# Etiket
##GENEL

Hatırat / Râzî Değil, Razı Olmak / Abdullah KILAVUZ

SSekiz ocak iki bin on üç. Saat sıfır sekiz elli beş. Eğitim ve Araştırma Hastanesi, dokuzuncu kat, romatoloji kliniği;

Uykusunu alamadıkları her halinden belli olan bir avuç beyaz önlüklü genç; gençliğinden arda kalan saçlarını sağa yatırmış, güler yüzlü (lâkin sakalı uzun, gömleği ütüsüz, kravatı uyumsuz, saçı dağınık, ayakkabısı boyasız kim varsa en ağır hakaretlerle kovacak kadar sinirli) bir adamın etrafında toplanmışlar.

“1801 de Haberdan kutanöz semptomları tarifledi.. 1827 de Schönlein, 1845 de Henoch diğer tutulumları tarifledi ve 1915 de Frank’la birlikte son halini aldı” diyerek mesleki hayatlarında sık karşılaşacakları bir hastalığı anlatıyor takım elbiseli ve  orta yaşlı olan adam. Ellerindeki küçük kağıtlara not alıyor beyaz önlüklü gençler. Derken konular konuları takip ediyor; hastalıklar hastalıkları; “Kawasaki, , Takayasu, Davies, Van der Woude, Falk, Jannette, Hutchison, Horton…” Dakikalar dakikaları takip ediyor, isimler isimleri.. Boynundaki siyah kravatı gevşetmek istiyor gençlerden biri… Duyduğu her yeni isimde, soğuk terler akmaya başlıyor şakaklarından, nevri dönüyor, midesi bulanıyor. Sayfalar çevriliyor, isimler söyleniyor, beyaz kağıtlara yeni isimler yazılıyor.. Bir kendi elindeki boş kağıda bakıyor, bir hocanın dudaklarından dökülen isimlerin farazi silûetine, bir de arkadaşlarının yazdıklarına. Bazı hastalıkların son halini alması  yüz sene sürmüş.. bazılarının iki yüz.. Ama bir tane Türk veya  bir tane Müslüman ismi yoktu  nedense..

“Nerede kaldı Şanizade Mehmed Ataullah’lar?”  diye düşündü kendi kendine.. İbnü’n Nefis, Bursalı Ali Münşi, El-, Akşemsettin.. Son beş yüz senedir Hulusi Behçet’ten başka, insanlık alemine bir dikili taş bırakan hekimimiz olmamasını kabullenemedi bir türlü.

Asya’da ve Avrupa’da ve Afrika’da ve âhir kelâm, bil cümle acunda altı yüz elli sene tek kaynak olarak okutulan “El-Kanun Fi’t Tıb”ın yazarının bilmem kaçıncı nesil torunları olarak, yunanlı bir meçhulün ismine and içerek mezun olacaklarını tahayyûl etti sessizce.  Önce kendi haline, sonrasında bütün arkadaşlarının umursamaz hâline derin bir iç çekti önlüğünün beyazından utanarak kravatının siyahına sığınan genç…

Şu anda ellerindeki kağıtlara, okumaya dahi zorlandıkları isimleri yazmalarına sebep olanlara kızmayı bir kenara bıraktı; gelecekte ki torunlarına ne miras bırakacağını düşündü derin derin.

“Utanmak da bir başlangıçtır belki” diyerek eğdi başını önüne..

*

Abdullah KILAVUZ

20.1.2013

Leave a comment