# Etiket
##GENEL

Türkçüler ve Kurtuluş Günü / Gültekin ÖZTÜRK

Türkçüler ve Kurtuluş Günü

 Gültekin ÖZTÜRK

 “Türk’üm ve Türkçüyüm! Sözün özü/sonu budur.”

Atatürk’ün ölümünden sonra O’nun kurmaya çalıştığı milli devlete ve Türk Milliyetçiliğine karşı sinsice yürütülen “halen de devam eden” bir savaş başlatılmıştır.
Özellikle Giritli Ahmet Cevat Emre/Pertev Naili Boratav/Sabahattin Ali/Sadrettin Celal Antal gibi Marksistlerin üstü kapalı da olsa komünist faaliyetlerini/kadrolaşmalarını hızlandırdıkları, hükümetin de bunlara göz yumduğu görülmüştür.

Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Türk Milliyetçilerinden gelen tepkilere kulak tıkamış hatta 2. Dünya Savaşının şartları gereğidir diye bu kişilerin faaliyetlerine destek vermiş koruyup/kollamıştır.

Hasan Ali Yücel 1938’den beri sürdürdüğü Milli Eğitim Bakanlığı görevine 1943/2. Saraçoğlu Kabinesi ile tekrar atanınca sözünü ettiğimiz kişiler onun himayesinde Marksist faaliyetlerini açıkça ve daha organize yürütmeye başlamış, Sovyet yanlısı mitingler düzenletmişlerdir.

Atatürk’ün kurmaya çalıştığı milli devletin engellenmesi/dönüştürülmesi için Milli Eğitim Bakanlığı himayesinde yürütülen bu çalışmalara Türkçülerin/Türk Milliyetçilerinin tepkisi ise çok sert olmuştur.

Nihal Atsız, Orkun Dergisinin 1 Mart 1944/15.sayısında “Başvekil Saraçoğlu Şükrü’ye Açık Mektup” diye başlayan yazısında ilk kez kamuoyu önünde açıkça komünist eylemleri Başbakana şikâyet etmiştir.

Orkun Dergisinin 1 Nisan 1944/16.sayısında da “Giritli Ahmet Cevat Emre, Pertev Naili Boratav, Sabahattin Ali, Sadrettin Celal Antal’ın” Marksist çalışmalarını tek tek açıklayarak göz yumduğu için Milli Eğitim Bakanı
Hasan Ali Yücel’i istifaya davet etmiştir.

Nihal Atsız’ın “Türkçü Başvekil” diye yazdığı mektuplar bütün yurtta yankılanmış ve Türklük ruhu ayaklanarak komünizmi protesto mitinglerinin yapılmasına sebep olmuştur.
Atsız Atamın açtığı bayrak tüm yurttan rüzgâr bulmuş, milli şuur uyanmış ve komünizme karşı savaş açılmıştır.

Bu gelişmeler milli şahlanışın önderi Nihal Atsız’ı Marksistlerin ve Hükümetin baş hedefi haline getirmiştir.
Hasan Ali, Atsız hakkında dava açmış, dergisi kapatılmış ve Boğaziçi Lisesindeki görevine son verilmiştir.

N. Atsız mahkeme için Ankara’ya geldiğinde Türkçülerin sevgi seliyle coşkulu bir şekilde karşılanmıştır.
Atsız, 26 Nisan 1944’de yapılan ilk duruşmasına Türk Milliyetçilerinin sevgi gösterileri ile gelmiş ve mahkeme heyeti şiddetle protesto edilmiştir. Bu sebeple 3 Mayıs 1944’de yapılan ikinci duruşmaya kimse alınmamıştır.

Mahkemenin bu uygulaması Türkçü gençlerin şiddetli protestolarına sebep olmuştur. Hükümet göstericilere şiddet uygulamış çok sayıda öğrenci yaralanmış ve 165 genç tutuklanmıştır.

