Türkistan’da hiçbir ayrım yapmadan Bütün Türk topluluklarını bir araya getirmeniz çok büyük bir başarı, canıgönülden tebrik ediyorum. Muhakkak ki orada sizi uğraştıran konulardan en önemlisi kabilecilik, aşiretçilik ve mezhepçilik meselesidir.” Maalesef Azad Bek’in şehadetine de bu menfur mesele sebep teşkil etmiştir. Devamla Başbuğ Türkeş: “Biz Türk Devleti’nin Türkiye dışındaki bütün Türklerle ilgilenmesini ve gerek milli gerekse de milletlerarası her türlü ortam ve toplantıda bunu en azından ifade etmesi gerektiğini düşünüyoruz. İşgal altındaki Afganistan , inşallah bir gün istiklaline kavuşacak. İşte o gün geldiğinde buna hazırlıklı olabilmenin sonrasında neler yapılabileceğinin farkında olarak gerekli her türlü girişim ve planlamanın da yapılması elzemdir.”
Azad Bek’in: “Kıymetli Başbuğum; benim ve aynı yolda yürüyen arkadaşlarımın nihai gayesi öncelikle yurdumuzun Rus işgalinden kurtarılması, ardından da komünist yönetimin ortadan kaldırılıp en sonunda Güney Türkistan’ın kurulmasıdır. Turan’ın inşallah Türkistan’dan doğacağına inanıyorum.”
Azad Bek Başbuğla yaptığı görüşmesinden sonra ilk toplantıyı Türk Ocakları Ankara Şubesi Başkanı Orhan Kavuncu’nun organizasyonuyla Türk Ziraat Mühendisleri Odası Toplantı Salonunda yaptı. Azad Bek ve arkadaşlarıyla yapılan oldukça kalabalık toplantıda kendilerine Kur’an-ı Kerim, Hançer ve Türk Bayrağı hediyelerinin takdimi esnasında duygulu anlar yaşandı. Azad Bek besmeleyle başladığı konuşmasında yürüttükleri mücadeleler ve cihatla ilgili ayrıntılı bilgiler verdi. Rus işgali sonlandıktan sonra mücahit hiziplerin kuracağı koalisyon hükümetinde Kuzey Afganistan’da Güney Türkistan’da yaşayan 5.5 milyon Türk nüfusuna hiçbir hak vermeme niyetlerinin anlaşıldığını söyledi. İşgalden önce de yıllarca Peştun hakimiyetinde hiçbir hak verilmeden köle gibi yaşamış olan ve artık bunlara tahammülleri olmayan etrafındaki Türk mücahitlerinin haklı olarak: “Artık “Biz kul olarak mı kalacağız yoksa batur bir millet olarak mı haysiyetimizle yaşayacağız?” sorusunu sorduklarını anlattı. Seslerini dünyaya duyurmak için Dünya Türklüğünün tek müstakil devleti olan Türkiye’ye geldiklerini kendilerine gösterilen alakadan çok ümitvar olduklarını söyledi. Azad Bek’in Türk Ocaklarında yaptığı bu konuşma gözlerin yaşarmasına sebep olmuştu. Konuşmasının sonunda söylediği: “İnşaallah tarih, özellikle İslam tarihi bizden razı olur. Yaşasın İslam! Yaşasın İslam’ın ordusu Türkler!” sözler yürekten gelen “inşaallah” sesleriyle gönülleri bir kez daha birleştirdi. Burada yapılan konuşma salonda dinleyiciler arasında bulunan Dr. Hayati Bice tarafından kaydedilmiş ve deşifre edilerek tam metin halinde eserde yer almış.
Ebulfez Elçibey’e gönderdiği mektupla birlikte kitap adeta belgesel bir roman niteliğini kazanmış.
Rusların Çekilmesi ve Azad Bek’in Şehadeti
Cenevre Anlaşmasıyla birlikte Rusların çekilmeye başlaması Afganistan içindeki karışıklığı bitirmeye yetmemiş hatta daha da karmaşık bir durum ortaya çıkmıştır. Mücahitler arasında husumetler tekrar baş göstermiştir. Kurulan hükümetler çok kısa bir sürede yerini bir başkasına devretmek zorunda kalmıştır. Böyle bir karmaşa içerisinde yönetimi kimselere bırakmak istemeyen Hikmetyar masum halk üzerine bombaları yağdırıyordu. Gittikçe karışan ülkede artık Azad Bek gözden düşürülmüştü. Talibanla işbirliği yapıyor iftirası ile İran Gizli Servisi elemanları Azat Bek’in öldürülmesine karar vermişlerdi. Özbekler, Türkmenler ve Hazaraları tekrar birleştirerek Taliban’a karşı savaştırmak için görüşmelerde bulunacaksınız diyerek hazırladıkları bir suikast planıyla Azad Bek ve iki arkadaşı Zeynidin ve Halidin’i helikopterle götürdükleri bir yerde kurşuna dizerek amaçlarına ulaştılar. Azad Bek, gönlünde Güney Türkistan Devleti hayalinde Turanla şehitler kervanına karıştı. Ruhları şad, ebedi istirahatgahları Cennet olsun.
Azad Bek’i Türk Ocaklarında bizzat dinleyen birisi olarak belgesel niteliğindeki bu eseri hazırlayan Bülent Keskin’e ve o zaman konuşma kayıtlarını alarak deşifre eden Dr. Hayati Bice Hocamıza teşekkür ediyorum. Hacmi küçük belki ama içerisinde yukarıda değindiğimiz konular ve bilgilerden çok daha fazlası yer almakta ve Güney Türkistan Türklüğü başta olmak üzere tüm Türk Dünyasını nelerin beklediği konusunda okuyanı düşünmeye sevketmektedir
SONUÇ:
Türk Dünyasının geleceği konusunda kaygı duyan her Türk milliyetçisinin okuması gereken bir eser.
Kuzey Afganistan, Güney Türkistan hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin okuması gereken belgesel bir roman.
Kabileciliğin, aşiretçiliğin ve mezhepçiliğin bir milleti nasıl perişan ettiğinin canlı örneklerini meraklılarına gösteren bir eser.
Dünyada Türk’ün Türk’ten başka dostunun olmadığını yaşanan onca acılarla gösteren bir eser.
Azad Bek de kimmiş? diyenlerin okuması gereken bir roman.
İster Türk Milliyetçisi olsun ister olmasın, her Türk ve Müslüman kimliğine sahip bireylerin mutlaka okuması ve içindekilerden bilgi sahibi olması gereken dili de oldukça akıcı ve bir çırpıda okunabilecek bir eser.
______________________________
Kitabı internet üzerinden temin etmek için: