# Etiket
##GENEL

Mankurtlaşmak / Hüseyin ÖZBEK

Mankurtlaşmak

 Hüseyin Özbek 

Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un Edebiyat ve siyaset terminolojimize bir hediyesi oldu: MANKURT VE MANKURTLAŞMAK. Son romanlarından “Gün Uzar Yüz Yıl Olur” bize göre mutlaka okunması ve üzerinde düşünülmesi, tartışılması gereken bir eser. Kısaca özetliyelim.

Diğer romanlarındaki gibi çevre yine Kırgız bozkırları, tipler bize pekte yabancı olmayan, benzerlerini Anadolu’da her yerde gördüğümüz halktan kişiler. Yedigey yaşlı, güngörmüş, savaş gazisi bir emekçi. sonsuzluk duygusu veren Kırgız steplerinden başka birşeyin görünmediği bir yörede demiryolu işçisi. Sabitcan şehirde yaşayan, yükselme tutkusu içinde, yakın çevresinden farklı ve üstün. (Şehirli, devlete yakın kişi) olduğunu kanıtlama çabasında birisi ve bu anlamda yazarın tezinin modeli. Romanda Stalin döneminin sert uygulamalarından nasibini almış, acı çekmiş, haksızlıklara uğramış kişiler de var. Zaman zaman Stalin dönemine göndermeler yapıyor yazar. Demiryolu istasyonuna yakın bir yerde Sovyet uzay üssü var. Burası çevre insanlarına kapalı bir yasak bölgedir.

Bu bölge aynı zamanda Kırgızlarca kutsal bir yerdir. Atalardan kalma bir mezarlıktır. Önemli kişiler buraya gömülmektedir. Şimdi bu bölge uzay istasyonunun içinde kalmıştır ve tel örgülerle çevrilidir. Kırgızlarca bir ermiş kabul edilen NAYMAN ANA bu gömütlükte yatmaktadır. Kırgızlarla komşuları Juan Juanlar arasın-da çok eski devirlerde sürekli amansız bir mücadele vardır. Juan Juanlar tutsak aldıkları Kırgız ve diğer boylardan insanların kafalarına yaş deve derisinden bir başlık geçirmekte ve bozkır sıcağına salmaktadırlar. Sıcağın etkisiyle kuruyan ve darlaşan başlık tutsaklara korkunç acılar verir ve sonuçta bu acı ve etki öyle bir dereceye varır ki; kişi bilincini kaybeder. Geçmişini tümüyle unutur. Bu duruma gelen tutsağa Juan Juanlar artık herşeyi yaptırabilmektedirler. Bu tutsaklar deve çobanlığı yapar ve eski boylarına karşı savaşlarda kullanılırlar.

Böyle bir savaş tutanağının kurtarılması için anası aylarca çaba harcar, oğlunu yeniden obasına götürmek, bilincini yeniden kazandırmak için umutsuz ve olağanüstü bir uğraşa girişir. Sonuçta oğlunu bulur, onu geçmişine döndürmeye uğraşırsada başaramaz. çünkü o bir MANKURT’tur artık. Öz anasını oklar, öldürür. Ananın ölüm yerine bir anıt mezar yapılır, zamanla kutsal bir uğrak, dua yeri olur gömütlük.

İşte romandaki uzay üssü bu gömütlük üzerindedir. Sabitcan’ın ölen babasını arkadaşı ve romanımızın kahramanlarından Yedige,y Nayman Ana Gömütlüğüne defnetmek istemektedir. Yükselme ve ayrıcalık tutkusu içindeki Sabitcan ise babasının cenazesine bile istemeyerek, zorlukla gelmiştir ve törenin bir an önce bitmesini, şehre dönmeyi beklemektedir. Yedigey ona acı ve tiksintiyle bakmaktadır. Sabitcan da mankurtlaşmaktadır. Cenazeyi alıp Nayman Ana Gömütlüğüne doğru yola çıkarlar. Gömütlüğe sokulmazlar. Orası yasak bölgedir. Asker onları dinlemez bile. Yedigey subayla görüşmek ister. Subay gelir. Subay’ın Kırgız olduğunu gören Yedigey sevinç ve heyecandan Rusça’yı bırakıp, Kırgızca konuşmaya ve derdini anlatmaya başlar. Subayın yanıtı kısa ve çok çarpıcıdır: Yoldaş Rusça konuş! Yedigey çarpılmıştır….

Çaresizce cenazeyi Gömütlük dışına gömerler. Yedigey bildiği kadarıyla cenaze namazını kıldırır, imamlık yapar. Gençlerin, yeni yetişmelerin artık bu tür dinsel ve geleneksel törenleri yapmayacaklarına hayıf-lanır.

Aytmatov’un parmak bastığı MANKURTLAŞMA romanın temeli.

Aytmatova göre günümüzde de ulusal kimlikten uzaklaşma (çağdaş mankurtlaşma) üzerinde durulması gereken bir konu. İçinden çıktıkları topluma yabancılaşan, onları küçümseyen, egemen güçlere ve süperlere yamanma ve yaranma çabalarını dikkatli bir göz farketmekte. Edebiyatımızda da bu konu değişik yazarlarımızca, değişik boyutlarda işlendi. Aydın-halk arasındaki çatışma ve uyum noktasını yakalama için dikkatle okunması ve tartışılması gerek bu romanın. Mankurtlaşanların niçin bir türlü toplumla uyuşamadık-ları ve benimsenmediklerini anlamak için de yine dikkatle okunması gerek bu romanın. Cengiz Aytmatov’daki ulusal bilince, tek başına bir büyük romancının bir ulusu nasıl yüceltebileceğine şapka çıkarmak için de yine okumak gerek bu romanı.

Yeni Hayat Dergisi, Haziran 1998

 

Leave a comment