Atsız Atamın başlattığı hareketin ülke çapında büyük destek görmesi iktidarı telaşlandırmış, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü 19 Mayıs1944 törenlerinde Türkçüleri haksız ve mesnetsiz olarak suçlayan talihsiz bir konuşma yapmıştır.
Durumdan vazife çıkaranlar bu konuşma sonrası insafsız bir Türkçü avı başlatmış, Atsız ve çok sayıda Türkçü tutuklanarak ”tabutluk denilen mezar hücrelerine” kapatılmışlardır.(1)

Sorgu sırasında Türk Milliyetçiliğinden başak kusuru(!) olmayan bu milli kahramanlarda kalıcı fiziksel arızalara yol açan akıl almaz işkenceler yapılmıştır.

Rahmetli Başbuğumuzun tırnağı çekilmiş, Reha Oğuz Türkkan’ın bir gözü kapanmış, H.Namık Orkun hayatı boyunca süren ızdıraplara maruz kalmış, diğer tutuklulara da benzeri insanlık dışı işkenceler reva görülmüştür.

Hasan Ali Yücel, F.Rıfkı Atay, Nevzat Tandoğan’ın gayretleri, İnönü’nün desteği ile Türk Milliyetçilerine karşı Türk Devleti akıl almaz baskı ve zulüm uygulamıştır.

1944’de başlayan Türkçülük-Turancılık Davası, mahkemenin uzun yargılamaları sonrası çeşitli makûmiyet kararları vermiştir. Ancak Yargıtay bu kararları bozmuş ve tekrar görülen dava 31 Mart 1947’de beratla sonuçlanmıştır.
Gerçi bu berat kararıyla Cennet mekân Alparslan Türkeş’in çekilen tırnağı, Reha Oğuz Türkan’ın kör edilen gözü geri gelmemiş çekilen acılar dinmemiştir ama Türklük Meşalesinin aydınlığında başlayan milli şahlanışın önünde hiçbir kuvvetin duramayacağı herkes tarafından anlaşılmıştır.

3 Mayıs 1944’de Atsız’ın yaktığı ateşin ışığı yiğit Türkçüler tarafından güçlendirilmiş, Alparslan Türkeş’in liderliğinde aksiyon haline gelerek günümüze kadar yolumuzu aydınlatmıştır.
Ve o ışık Kutlu Yolumuzu sonsuza kadar da aydınlatacaktır.

1944’de tutuklanarak Tophane Askeri Cezaevine kapatılan asker Türkçüler, tahliye edildikten sonra 3 Mayıs 1945’de ilk kez “Türkçüler ve Kurtuluş Günü” toplantısı düzenlemişlerdir.

Çekilen acıları sonsuza kadar hatırlamak/hatırlatmak, yapılan zulmü bir kurtuluş görüp, 3 Mayıs’ı ilk kez Türkçüler ve Kurtuluş Günü şeklinde kutlayan kahramanlarımız şunlardır:
– Dr. Yüzbaşı Hasan Ferit Cansever
– Dr. Üsteğmen Fethi Tevetoğlu
– Piyade Üsteğmen Alpaslan TÜRKEŞ
– Piyade Üsteğmen Nurullah Barıman
– Topçu Asteğmen Zeki Özgür Sofuoğlu
– Ulaştırma Asteğmen Fazıl Hisarcıklı

1944’de Gestapoyu bile şaşırtacak işkence yöntemleri uygulayan bedbaht insan müsveddeleri Türkçülere sadistçe eziyetler yaparak onları inandıkları Türklük Davasından döndüreceklerini zannetmişlerdir.

Oysa bu yiğit Türkçüler 3 Mayıs günü işkence gördükleri mekânda toplanarak işkence günlerini bayram gibi anmışlardır.
Türk’ün vatanı söz konusu olduğunda hiçbir kuvvet tarafından durdurulamayacağını/engellenemeyeceğini, Türkçülere yapılan işkenceleri ve bu zulmü yapan zalimleri sonsuza kadar hatırlayacaklarını/hatırlatacaklarını bütün dünyaya göstermişlerdir.

