# Etiket
##GENEL

Düşünen Adam / Gültekin ÖZTÜRK

10 Ekim günü “Dünya Ruh Sağlığı Günü/Haftası” olarak ülkemizde de kabul edilmiştir.

Bu hafta “akıl ve ruh sağlığını” konu alan çeşitli etkinlikler yapılacak, konferanslar verilecek ve toplum bu konuda bilinçlendirilmeye çalışılacak.

Yirmi yıldır Ekim’in ikinci haftasında ülkemizde de “Ruh sağlığı ” konusunda çeşitli etkinlikler gösterilmektedir.

Bu konuda yapılan etkinlikleri gördüğümde aklıma gelen ilk şey  “Düşünen Adam Heykeli” ve “Bakırköy Mazhar Osman Hastanesidir.”

Pek çok ülkede Fransız heykeltıraş Rodin’in “Düşünen Adam” heykelinin benzerini/taklidini görebiliriz.

Yapımı 1904’de tamamlanan ve Felsefi düşünce ile özdeşleştirilen heykelin aslı Paris’de Rodin Müzesindedir.

“Düşünen Adam” heykelinin benzeri, dize dayanan sağ kolu hariç “Bakırköylü Rodin” diyebileceğimiz Kemal Künmat tarafından yapılmıştır.

Kemal Bey’in eksik bıraktığı sağ kol bir başka Bakırköylü Rodin, Yüzbaşı Mehmet Pişdar tarafından 1951’de tamamlanmıştır.

Hem Kemal Künmat hem Yüzbaşı Mehmet Pişdar bu konuda eğitimleri olmayan Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastahanesinde tedavi için bulunan, “pek çoğumuz gibi ruh sağlığı bozulmuş sinir” hastalarıdır.

Dünyanın pek çok ülkesinde örneği olan Rodin’in “Düşünen Adamı Heykeli” üniversite bahçelerinde, müzelerde, sanat galerilerinde halka açık veya çok önem verilen etkinlik alanlarda sergilenirken sadece Türkiye’de akıl hastanesinin bahçesindedir.

Çok kişi gibi ben de bu ilginç tercihi hep düşünüp/sorgulamışımdır;

Acaba “Düşünen Adam” heykeli akıl hastanesinin bahçesine “Düşünenler burada yaşıyor” demek için mi?

Ya da “Düşündüğümüz için deli dediler de ondan buradayız” demek için mi kondu?

Yoksa bizdeki heykeli yapanların “Bakırköy Mazhar Osman sakini yerli Rodinler” olmalarından dolayı mı “Düşünen Adam” heykeli akıl hastanesindedir?

Bu sorunun değişik cevapları verildi ama ben en çok Mazhar Osman’ın Başhekim Yardımcısı Faruk Bayülkem’in cevabını beğeniyorum;

“Düşünen Adam, hastahane dışındakilerin durumunu çok kötü görüyor ve dışarıdakilerin durumunun ne olacağını merak ediyor..”

Başhekim Yardımcısı Faruk Bey, “Rodin’in Düşünen Adam” heykeline “Bakırköylü bizim Rodinlerin” farklı bir anlam yüklediğini düşünüyor ve deli dediğimiz “içeridekilerin”, akıllı olduğu kabul edilen “dışarıdakilerin” çok kötü gördükleri durumlarına çözüm “düşündüklerini” söylüyordu.

Kim bilir belki de bu heykeli yapan “içeridekiler” Mallarme’nin “Her ruh, yeniden düzenlenmesi gereken bir melodidir” sözünden dolayı, bozulmuş olduğunu düşündükleri ruhları düzeltecek bir melodi tasarlıyorlardır.

Bunu öğrenmenin tek yolu “içeridekilere” katılmak galiba,,,

Bir yazımda anlattığım hikâyede geçen “delilikten” hareketle dostlarla “Deli-veli-âlim kimdir?” konusunda günlerce yazışmıştık.

Ne var ki bu kavramların ne olduğu ya da ne olmadığı konusunda anlaşamamış, kavramların ortak bir karşılığını bulamamıştık.

Sadece “Çoğunluk bir şeye normal diyor ve bunun dışındakileri anormal diye niteliyor” yargısı üzerinde anlaşabilmiştik.

Bu da bize Dr. Faruk’un cevabında ima ettiği “akıllı-deli ya da dışarıdakiler-içeridekiler” kavramlarının tanımlarını bir daha gözden geçirmemiz gerektiğini göstermektedir.

Bugün “Ruh Sağlığı Günü ve Haftası” ve biz ruh sağlığının korunmasının önemini kavramaya/kavratmaya/anlatmaya çalışıyor, bu maksatla çeşitli etkinlikler yapıyoruz.

“Deli ya da ruh/sinir hastası” diye nitelediklerimizin sorunlarına/dertlerine çözümler “düşünüyor” genel ruh sağlığını koruyucu önlemler öneriyoruz.

Peki, “içeridekiler” için gösterdiğimiz çabaları bir kenara koyup kendimizin ya da “dışarıdakilerin” durumunu hiç düşünüyor muyuz, düşündünüz mü?

Ben düşündüm…Düşündüm de ne mi oldu?

Evdekiler “Ne oldu sana hiç de normal gelmeyen davranışlar yapıyor, akıllıca olmayan sözler söylüyorsun” demeye başladılar.

“Düşünmek zor iştir. Bu yüzden “düşünen adam” çok azdır.” Diyen Ford, acaba anormalleşmeye yol açtığı için mi düşünmek zordur dedi?

Adam haklı galiba diyeceğim ancak bakıyorum herkes düşünüyor, herkes düşünür, herkes allame…

Herkes düşündüğüne/çok fazla düşünür olduğuna göre normalleri “anormal ilan etmem gerekeceği için” her seferinde bu düşüncemden vazgeçmişimdir.

Peki, madem bu kadar çok düşünürümüz var o halde dertlerimizin, acılarımızın bitmesi, sorunlarımızı çözülmesi gerekmiyor mu?

Bu sorunun verilmiş bir cevabı da cevap veren bir düşünürümüz de henüz yok…

“İnsan, düşünce ile düşündükçe, düşündüklerini söyledikçe görür/duyar ve duyulur” diyoruz.

Düşünürümüz de düşüncesini söyleyenimiz de dinleyenimiz de çok fakat sorunlarımız devam ediyor ve daha da çoğalıyor.

O zaman bu gördüğüm/bildiğim düşünenler ve onları dinleyenler kapalı bir dünya olan “içeride” yaşıyorlar.

“Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar, dilleri var söylemezler” sözü doğru olmalı.

Yoksa bu hallerimiz başka türlü nasıl açıklanabilir ki…

Allah, ülkemizin içinde bulunduğu bugünkü haller karşısında hepimizin “akıl ve ruh sağlığını” korusun.

“Hayat dışarıdakiler için trajedi, düşünen adam için ise bir komedidir./L.B”

Güzel günler için kalın sağlıkla. 08.10.2012

 

 

 

 

Leave a comment