“3 Mayıs Türkçüler ve Kurtuluş Günü” İstanbul Emniyet Müdürü Ahmet Demir, Sıkıyönetim yetkilisi Sabit Noyan, Savcı Kazım Alöç gibi zalim işkencecilerin ve ağababalarının unutulmadığını/unutturulmayacağını göstermek/sağlamak için düzenlenen bir toplantıdır.

3 Mayıs, Türk’e kefen hazırlayanları Protesto ederken dövülen/tutuklanan/işkence görenleri ve onların açtığı yolda yürüyen Türkçüleri yâd etmek, işkence günlerini/yapılan zulümleri hatırlayıp bayram gibi anmak günümüzdür.

“3 Mayıs Türkçüler ve Kurtuluş Günü/Bayramı” 1944’de yapılan şanlı Türkçü direnişi/direnişçileri/milli şahlanışı hatırlamak/hatırlatmak günüdür.

Başbuğumuz Alparslan Türkeş 3 Mayıs’ı Türkçülerin Bayramı haline getirmiş ve rahmete kavuşuncaya kadar da özenle kutlamıştır.

1944 Turancılık Davasının yukarıda saydığım altı asker tutuklusu dışında işkence altında yargılanan Cumhuriyet dönemi Türkçülüğünün abide önderlerini saygıyla/şükranla/rahmetle anmak ve gençlerin onları bilmelerini sağlamak için isimlerini hatırlatmak isterim.

– 1944 Türkçülük davasının yiğit öncüsü Hüseyin Nihal Atsız (12 Ocak 1905- 11 Aralık 1975)
– Zeki Velidi Togan
– Nejdet Sancar
– Orhan Şaik Gökay
– Osman Yüksel Serdengeçti (2)
– Reha Oğuz Türkan
– Said Bilgiç
– H.Namık Orkun
– Sami Bayrak
– İsmet Rasin Tümtürk
– Cihat Savaşter
– Muzaffer Eriş
– Fehiman Altan
– Cabbar Şenel
– Hikmet Tanyu
– Hamza Sadi Özbek
– Mehmet Külahlıoğlu
– Cemal Oğuz Öcal
– Yusuf Kadıgil (1944’de lise öğrencisidir)

1944’de Kutlu Milli Ülkü Yolumuzu aydınlatan meşaleyi yakan bu Türk Büyüklerinin aziz hatırası önünde bir kere daha saygıyla eğiliyor, Uçmağa giden bütün kahramanlarımıza Allah’tan(c.c) rahmet diliyorum.

Büyük Milletimin ve dava arkadaşlarımın 3 Mayıs 2012 Türkçüler ve Kurtuluş Gününü/Türkçüler Bayramını kutlarım.

Tanrı, Türk’ü Korusun ve Yüceltsin!
—————————————————————–

(1) İstanbul/Sirkeci’de işkence mekânı olmasıyla ünlü Sansaryan Han’da 40 cm genişliğinde 50 cm uzunluğunda(0.5 metrekare) ve 2.5 metre yüksekliğinde beton odalardır. Odanın tavanında 500 watlık üç ampul vardır. Yere oturmak/çökmek imkânsızdır. Tabutluklar Emniyet Müdürü Ahmet Demir’in Türkçülere hazırlattığı konukevidirler. Bu odaları kullanmak BM anayasasına göre insanlık suçudur ve zaman aşımı yoktur.
(2) DTCF Felsefe 2. sınıf öğrencisi iken “Irkçılık-Turancılık Davası” sanığı olarak hapse girmiştir. Tahliye sonrası okuluna kabul edilmemiş tahsili yarım kalmıştır. Dönemim Milli Eğitim Bakanına “Yüksek mevkilerin alçak vekiline” diye yazı yazabilecek kadar “ser” den geçmiş bir yiğit “Serdengeçti’dir”

Leave a comment